Dünya eğlence sektörünün en güçlü parçalarından biri haline dönüşen video oyunları, aslında 20 sene öncesine kadar çok da göz önünde olmayan, küçük çocukları eğlendirme amacıyla kullanılan yazılımlardı. Ancak bugün video oyunları neredeyse her insanın eğlence anlayışının bir parçası. Peki video oyunlarının zekayı geliştirdiği de söylenebilir mi?
Babalar günü yaklaşırken babalar günü hediyesi seçmek isteyen pek çok ailede ilk seçeneklerden birisi de dizüstü bilgisayarlar oluyor. Hatta, eşine bir hediye seçmek isteyen anneler, onun evdeki çocuklarla beraber video oyunları oynamayı sevdiğini de bildiğinden, güçlü bir oyun bilgisayarı olan monster notebook modellerini tercih edebiliyorlar.
Bugünün babaları, önceki jenerasyondaki babaların aksine, video oyunlarını çocuklara yasaklamak yerine, onlarla beraber oyun oynamayı seçiyor. Bu “politika değişiminde” bugünkü babaların, önceki nesilde video oyunları ile büyümüş çocuklar olmasının da payı büyük.
30 yıl önce video oyunlarının zekayı geliştirip geliştirmediği konusundaki tartışmalar çok popülerken, bugün artık o nesilde video oyunları ile oynayarak büyümüş çocukların çok daha üretken, daha zeki, daha pratik, daha pragmatik bireylere dönüştüğünü, dünyayı önceki nesillerden çok daha farklı biçimde algılayıp, daha çözüm odaklı bir dünya kurduklarını görebiliyoruz.
Mobil cihazların da son 15 yılda hayatımıza hızla girmesinden sonra hepimiz fark ettik ki, elinde bir tabletle YouTube’da video izleyerek büyüyen çocuklar, kısa sürede yabancı dile adapte olabilirken, geçmiş nesillere oranla inanılması erken yaşta güç bir bilgi dağarcığı da geliştiriyorlar. Arkasından da becerilerini büyütmeye başlıyorlar ve çok daha etkin, çok daha yetenekli, daha zeki bir nesil arka arkaya gelmeye başlıyor.
2000’lerin hemen başında, bir futbol dünya kupasının henüz başlarında, futbolcularla röportaj yapılırken, ünlü bir takımın kalecisinin, büyük bir ihtimalle gizli-native reklam yapmak amacıyla dev bir oyun konsolu üreticisinden yüklü bir reklam parası alarak medyanın önünde reflekslerini oyun konsoluyla geliştirdiğini açıklaması ama sonrasında çıktığı her maçta golleri üçer beşer yemesi, dünya çapında bir alay konusu olmuş, video oyunlarının “hiçbir işe yaramadığı” gibi söylemlerin de oluşmasına sebebiyet vetmişti.
Ancak işin bir de üçkağıtçı futbolculardan öte, devletlerin ulusal eğitim politikalarını şekillendiren yetkin biliminsanları tarafı var ki, önreğin İngiltere’de özenle hazırlanan ve kontrolleri yapılan, sertifikalandırılan eğitim uygulamalarıyle İngiliz öğrenciler yıllardır matematiği, yabancı dilleri, hayat bilgisini ya da diğer önemli dersleri, tabletler üzerinden, oyunlaştırarak öğreniyorlar. Benzer bir sistem Türkiye’de de uzun zamandır uygulanıyor.
Yani video oyunları zekayı geliştirir mi sorusu artık bir tartışma konusu değil, eğitimciler, psikologlar, eğitim bürokrasisi bu gerçeği çoktan fark etti ve çocuk eğitiminde “oyunlaştırmayı” yoğun olarak kullanıyorlar.
Elbette, doğru şekilde dizayn edilmiş oyunlarla hem bilgi aktarımı yapmak, hem de zihni zorlayan bulmacaları çözerek her yaştan birey için zihin egzersizleri yapmak, bilinci daha canlı, daha aktif, daha genç tutmak mümkün.
İlandır.