‘Moana 2’nin yapılmasını sağlayan gerçek gemicilerle tanışın.
Polinezya’da deniz yolculuğu yapan gemiciler için nereye gidileceğinin işaretleri, engin maviliğin ve ötesinin dört bir tarafında bulunuyor. Disney’in Moana filminin 2016’da izleyicilere gösterdiği üzere onları bir kez gördüğünüzde geriye kalan tek şey, bu elementlerle beraber çalışmak (onlara karşı değil).
Polinezya Gemicilik Topluluğu Program Direktörü ve Kaptan Lehua Kamalu, seyahat kanosu Hōkūleʻa’ya ilk tırmandığında kendini evinde gibi hissetmiş. Polinezya’daki antik bir çift gövdeli sefer kanosunun bu özgün kopyası 1970’lerde yapılmış ve o zamandan beri binlerce deniz mili kat etmiş.
Kamalu Popular Science‘e şöyle konuşuyor: “Bu yer, insanlar ve elbette Hōkūleʻa’ya aşık olmuştum. Çok güçlü bir mirası var. Neredeyse anında büyülenmeyen birini tanımıyorum.”
Kamalu, Pasifik Okyanusu’nu geçtiği işine ilaveten esas filmde ve onun devamı Moana 2’de de bir danışman olarak görev almış. Çocukluğunun geçtiği Hawai’i’de yol bulmayı okul müfredatından öğrenirken, yetişkinliğe eriştiğinde Hōkūleʻa’ya ilk kez binerek öğrendiklerini deneme fırsatı bulmuş. O zamandan beri geçen yaklaşık 15 yıl boyunca, Hōkūleʻa’yı bin yıldır yelken açtığı suyollarına götüren mürettebatın bir parçası olmuş.
“Bu aslında ne olduğunu anlamak ve denize yelken açmaktır” diyor Kamalu. “Adanın farklı yerlerinden yıldızları ve havayı anlamaktır.”
DNA Bulgularına Göre, Polinezyalılar ve Yerli Amerikalılar 800 Yıl Önce Eşleşmiş
‘Bu mağarada botlar var! Dev kanolar!’
Genel olarak konuşursak yol bulma, bir yön bulma ve bir yerden bir yere seyahat etme işi. Hem insanlar hem de hayvanlar yol bulma kabiliyetine sahip; tıpkı evcil bir hayvanın evden kaçtıktan sonra geri dönmesi veya her yıl aynı yerlere geri dönen hayvanlar gibi. Yol bulma, insanların ve hayvanların yönlerini belirlemesini mümkün kılan bütün süreçleri barındırıyor.
Gezinme ise biraz daha teknik. Nereye gitmek istediğiniz ve oraya nasıl gideceğinize kıyasla suda nerede olduğunuzu anlamayı kapsıyor. Polinezyalı denizciler pusula, sekstant veya diğer araçlar olmadan yollarını bulmak için yıldızları, rüzgarı, bulutları, deniz hayvanlarını ve daha fazlasını kullanmış. Başka şeylere bel bağlamaları gerekiyor; ilk ve en önemlisi de kanonun kendisine.
Kamalu şöyle açıklıyor: “Anlamanız gereken ilk şeylerden biri de bunun gibi bir teknenin nasıl bir araya getirildiği. Bu teknedeki gerilim noktalarının nerede olduğu, neden ve nasıl bu şekilde tasarlandığı ve yelkenin dalgalar üzerinde nasıl esnek şekilde hareket ettiği.”
Deniz aracına bu saygının gösterilmesi için teknenin birleştirilmesi ve bakımında bütün mürettebat üyelerinin yer alması gerekiyor. Bu kanolar çoğunlukla ahşaptan yapılıyor ve bol miktarda halatla bağlanıyor. Modern katamaranların öncüleri ama fiberglas ve havalı aletler olmadan tabi. Herkesin güvenliği için karadayken botun ayrıntılarını ve zayıf noktalarının yerlerini kavramak önem taşıyor.
“Hawaii’de lagunlarımız veya göllerimiz yok” diyor Kamalu. “Suya açıldığınızda artık okyanustasınızdır. Bu yüzden açık denizlerde ilk deneyiminizi çok hızlı yaşarsınız.”
Maui’nin oltası
Deniz yolculuğunun en evrensel insan unsurlarından biri de harita olarak karanlık gökyüzünü kullanmak. Yıldızlar, denizcilere yollarını bulmasında yardımcı olur çünkü yönü söyleyen aletler olmadan seyahat ederler. Seyyahlar hangi yarımkürede olduklarına, yılın zamanına ve geceleyin gökyüzündeki hareketlerine göre yıldızların, takımyıldızların ve gezegenlerin nerede bulunmaları gerektiği üzerinde çalışırlar. Hawai’i, parlak Kuzey Yıldızı’nın değişmez bir rehber olduğu Kuzey Yarımküre’de yer alıyor.
“Kendinizi çok insani bir şekilde dünyanın nasıl işlediğine ilişkin bir harita çıkarmaya zorlamak bu aslında” diyor Kamalu.
Filmde, Maui’nin oltası şeklinde adlandırılan bir takımyıldız tasvir ediliyor. Olta veya Akrep olarak da bilinen bu yapı, kahramanımız Maui’nin oltasını temsil ediyor ve geleneksel olarak seyyahların Pasifik’te konumlarını belirlemesine yardımcı olmuş. Maui’nin oltasının doğru şekilde görünmesini sağlamak, Kamalu ve filmlerdeki diğer denizcilik danışmanları için çok önemliymiş.
“Bunun doğru olmasını istemiştik. Onlar gerçek yıldızlar! Fantazi bir gezegende değiller. Evinizden çıkıp, belki hemen değil ama bazen dışarı çıkıp dünya çapında görebildiğimiz yıldızların aynısını görebilirsiniz” diyor Kamalu.
Bulutlarla, rüzgarla, dalgalarla ve hayvanlarla çalışmak
Yıldızların görünmez olduğu gündüz saatlerinde seyyahlar diğer doğal işaretlere bel bağlıyor. Ufukta toplanan bulut tipleri, ileride nasıl bir hava durumu olduğunu gösteren güzel bir işaret. Seyyahların ayrıca rüzgar ve dalga kalıplarındaki değişimlerin ne anlama gelebileceğini de anlaması gerekiyor. Karayı bulmak söz konusu olduğunda hayvanlar genelde en önemli şeyler oluyor.
“Hayvanların evlerini, karayı ve adalarını bulma konusunda doğal bir kabiliyeti var. Hangi hayvanların sizi bir adaya yaklaştırabileceğini veya bir adadan uzaklaştırabileceğini anlamak çok önemli” diyor Kamalu. “Bir sürü ipucu bulunuyor.”
Yıldızlar, rüzgar, bulutlar ve deniz yaşamıyla suyu anlayarak zaman geçirmek, seyyahlara bunların her birinin kendi başına ne anlama geldiğini ve ayrıca birlikte nasıl çalıştıklarını öğretiyor. Tıpkı ekibin nasıl birlikte çalışması gerektiği gibi.
‘Her yerde yanında olacağım’
Kurgusal Moana ve gerçek hayattaki yön bulucuların yaptığı yolculukları bu kadar özel kılan şey ise onu mümkün hale getiren insanlar. Yol bulmak, türümüzü Dünya’nın sadece ufak bir kısım kişinin tecrübe edeceği bir parçasına bağlıyor.
Kamalu için ilk filmde bu özü gerçekten yakalayan an, Moana’nın vefat etmiş büyükannesinin ruhunun suda hoş bir biyolüminesan vatoz şeklinde ortaya çıkıp onu yönlendirdiği zaman yaşanıyor.
“Bence yol bulmada, tam da bu mekanik kısımlara odaklanabiliriz. Fakat içimizdeki hisleri her zaman kontrol etme yönünden önemli bir soru bu. Sizi oraya getiren öğretmenleri ve yalnız olmadığınızı hatırlamak gibi öğeler var. Sizi destekleyen, oraya ulaşmanıza yardımcı olan birçok insan var. Bence o sahne bu yüzden bana hep bunu hatırlatıyor çünkü mücadele ettiğim anlarda ailemi, büyükannemi ve orada benimle olan herkesi düşünebiliyorum.”
Moana 2 sinemalarda.
Yazar: Laura Baisas/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.