İnsanlar Hayatlarının Bu İki Noktasında Daha Hızlı Yaşlanıyor

0
Fotoğraf: Getty Images

Bir insanın yaşam boyunca ilerleyişi, çoğunlukla anne karnından mezara kadar olan aşamalı bir değişim silsilesi biçiminde düşünülür.

Fakat bir sabah kalkıp aynaya baktığınızda ve aniden çok daha fazla yaşlandığınızı düşündüğünüzde, bunu aslında kafanızda kurmuyor olabilirsiniz.

Yaşlanmayla ilişkili moleküler değişimler üzerine yürütülen araştırmaya göre insanlar, hayatlarındaki iki noktada çarpıcı bir ilerleme sergiliyor. Bunlardan biri ortalama 44 yaşındayken, diğeri de ortalama 60 yaşında gerçekleşiyor.

Stanford Üniversitesinde çalışan genetik bilimci Michael Snyder, “Zamanla sadece kademeli olarak değişmiyoruz; çok çarpıcı bazı değişimler oluyor” diyor.

“Görünüşe göre 40’lı yaşların ortaları ve 60’lı yaşların başları, bu çarpıcı değişimlerin yaşandığı zamanlar. Üstelik hangi molekül sınıfına bakarsanız bakın fark etmiyor.”

Yaşlanmak karmaşık bir olgu ve her türden hastalık tehlikesinin artmasıyla ilişkili.

Snyder ve meslektaşları, bu rahatsızlıkları daha iyi azaltmak ve tedavi etmek amacıyla hangi değişimlerin nasıl meydana geldiğini daha iyi anlamak için yaşlanmanın biyolojisini araştırıyor. Bilim insanları bu doğrultuda, 108 yetişkinden oluşan ve birkaç yıl boyunca birkaç ayda bir biyolojik örnek bağışlayan bir grubu takip etmiş.

Araştırmacılar Alzheimer ve kalp damar hastalıkları gibi bazı durumlarda, tehlikenin zamanla kademeli olarak artmadığını ve belli bir yaştan sonra keskin şekilde yükseldiğini fark etmişler. Bu yüzden yaşlanmanın biyolojik işaretlerine daha yakından bakarak, ilişkili değişimleri belirleyip belirleyemeyeceklerini görmek istemişler.

Denek grubundan aldıkları örnekleri kullanarak farklı tip biyomolekülleri takip etmişler. İncelenen ve toplamda 135.239 biyolojik özelliği kapsayan bu farklı moleküller arasında RNA’lar, proteinler ve lipitler ile bağırsaktan, ciltten, burundan ve ağızdan alınan mikrobiyom taksonları yer alıyor.

Her katılımcı 626 gün boyunca ortalama 47 numune sunarken, en uzun süre devam eden katılımcı 367 numune sunmuş. Bu veri hazinesi, araştırmacıların sonrasında işleyip gerçekleşen değişimlerdeki örüntüleri aradığı 246 milyardan fazla veri noktasıyla sonuçlanmış.

Daha önce yürütülen bazı çalışmalarda, molekül miktarında gerçekleşen ve doğrusal olmayan değişimlerin farelerde ve insanlarda yaşlanmayla ilişkilendirilebileceği bulunmuş. Meyve sinekleri, fareler ve zebra balıkları üzerinde yürütülen çalışmalarda da bu türlerde kademeli bir yaşlanma sürecine işaret edilmiş.

Snyder ve meslektaşları, insan vücudundaki pek çok farklı molekül tipinin miktarında çok açık bir değişim gerçekleştiğini ve bunun iki ayrı aşamada meydana geldiğini fark etmiş.

İnceledikleri bütün moleküllerin yüzde 81 kadarı, bu aşamaların birinde ya da her ikisinde değişimler sergiliyormuş. Değişimler 40’lı yaşların ortalarında zirve yaparken, biraz daha farklı profillerle 60’lı yaşların başlarında yeniden zirve yapmış.

40’lı yaşların ortalarındaki zirvede lipid, kafein ve alkol metabolizmasının yanısıra kalp damar hastalığı ile cilt ve kaslardaki fonksiyon bozukluklarıyla ilişkili moleküllerde değişimler görülmüş.

60’lı yaşların başlarındaki zirve ise karbonhidrat ve kafein metabolizması, kalp damar hastalığı, cilt ve kas, bağışıklık düzenlemesi ve böbrek işleviyle ilişkilendirilmiş.

40’ların ortalarındaki ilk zirve, genelde kadınların menopoza veya perimenopoza girmeye başladığı zamanlara denk geliyor. Fakat araştırmacılar bunun temel bir etmen olmadığına karar vermiş çünkü aynı yaşta erkeklerde de önemli moleküler değişimler yaşanıyor.

Stanford Üniversitesinde çalışan makalenin birinci yazarı ve metabolomik bilimci Xiaotao Shen şöyle açıklıyor: “Bulgular menopoz ve perimenopozun, 40’lı yaşlarının ortalarındaki kadınlarda gözlemlenen değişimlere katkı yapabileceğini akla getirse de hem erkeklerde hem kadınlarda bu değişimleri etkileyen daha önemli başka etmenler var”

“Bu etmenlerin belirlenip incelenmesi, gelecekteki araştırmalar için bir öncelik olmalı.”

Araştırmacılar örnek boyutlarının oldukça ufak olduğunu ve yaşları 25 ile 70 arasında değişen insanlardan alınan sınırlı biyolojik örnekleri test ettiklerini belirtiyorlar.

Gelecekte yapılacak araştırmalarda, daha geniş bir denek aralığında daha ince detaylar saptanıp, insan vücudunun zamanla nasıl değiştiği daha iyi anlaşılarak bu olgunun daha derinden incelenmesine yardımcı olunabilir.

Araştırma Nature Aging bülteninde yayımlandı.

Yazar: Michelle Starr/ScienceAlert. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz