Atletler hiç güçlenmese, hızlanmasa, kullandıkları teknikler ve eğitim hiç değişmese bile rekorlar kırılmaya devam edecek. Çünkü rekabet etmeye karar veren kişilerin becerileri ve her bir karşılaşmanın sonucu gelişigüzel süreçlerle belirleniyor. Piste yürürken bile gerçekleşen çeşitli olaylar, atletlerin performansını etkileyebilir. Her spor olayı başarıyla olduğu kadar şansla da ilgili ve rekorların kırılma şansı da daima mevcut. Hemen belirtmeli ki rekor kırmanın matematiği (diğer adıyla uç değer istatistiği) bize her şey eşit olarak kalırsa dünya rekoru kırma sıklığının düşeceğini söylüyor. Öyle bir nokta gelecek ki zarları defalarca yuvarlamış olacağız ve en iyi skorumuzu geçme şansımız sıfıra yaklaşacak. O yüzden de yeni sporlarda ve yeni rekabet klasmanlarında eskilere kıyasla daha çok rekor kırılıyor. 1984 yılına kadar Olimpik maratonda kadın atletlerin yarışmasına izin verilmezdi. O gün bu gündür rekor süre yaklaşık 10 dakika kısaldı. Halbuki erkekler kategorisinde bu süre yalnızca beş dakika kısaldı. Elbette her şey eşit değil. Atletler 1896’da gerçekleşen ilk modern Olimpiyatlara kıyasla çok daha hazırlıklı. Artık çoğu yarışmacı amatör değil profesyonel ve yeni teknikler geliştirdiler (Eskiden yüksek atlamacılar yüzleri çıtaya bakacak şekilde atlarlardı, şimdi sırtları bakacak şekilde atlıyorlar). Bu gelişmelerin her biri rekorların kırılmasını ivmelendirdi ve geleceğe dair tüm tahminlerin, ilerde gerçekleşmesi mümkün yenilikleri hesaba katması gerekiyor. Uç değer istatistiği, spor dışında gerçekleşen eğilimleri fark etmek için de kullanılabilir. Örneğin araştırmacılar rekor kırma hesaplarını iklim değişimine uygulayarak, atmosfer ısındıkça herhangi bir günün “kayda geçmiş en sıcak gün” olma olasılığını buluyorlar. Atletler sadece büyük gelişmeler sırasında önceki rekorlara büyük fark atıyor. Onun dışındaki kazanç ya artımlı ya da yok denecek kadar az. İngiltere’deki Wolverhampton Üniversitesi’nde biyoistatistikçi olan Alan Nevill’in araştırmaları, dünya rekorlarının önce ağır ağır biriktiğini, yeni teknolojiler yaygınlaşıp daha fazla insan rekabete katıldıkça, bir hızlı gelişim sürecine girdiğini gösteriyor. Bu yenilikçi dönem sona erince rekor kırma eğrisi de düzleşiyor. Kimi sporlarda birden çok ivmelenme dönemi var. Örneğin bisiklet tasarımı bisikletçilerin performansını etkiliyor. Karbon fiberin icadı, bisikletçilerin rekor üstüne rekor kırmasını sağladı. Anabolik steroidler, kimi pist sporlarında yeni rekorların sorumlusu olabilir ve suda sürtünmeyi azaltan yeni mayo kumaşları yüzücülerin bu spor dalında yepyeni standartlar belirlemesine yardım ediyor. Ama Olimpik sporlarda hem teknik hem de teknoloji bakımından yeniliklerin hızı giderek azalıyor olabilir. Parisli araştırmacı Geoffroy Berthelot 2008’de Olimpiyatlardaki 147 spor dalındaki 3.000’den fazla rekoru ta 1896’ya kadar taramış. Rekorları zamanla karşılaştırdığında, üssel olarak azalan bir oran tespit etmiş. Araştırmacı buna “dünya rekoru ilerlemesinde görülen büyük küresel gerileme” adını veriyor. Atletizm dallarının üçte ikisinde 1990’ların başından bu yana gerileme görülüyor ve diğer bireysel sporlarda da yavaşlama var. Berthelot “Artık ortada” diyor. Atletler belki de sonunda biyomekanik sınırlarına dayanıyorlar.
“Rekor kırmanın matematiği bize, her şey aynı kalsa bile dünya rekoru kırma sıklığının azalacağını söylüyor”