Bu genetiği enzimlerle değiştirilerek satışa çıkan ilk mahsul olabilir.
Bilim adamları halihazırda gen değişim enzimi CRISPR yöntemini kullanarak insan embriyosunu değiştirip antibiyotiklere karşı daha az direnç göstermesini sağlayabiliyorlar. Buna rağmen uzmanlar ekinlerde yapılan değişikliklerin henüz marketleri etkileyecek seviyede olmadığını düşünüyorlar. Şimdi ise milyar dolarlık şirketler grubunun tarımdaki dalı DuPont Pioneer araştırmacıları CRISPR yöntemiyle üretilen kuraklığa dayanıklı bir mısır türünün çalışmasını yayınladılar. Bu yakında marketlerde görebileceğimiz bir çok CRISPR yöntemiyle yetiştirilmiş ürünlerden sadece birisi.
Boyce Thompson Enstitüsü’nde profesör olan ve Cornell Üniversitesine bağlı bitki araştırmalarında yer alan Joyce Van Eck, 17 Ağustos Plant Biotechnology Journal da yayınlanan tekniğin özellikle bitkiler için zor olduğunu belirtiyor. ‘‘Bunu yaptıkları gerçeği ve gösterdikleri başarı gerçekten inanılmaz. Bu çığır açıcıdır.’’ diyor.
Bin yıllarca insanlar ekin türlerini çaprazlayarak onları daha sağlıklı, sağlam ve işlemesi daha kolay hale getirdi. Fakat ‘’Genetiği değiştirilmiş Organizma (GDO)’’ terimi, ekinlerin genetiğinin labaratuvar ortamında değiştirlmesi anlamına geliyor. Bu genel olarak bilim adamlarının başka organizmalardan DNA ekleyerek ekinlerin bir şekilde daha iyi olmasını sağlaması demek – kısa zamanda daha fazla ürün almak, ürünlerin hastalıklara veya kuraklık, don gibi doğa koşullarına karşı daha dayanıklı olmasını sağlamak ya da kötü yanlarının kaldırarak cazibesini artırmak gibi. Geçmişte bilim adamları bu genetik değişiklikleri çinko parmak nükleazı (Zinc Finger Nucleases) veya ‘’TALEN’’ gibi iki ana yöntemle yapabilirlerdi. Bu enzimler tipik olarak bitki hücresinin içine özel tasarlanmış virüsler ile veya gen silahıyla – hücreler eklenilmesi istenilen gen malzemeleriyle bombardıman edilir, aktarılırlardı. Bu teknikler bitkinin genetiğini değiştirmede işe yarasada çok pahalı ve CRISPR yöntemine göre çok sınırlıdırlar.
Bu sebeplerden ötürü CRISPR yöntemi çabucak benimsendi. Van Eck’e göre bu yöntem ucuz, göreceli olarak kullanımı kolay ve genlerde hassas değişiklik yapabiliyor. DuPont mühendisleri bu çalışmada CRISPR kullanarak mısırın DNA’sını değiştirmedi, bunun yerine tek bir gen anlatımını değiştirdiler. İlk çalışmalar gösteriyorki eğer ARGOS8 geni fazlalaştırılırsa, bitki aşırı kuraklık şartlarında dahi kazançlı ürün veriyor –yani, normal şartlarda üretebileceği kadar. Araştırmacılar CRISPR yöntemiyle genetiği değiştirilmiş mısırları Amerika Birleşik Devletleri’nde 8 farklı bölgede denediler ve kuraklık koşullarında geleneksel ürünlere göre çok daha başarılı olduğunu gördüler.
CRISPR ucuz, kullanımı kolay ve genlerde hasas değişiklikler yapabiliyor.
Bu tür bir ürünün avantajları ilk olarak çiftiçiler tarafından hissedilecektir, özellikle uzun ve sık kuraklıkla yüzleşen bölgelerde ürünleri idareli kullanmak zorunda olanlar tarafından diyor Eck. Tüketiciler de yararlanacaktır – fiyatlar düşecek ve daha çok insan yiyeceğe kavuşacaktır.
DuPont henüz kuraklığa karşı dayanıklı CRISPR yöntemi ile genetiği değiştirilmiş mısırları markete sürmüş değil. Bunun için öncelikle, ürünlerin tüketiciler tarafından yenilmesinin güvenli olduğuna karar veren kurum; Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bölümü’nden (USDA) onay almalı. Fakat büyük olasılıkla DuPont mısırları tipik GDO’lu ürünler gibi güvenlik değerlendirilmesiyle karşılaşmayacaktır. Yılın ilk zamanlarında USDA tarafından araştırmacılara yapılan açıklamada CRISPR yöntemiyle üretilen mantarlarda bu düzenleme kullanılmayacak ve bu yüzden mısırlara da aynı düzenlemenin uygulanmasında bir sebep yok. Mısır DNA’sı dışında farklı bir DNA’nın kullanılmaması gerçeği bu düzenlemenin onaylanmasını anlaşılır olduğunu söylüyor Eck.
Van Eck tüketicilerin CRISPR yöntemiyle üretilmiş ürünlere karşı temkinli olması için bir sebep olduğu düşünmüyor. Fakat bu tür ürünlerin, tüm diğer ürünler gibi insanlığa karşı açık bir yararı olsa dahi, insanların direnciyle karşılaşabileceğini tahmin ediyor. ‘‘ Bu genetik değişim tarlalarda değilde labaratuvar ortamında yapıldığı için yine de ön yargı olacaktır, işte burada duygusallık devreye giriyor.’’ diyor Eck. ‘‘İnsanlar bunu duygusal olarak algılıyor’’.
DuPont 5 yıl içinde CRISPR yöntemiyle üretilmiş farklı bir tür mısırı ticarileştirmeyi planlıyor: waxy corn hybrid. Bu marketi vuracak ilk CRISPR mısır olabilir, fakat rekabet yüksek, bu haftanın başında İsveçli araştırmacılar ilk CRISPR mısırlar ile yapılmış yemeği sundular, fakat ticari olarak ne zaman sunulacağından bahsetmediler.
Hangi mısırın markete ilk çıkacağından bağımsız olarak, Van Eck bunun son olmayacağını düşünüyor. DuPont araştırmacıları aynı zamanda CRISPR ile geliştirilmiş soya fasulyesi, kanola, un ve pirinç gibi diğer ürünler üzerinde de çalışıyor. Diğer labaratuvarlar akademik ve ticari olarak pirinç üzerinde CRISPR yöntemiyle çalışıyorlar.
Her ne kadar bazı insanlar genetik mühendisliğe patlayan insan nüfusunun kendisini beslemekteki yolu olarak baksa da, Van Eck CRISPR teknolojisinin her derde deva olmadığının üzerinde duruyor. ‘‘Gen mühendisliği, nasıl yapılırsa yapılsın, bitkilerin özelliklerini geliştimek için çok güçlü bir araç fakat bu araç bitki yetiştirmeyi ya da diğer tür değişiklikleri gölgede bırakamayacak. Bu alet çantasında olan bir araç sadece.’’
Aybars Boncukçu