İnsanlar evrimleştikçe birbirlerine zarar verdiler. Her zaman böyle değildik ve böyle kalmak zorunda da olmayabiliriz.
İnsanları diğer memelilerle karşılaştırabilmek ve insan kanı dökmenin tarihçesine ulaşabilmek için Granada Üniversitesi’nden José María Gómez ve ekibi 4 milyonun üzerinde insan ölümü bilgisi ve filo-genetik analizini kullandılar. 50.000 yıl öncesinden bugüne kadar; 600 insan popülasyon grubunu ve 137 sınıfa ait 1024 memeli cinsinin yaşadığı ölümcül şiddetin seviyesini ölçtüler. Özellikle “savaş, cinayet, katliam, çocuk cinayetleri, kurban etme, yamyamlık ve benzeri” şekillerde vuku bulan ölümlere baktılar. Bir veri yığını. Bulduklarının bir kısmı ise şöyle:
Tüm insan ölümlerinin %2’sine, kişilerarası şiddet sebep olmuş.
En vahşi şiddetin yaşandığı zaman aralığı Orta Çağ. Yani Cengiz Han, Haçlı Seferleri, Roma İmparatorluğu ve Kara Veba’nın çağı.
Çok fazla insanı, küçük alanlara istiflemenin tansiyonun yükselmesine etkisinin olmadığı görüldü. Nüfus yoğunluğu normalde, memelilerde şiddete yönelimin ana ekolojik sebeplerinden biridir diyor araştırmacılar. Ancak nüfus, şiddetin yüksek oranda yaşandığı dönemlere nazaran modern çağlarda daha yoğunken; şiddetin seviyesi daha düşük seyrediyor.
Günümüzde, göçebe topluluklar şiddetin en yüksek yaşandığı gruplar. Araştırmada bu gruplar “küçük, genellikle avcı-toplayıcı olan, eşitlikçi insan grupları,” olarak tanımlanıyor. Gómez buna iki açıklama sunuyor: Hala yaşayan insanlar hakkında, arkeolojik kayıtlara göre daha ayrıntılı bilgilere sahip olabiliyoruz. Ya da avcı-toplayıcılarda şiddet oranı, grubun nüfusunun artmasına ve grup içi çatışmaların yaşanmasına veya savaş ve şiddetin sıklıkla yaşandığı toplumlarla temasa geçmiş olmalarına bağlanabilir.
İşin iyi yanından bakarsak bu zarar verme içgüdüsü tarih boyunca aynı yönde seyretmemiş. Yükselmiş ve düşmüş. Genetik değil ama sosyal davranış ve bölgeselliğe bağlanıyor.
İnsanlık bir gün bu birbirine zarar verme içgüdüsünden kurtulabilir mi? “Bizim açımızdan araştırmamızın ana fikri, biz orijinimizde ne kadar savaşçı ya da barışçı olursak olalım, sosyal çevremizi değiştirerek kişilerarası şiddetin seviyesini kontrol altına alabiliriz” diyor Gómez. “Dilersek daha barışçıl bir toplum inşa edebiliriz.”
Nature’da yayımlandı.
Çeviren : Melike ZİYLAN