Amino asitler yaşamın temel yapı taşlarındandırlar. Bu moleküller birleşerek proteinleri meydana getirirler. Proteinler ise vücudunuzu meyadana getiren ve aynı zamanda yemeklerinizi öğütmenizi, dokuların onarılmasını ve diğer hayatî fonksiyonların yerine getirilmesini sağlayan harç ve tuğla gibidirler. Peki neden Apollo astronotlarının Ay’dan Dünya’ya getirdikleri taşların üzerlerinde amino asitler vardı?
O zamanlarda bilim adamları Ay’da yaşam olmadığından kesinlikle eminlerdi. Bu da geride dört ihtimal bırakıyordu:
1- Bulaşma: Astronotlar veya Dünya’daki insalar tarafından.
2 ve 3- Amino asitlerin öncüsü olabilecek olan roket yakıtı veya güneş rüzgarları
4- Asteroitler
Belki de onlarca yıllar sonra, şimdi, bilim adamları bunun nedenini bulmuş olabilirler. NASA astrobiyolojistlerinden Jamie Elsila’nın yaptığı açıklama şu şekilde: “1970’lerdeki bilim adamları sorulması gereken soruları biliyorlardı ve bu soruları cevaplamak için gerçekten çok çabaladılar. Ancak zamanın analitik kabiliyetleri tarafından kısıtlanmış durumdalardı”.
Elsila ve ekibi soruya doğru yanıtı verebilmek adına, amino asitleri atomsal ve moleküler ölçeklerde analiz ettiler.
Eğer amino asitler Apollo roketlerinden gelmiş olsalardı, içerilen moleküllerin yoğunluğunun roketten uzak olmalarıyla ters orantılı olması gerekirdi. Güneş rüzgarları tarafından taşınmış olsalardı, daha derini kazdıkça azalmaları gerekirdi. Ancak her iki durum da geçerli değildi; roketin hemen altından alınan örnekle, roketten kilometrelerce uzaktan alınan örnek arasında amino asit yoğunluğu farkı yoktu. Aynı zamanda yer altındaki amino asit birikimi yeryüzündekinden daha fazlaydı. Bu durumda ikinci ve üçüncü olasılıklar elenmiş oluyordu. Böylece geriye Dünya teorisi ve asteroit teorisi kalıyor.
Biyolojik amino asitler, uzaydaki kayaçlardaki amino asitlerden farklı yapıya sahiptirler.
Dünya üzerinde, canlılar ile cansızlar amino asitleri farklı şekilde kullanırlar. Karbonların bazıları diğerlerinden daha fazla nötrona sahiptirler. Dünya üzerindeki yaşam ise en hafif olan karbonu içermektedir: C-12. Cansız nesneler ise (asteroitler gibi) daha fazla C-13’e sahiptirler; bu da çekirdeklerinde fazladan bir tane nötron bulundurdukları anlamına gelir. Bilim adamları yaptıkları araştırmada Apollo görevinden gelen örneklerde az miktarda C-13’e rastladılar. Bu da amino asidin bizler tarafından bulaştırıldığı iddiasını güçlendirmekte.
Amino asitler ayrıca canlı veya cansız bir şeyden gelmelerine göre farklı yönelimler gösterirler. Bazı moleküllerde, kimyasal reaksiyonlar molekülün birbirinin kopyası olan iki tane versiyonunu açığa çıkarır (bunlardan biri “sağlak”, diğeri “solak”tır). Ancak bazı sebeplerden ötürü yaşam sadece solak olanını kullanır. Bilim adamları Ay’dan gelen amino asitleri incelediklerinde, bunların birçoğunun solak olduklarını gördüler. Bu da amino asitlerin insanlar tarafından bulaştırıldığının bir kanıtı niteliğindedir.
Ancak kuyruklu yıldızlar ve asteroitler de amino asitlerin taşınması sürecine katkıda bulunmuş olabilirler. Ay’daki örneklerde bulunan bazı amino asitler Dünya’da az, asteroitlerde ise fazlaca bulunan yapıya sahiplerdi.
Araştırmacılar ise bu çalışmalarının, diğer görevlerdeki bulaşma vakalarını daha iyi kontrol edebilmek adına faydalı olacağını düşünmekteler.