Tahminen MÖ 4.500 – 2.500 yılları arasında, Avrupa ve Asya’da yaşayan atalarımızım büyük bir kısmı, Proto – Indo – European (PIE) olarak isimlendirilen ortak bir anadil kullanıyordu. Bu diller hakkında her hangi bir yazılı kayıt bulunmamasına rağmen, son zamanlarda Arkeoloji dergisi için kendi PIE kayıtları üzerinde çalışan dil bilimci Dr. Andrew Byrd, araştırmasını bu alandaki 300 yıldır süren bir temel üzerine kuruyor.
Byrd, eski Indo-European dili uzmanı ve şu anda fonoloji üzerine odaklanıyor ve Kentucky Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Kaydı için, “Koyun ve Atlar” olarak bilinen bir fabl masalını yeniden düzenledi ve okudu, ayrıca bir Sanskritçe hikayesi olan “Tanrı ve Kral” da bu versiyonda.
Arkeoloji dergisine göre “Koyun ve Atlar” enteresan bir örnektir, çünkü ilk olarak 1868 yılında Alman dilbilimci Dr. August Schleicher, daha sonrasında bu hikayeyi sözcüklerle ilgili bir çalışma sebebiyle PIE diline çevirmiştir.
Byrd’ın Huffington Post’ta çıkan bir röportajında “Koyun ve Atlar”ı PIE’nin seslerinin neye benzediğini ve Latin, Grek ve Sanskritçe gibi Indo – European dilinin de bizim bilgimize bağlı olduğunu tahmin etmek için çevirdiğini söylüyor. Byrd’ın “Koyun ve Atlar” yorumu aslında bir akıl hocası olan, UCLA dilbilimcisi Dr. H. Craig Melchert tarafından elde edilmiştir. PIE dilindeki, Arkeoloji’den yeniden basılan bu yazı, aşağıdaki gibidir:
Bu da Türkçesi:
Postu olmayan bir kuzu, biri ağır bir vagon çeken, biri ağır bir yükü taşıyan ve biri bir insanı hızlıca taşıyan atlar görmüş. Kuzu atlara demiş ki: “Bir insanın atları sürdüğünü görmek kalbimi acıtıyor.” Atlar da demiş ki: “Dinle, kuzu, bizim de kalbimizi şunu görmek acıtıyor: bir insan, bir efendi, kendisini sıcak tutmak amacıyla bir kuzunun postunu yüzüyor. Ve bu sebeple kuzunun postu yok.” Bunu duyan kuzu, düzlüklere doğru kaçtı.
Sesleri dinlemek için burayı tıklayınız. Ayrıca yukarıdaki ses kaydına tıklayarak yukarıdaki hikayeyi dinleyebilirsiniz.
Dilin kesin versiyonunu yaratmak mümkün olmasa da, Byrd HuffPost’a kendi telaffuzunun son derece eğitimli bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Byrd “Diller, sesleri ne tür bir şablonda bir araya getirmelerine bağlı olarak birbirlerinden farklılaşılar…” diyerek açıklıyor ve devam ediyor “ve bu sesleri yeni kelimeler üretmek için kullanırsınız. PIE’de son derece gırtlaksı bir dil.”
Onun kaydının viral başarısı biraz şaşırttı, Byrd tekrar bir kayıt yapacağından büyük oranda şüpheli çünkü çeviri yapabilmek için yeni anlatılar oluşturmak gerekiyor. Fakat araştırmacı, medyanın ilgisinın Indo – European dilinin gündeme getirmesinden son derece mutlu olduğunu ekliyor.
İngilizce, Farsça ve İsveççe’nin de içlerinde bulunduğu modern diller Indo – European dil ailesinden köken almakta. Byrd, HuffPost’a bu tarihi bağlantının günümüz jeopolitik iklimi sebebiyle unutulduğunu söylüyor.
“Farsça ve İngilizce 6.500 yıl önce aynı dildi. Bu çok harika, bir birlik duygusu veriyor.” diyor Byrd.
Verilerin azlığından dolayı, PIE araştırmacılar arasında tartışılan bir konudur. Byrd bu dilin 6.500 yıl kadar önce Avrasya steplerinde konuşulduğunu düşünüyor, fakat eklemeden geçmiyor, son yapılan araştırmalarda oluşan yeni teoriye göre, bu dil birkaç bin yıl önce Türkiye’de konuşuluyordu.
Byrd, neyin PIE’nın tamamen, kesin olarak kaydını alabileceği sorulduğunda sadece gülüyor. Ve “Bir zaman makinesi?” diye düşündü.
Bu bizim atalarımız değil. Hint Avrupa’lıların ataları. Avrupa dillerinin çoğu, İran dilleri ve Hint dilleri bu aileye ait. Ancak Türkler çok farklı kökenden geliyor