Zihniniz bir anlamlandırma makinesi.
Hiç bir odaya girip oraya sanki daha önce girmişsiniz gibi tuhaf bir hisse kapıldığınız oldu mu? Girmediğinizi bilseniz bile? Ya da birinin bir şeyi ilk defa söylediğini duymanıza rağmen o şey bir yerden tanıdık gelince duraksadığınız? Dejavu denen bu olgu çok iyi anlaşılmamış olsa da bilim insanlarının bazı fikirleri var.
Dejavu, yaşadığınız yeni bir şeyin aynısını daha önce yaşadığınızı düşündüğünüzde oluşan garip bir his. St. Andrews Üniversitesi Psikoloji ve Sinirbilim bölümünde çalışan psikolog ve kıdemli okutman Akira O’Connor, dejavunun bilincin işleyişlerini ortaya çıkaran ve kendiliğinden olan, hissettiğimiz şey ile doğru olduğunu bildiğimiz şey arasındaki ayrımı görmemize olanak sağlayan, yakalaması zor bir his olduğunu açıklıyor. Söz konusu deneyim, özellikle de aşinalığın fark edilmesinden sorumlu olan belirli beyin bölgeleri “aksadığı” veya yanlış aşinalık sinyalleri gönderdiği zaman meydana geliyor. Bu durum, bir aşinalık hissini tetikleyen kısa bir karışıklığa sebep olarak mevcut algınızla bir çatışma meydana getiriyor. Farkında olduğunuz bir dejavu, beyninizin o an yaşadığınız anının doğru olmadığını bilmenize olanak sağlama biçimi. Bu iyi bir şey çünkü frontal loblarınızın olması gerektiği gibi çalıştığı anlamına geliyor.
Dejavu üzerine çalışan az sayıdaki uzmandan biri olan O’Connor, “Dejavu o aksaklığı düzeltme ve sanki o şeyi hatırlıyormuş gibi davranmamanızı sağlama işlemidir” diyor. “Sebebi konusunda aklıma her türlü şey geliyor fakat bir tanesi şöyle bir paradoks: Eğer bir hafıza aksaklığı varsa dejavu, insanların beyinleri en sağlıklı haldeyken meydana geliyor.” (O’Connor, demans gibi belli durumları olan insanların frontal loblarının gerçekleri düzgün şekilde kontrol edemeyebileceğini ve bunun da tekrarlı aşinalık hisleriyle sonuçlanabileceğini ekliyor. Söz konusu anılar gerçek değilse her şeyin tanıdık gelmeye başlaması yıkıcı bir hal alabilir. Öyle olmasa bile anılarını tekrar kazanmış gibi göründükleri için doğru teşhis konması da gecikebilir.)
İnsanların bunu neden yaşadığı belli olmasa da dejavuya yönelik yürütülen çoğu araştırma, bunun beynin anı hatırlama süreciyle alakalı bir olgu olduğunu akla getiriyor. Bir odaya girme eylemi, istemsiz olarak bir anıyı hatırlamayı tetikleyen ipucudur; “içeriğe erişim” yoktur, yani o an ile karşılaştırılacak hiçbir anı yoktur ama tanıdık gelme hissi bir şekilde oradadır. Dejavunun incelendiği ufak bir çalışmada, sarmalayıcı sanal gerçeklik kullanılarak standart gündelik sahneler (bir bowling salonu veya bahçe gibi) oluşturulmuş ve bunlar katılımcılara gösterilmiş. Katılımcılara daha sonra mekansal olarak az önce görülen sahneyi andırması için ayarlanan yeni bir sahne gösterilmiş. Çalışmadaki katılımcılar bu yeni fakat yapısal olarak benzer sahneleri izlerken, bir şeyin olması gerektiğinden daha tanıdık geldiğine yönelik o tuhaf hissi daha çok yaşadıklarını aktarmışlar. Bir sahne öncekinin tam kopyası olmasa bile yeterince tanınabilir durumdaysa, o tekinsiz aşinalık hissini tetikleyebiliyor ve esas deneyimi aslında hatırlayamamaya sebep olabiliyor. Dejavunun, gerçeklikle bağlantınızı da kesen bir hafıza aksaması olduğunu doğruluyor bu durum.
Fakat belki de en büyük espri, insanların dejavu yaşayacak hiçbir gerçek sebebinin olmamasıdır; dejavu sadece beynimizin, kafa karıştırıcı bir deneyimi aksak şekilde mantığa oturtma şekli. “Bize kendimizin anlamlandırma makinesi olduğunu söylüyor. Sürekli çevremizi ve etrafımızdaki her şeyi anlamlandırmaya çalışıyoruz” diyor O’Connor. “Örüntüleri tespit ediyoruz. Bizim dışımızdaki şeylerin neden gerçekleştiğini anlamaya çalışıyoruz.”
“Sadece bunun tuhaf olduğunu fark ediyoruz” diye ekliyor, “ve sonrasında devam ediyoruz.”
Yazar: Julia Craven/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.