Bilim Hız Kaybediyor. Peki Ama Neden?

0
Fotoğraf: ABD Ulusal Kanser Enstitüsü/Unsplash

Bugünlerde yayımlanan bilimsel makale miktarına bakarsanız, bilimin altın çağında yaşıyoruz. Hiç olmadığı kadar fazla bilim insanı ve hiç olmadığı kadar çok yayın var. Güzel çalışmaların birçoğu yeterli sermaye bulamasa da, bilime ayrılan fonlar eskisinden çok daha yüksek. Örneğin ABD’de araştırma ve geliştirilmeye ayrılan fon miktarı 1955’te 3,5 milyar dolardan 2020’de 137,8 milyar dolara çıkmış; enflasyona göre ayarlama yaptığınız zaman bile on kattan fazla bir artış görülüyor.

Yapay zeka ve biyoteknoloji gibi alanlarda patlama yaşanıyor gibi görünüyor ancak bu gibi birkaç alan dışında, bilimin pek altın çağında değiliz gibi görünüyor. 20’nci yüzyılın başları, içinde yaşadığımız dünyaya yönelik bildiklerimizi kökten değiştiren birbiri ardına keşfe sahne oldu ve endüstriyi altüst etti: Milyarlarca insanı beslemeyi mümkün kılan nitrojen fiksasyonu, atom ve DNA’nın yapısı, roket, levha tektonikleri, radyo, bilişim, antibiyotikler, genel görelilik, nükleer zincir tepkimeleri, kuantum mekaniği… Liste uzuyor da uzuyor.

Bugün daha fazla bilimsel çalışma yapılıyor olabilir fakat dünyayı gerçekten değiştiren keşifler bağlamında, 20’nci yüzyıla göre pek sonuç alınmıyor gibi duruyor. Daha fazla araştırma yaparken, daha az sonuç alıyor gibi görünüyoruz.

Geçtiğimiz yıl Nature bülteninde yayımlanan “Makale ve patentlerde yenilikçilik zamanla azalıyor” başlıklı tezde, sistematik olarak bu konu incelenmeye çalışılıyor. Daha fazla bilimsel çalışma yapılmasına rağmen, dünyayı değiştiren bilimsel çalışmaların sayısı daha düşük.

Makalede patentler ve makaleler incelenerek, belli bir yayının üzerine ne kadar araştırma eklendiği veya belli bir parça çalışmanın, “bilim ve teknolojiyi yeni yönlere” ne kadar ittiği ölçülmeye çalışılıyor.

Bulgular, eskisinden daha düşük miktarda radikal yeniliğin yaşanıyor gibi göründüğü yönünde.

Dönüştürücü bilimde eskisi kadar iyi değil miyiz?

Bu yeni bir soru değil. Nature’daki makalede belirtildiği üzere önceki çalışmalar, “yarıiletkenler, ilaçlar ve diğer alanlardaki araştırma üretkenliğinin azaldığını belgeliyor. Makaleler, patentler ve hatta bağış başvuruları, önceki çalışmalara kıyasla daha düşük yenilik getiriyor ve farklı bilgi alanlarını eskisi kadar birbirine bağlamıyor; bunların her ikisi de inovasyonların habercisi niteliğinde. Keşfin yapıldığı yıl ile Nobel Ödülü kazanılan yıl arasındaki mesafenin de açılmış durumda olması, günümüzde bilime katkı sunanların geçmiştekiler ile aynı düzeyde olmadığını akla getiriyor.”

Fakat bunlar, pek çoğu tek bir alanla sınırlı olan veya yüksek oranda öznel olan (Nobel Ödülü komitesinin kararları gibi), oldukça dar boyutlu ilerleme ölçütleri. Nature’daki araştırmacılar, daha kapsamlı bir ölçüm hedeflemişler. Bu yüzden 25 milyon makale (1945-2010) ve 3,9 milyon patenti (1976-2010), “CD endeksi” adı verilen yeni bir ölçüte göre değerlendirmişler. CD endeksi, makalelerin çoğunlukla alandaki bilgiyi “pekiştirip pekiştirmediğini” (veya üzerine eklediğini) ya da alanı “bozup bozmadığını” ve yeni, taze araştırma alanlarına işaret edip etmediğini gösteriyor.

Düşünceye göre bir makale önceki çalışmaların üzerine ekleme yaparsa, o makaleye yapılan atıflarda genelde önceki çalışmalara da atıf yapılıyor. Eğer bir makale araştırmaları yeni bir yöne sevkederse, o makaleye yapılan atıflarda önceki çalışmalardan bahsedilme ihtimali daha düşük oluyor. CD puanı ne kadar düşükse, araştırma da o kadar yenilikçi oluyor.

Örneğin James Watson ve Francis Crick tarafından DNA’nın yapısı üzerine 1953 yılında yayımlanan makale, CD endeksinde çok “yenilikçi” bir puana sahip; DNA’nın yeni bir görüntüsünü sunan bu makaleye atıf yapan makalelerde, DNA’nın eski ve yanlış modellerine atıf yapılmaya gerek duyulmuyor.

Nature’daki yazarlar, alanı değiştiren ve araştırmaları yeni yönlere sevkeden bu “yenilikçi” makalelerin azalmakta olduğundan kuşkulanmış. Aslında, buldukları tam da bu; azalma inanılmaz ölçüde çarpıcı.

“Sosyal bilimler”de, “ortalama CD5 1945’te 0,52 iken 2010’da 0,04’e düşmüş.” “Fiziksel bilimler”de, “ortalama CD5 1945’te 0,36 iken 2010’da azalarak 0’a gelmiş.” “İlaç ve tıp” patentlerinde, “ortalama CD5 1980’de 0,38 iken 2010’da 0,03 olmuş.” Anlamlı ilerlemeler bekleyebileceğimiz bir alan olan “Bilgisayar ve iletişim” patentlerinde de “ortalama CD5 1980’de 0,30’ken 2010’da 0,06’ya gerilemiş.”

Bilim neden gittikçe zorlaşıyor?

İhtimallerden biri de, halihazırda en yenilikçi fikirlerin hepsini bulmuş olmamız. 20’nci yüzyılın başlangıcında, henüz yapılmamış çok temel bir sürü çalışma vardı. Elbette antibiyotikleri inceleyen ilk insan, 100 yıl sonraki bir ilaç şirketinde çalışan 1.000 araştırmacıdan bir tanesine göre çok daha fazla ilerleme kaydederdi. Bunu “kolay hedef” kuramı şeklinde düşünün.

Bununla bağlantılı olarak bilim insanları, artık önemli keşiflerini daha ileri bir yaşta, daha büyük bir takımın parçası olarak yapmaya eğilim sergiliyor. Sebebi belki de, bir alanda ön sıraya ulaşabilmeden önce bile bilmeniz gereken her şeyi öğrenmenin daha fazla zaman ve çaba gerektiriyor olması.

Fakat bu biraz yuvarlak bir cevap gibi duruyor. Bilim insanları neden yeni şeyler keşfetmiyorlar? Belki de tüm dönüştürücü ve önemli şeyleri zaten keşfetmişizdir. Neden bütün dönüştürücü ve önemli şeyleri keşfetmiş olabileceğimizi düşünüyoruz? Çünkü bilim insanları yenilerini bulmuyor!

Bilimdeki bu yavaşlamanın kaçınılmaz bir doğa kanunu olmaması, bunun yerine stratejik seçimlerin bir sonucu olması tamamen mümkün. Örneğin bilimsel hibelerin verilme biçiminde kusurlar var. Rekor seviyede fonlamaya rağmen, dönüştürücü fikirlere sahip vizyonerlerin (mRNA aşılarının icat edilmesinde çok önem taşıyan ilk çalışmaları yürüten Katalin Kariko gibi) yıllardır hibe parası bulmakta zorlandığını biliyoruz. Ayrıca para bulmak, gittikçe zorlaşan sıkı bir incelemeden geçmeyi gerektiriyor. Önde gelen bilim insanlarının birçoğu, artık zamanlarının yarısını hibe teklifleri yazarak geçiriyor ki diğer yarısını gerçekten bilim yaparak harcayabilsin.

Colorado Eyalet Üniversitesinde çalışan kimyager ve atmosferik bilimler doktora sonrası araştırma görevlisi Kaitlyn Suski, Vox sitesinin bilim insanlarıyla kendi alanlarındaki sorunlara yönelik yürüttüğü 2016 yılındaki bir ankette şunları aktarıyor: “Bence işinizi korumak için yayın yapmak ve fon ajanslarını mutlu etmeye devam zorunda olduğunuzdan, ortada … bilimsel açıdan fazla yeni şeyler sunmayan çok sayıda (vasat) makale var.”

Bilimin yavaşlamasının, bizden öncekilerin bütün iyi fikirleri kaptığı için kaçınılmaz olduğunu söylemek; bilimin bizim yanlış yönettiğimiz için yavaşlıyor olabileceği ihtimalini gözden kaçırmamıza sebebiyet verebilir. Araştırmacıları zamanlarını en iyi kullanacakları şekillerden ve en önemli araştırmalardan, fon kaynaklarını mutlu (ve inceleme komitelerini memnun) eden ufak tefek makalelere sevk ediyor olabiliriz.

Bilimin bu gerilemesi, toplumsal açıdan muazzam ve geniş kapsamlı sonuçlar doğuruyor. Yenilikçi makaleler genellikle üretkenliği artıran, yaşam kalitesini iyileştiren, ücretleri yükselten ve hayatları kurtaran yenilikler anlamına geliyor. Bazıları, ABD’de düzlüğe giren üretkenlik ve maaşların pek çoğunun, bilimsel yeniliklerin yavaşlamasından kaynaklandığını düşünüyor.

Gerçekte ise yenilikçi makalelerdeki bu azalma, muhtemelen pek çok etmenin sonucu. Bazılarını kontrol edebilirken, bazılarını edemiyoruz. Fakat Nature’daki makale, etkilerinin devasa olduğunu açıklığa kavuşturuyor. Ayrıca bilim üretkenliğin ve refahın motoru olduğundan, neden eskiden olduğu kadar iyi çalışmadığını çözmek hiç bu kadar önemli olmamıştı.

 

Yazar: Kelsey Piper/Vox. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

1 Yorum

  1. Tarihte her zaman bilimde ani sıçramalar ve durgunluklar yaşandığı dönemler olmuştur. Bu dönemde kısmen durgunluk dönemi gibi görünüyor ama aynen yayın gerilmesi gibi çok kuvvetli bir ok fırlayacak gibi. Yapay zeka, Nesnelerin interneti, blockchanle güvenli veri, vr-ar ile sanal alem devri vsvs

  2. Bence yavaşlamasının nedeni Apple mantığı. Apple üretilen bir teknolojiyi gıdım gıdım veriyor çünkü seneye ne yapacağız kaygısı var. Devletler de bu mantığı arka planda destekliyor fabrika kurulmuş 10 milyar dolar yeni buluş kurulan o fabrikayı çöp ediyor. Devletlerde bu fabrika sahipleri zarar görmesin diye bu ağırdan ilerlemeyi destekliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz