Şşşt, kimseye söyleme.
Bir süper kahraman veya süper kötünün, süper yüksek teknolojili süper gizli sığınağına doğru ilerlediğini gördüğünüzde, bu sırrı nasıl sakladığını hiç merak ettiniz mi?
Bu dev şeyi kendi başlarına mı yaptılar? Geri plandaki kurguda ilerlerken mimarlık, mühendislik ve iç mimarlık diploması mı aldılar? Elbette hayır. Bunları yandaşlarına yaptırdılar. Karmaşık işleri, bir ada kalesi yapmayı kendilerinden daha iyi bilen kişilere bırakarak dışarıdan destek aldılar. Bu planla ilgili tek bir sorun var ki; o da bir sırra daha fazla kişiyi ortak etmenin, esasında bu sırrın çok uzun süre devam etmemesini sağlaması.
Oxford Üniversitesi’nde çalışan fizikçi David Robert Grimes, beş yıl önce PLOS One bülteninde yayımlanan çalışmasında bir komploya ne kadar çok kişi katılırsa, bu komplonun uzun süreliğine başarılı olma ihtimalinin o kadar düştüğünü öne sürüyor. Neredeyse herkes kendini bu sırrı tutmaya adamış olsa bile, bir şeylerin ortaya çıkması sadece bir zaman meselesi. Grimes, bir işe ortalamada ne kadar insan karışmışsa, bu zaman miktarının da o kadar kısa olacağını hesaplamış.
Grimes, birinin bir komplonun örtüsünü kaldırmadan önce geçen ortalama süre miktarını hesaplamak için çok iyi belgelenen üç komployu incelemiş. Bunlardan biri, uzun bir süre devam eden (yaklaşık 25 yıl) menfur Tuskegee frengi deneyi. Diğer ikisi ise daha kısa sürede ortaya çıkan FBI adli tıp skandalı ile NSA’nın PRISM programı. (Her biri yaklaşık altı yılda ortaya çıkmış.)
Bu komploların doğru olduğunu (sırrı herkesin saklamaya çalıştığını ve gazeteciler ile savunma gruplarının ortaya çıkaramadağını) varsayan Grimes, kazara veya kasıtlı şekilde bir sızıntı yaşanma ihtimalinin 250.000’de 1 olduğunu belirlemiş. Bu oran, komplocu başına düşen birim zamana karşılık başarısız olma ihtimalinin en düşük olduğu en iyi durum senaryosu. Bu bilgiyle beraber Grimes, sözde komplolara bakmaya ve sır tutanlar için her şeyin sıradışı ölçüde iyi gitmesi durumunda komploların ne kadar zamanda ortaya çıkacağını (dışdeğerleme yoluyla) tahmin etmeye başlamış.
“Bilimle ilgili bir dizi komplo teorisi dönüyor” diyor Grimes. “Ay’a yapılan inişlerin sahte olduğuna inanmak zararlı olmayabilse de, aşılara yönelik çarpıtmalara inanmanın sonuçları ölümcül olabilir. Fakat bir komploya yönelik her inanç yanlış olacak diye bir şey yok; örneğin Snowden’ın ortaya çıkardığı şeyler, ABD Ulusal Güvenlik Dairesi’nin faaliyetlerine ilişkin bazı kuramları doğrulamıştı.”
En yerleşik komplo teorileri arasında Ay’a inişlerin aldatmaca olması, iklim değişiminin bir komplo olması, kanserin tedavisini saklamaları ve aşıların kansere sebep olması bulunuyor. Bu görüşler onlarca yıldır mevcut olsa da, her bir komploya karışmış olması gereken devasa kişi sayısını (yüz binlerce) hesaba katan Grimes, bu ölçekteki komploların en iyi senaryoda hemen hemen 3 yılda gün yüzüne çıkması gerektiğini keşfetmiş.
Ayrıca bir komplo planlıyorsanız, Grimes size bazı faydalı rakamlar veriyor. Eğer bir şeyleri beş yıl boyunca gizli tutmak istiyorsanız, kumpasta 2.531’den az kişi olsun. Eğer on yılı hedefliyorsanız, ulaşabileceğiniz en yüksek sayı 1.257. Eğer bir asır veya daha fazla süren bir komplo istiyorsanız (DaVinci’nın Şifresi gibi); o halde sayıları gerçekten ufak tutmanız, 125 kişiye kadar düşmeniz gerekiyor.
Elbette tüm bunlar bir düşünce deneyi. Gerçek koşullarda, diğer etmenler de devreye girebilir; özellikle de herhangi bir kişinin eylemleri ve güdüleri. Ayrıca komplonun dışındaki kişilerin de eylemleri ki bu çalışmada bunlar tamamen araştırılmamış. Yine de ilginç olan araştırma, filmlerdeki en gizli süper kahraman üslerinin neden çok uzun zaman sır olarak kalmadığını açıklıyor.
Merak ediyorsanız, Grimes makalesinde şöyle bir fonlama ifşaatı yapıyor: “Bu çalışmada, el altından çevrilen belirsiz ya da başka türlü dolaplardan özel bir fonlamaya ihtiyaç duyulmadı.”
Yazar: Mary Beth Griggs/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.