Aircela, minik bir doğrudan hava yakalama tesisi şeklinde davranıyor ve karbondioksidi alıp, daha sonra onu arabalar için gerçek, kullanılabilir benzine dönüştürüyor.
Ulaşımın 2022 yılında ABD’deki bütün sera gazı emisyonlarının yüzde 28’inden sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Bu emisyonların büyük çoğunluğu gündelik benzinli arabalardan geliyor. Elektrikli taşıtlar her ne kadar daha yeşil bir alternatif biçiminde müjdelenmişse de; onlarca yıldır verilen aktif destek ve yüzlerce milyar dolarlık yatırım zayıf sonuçlar getirdi.
Bugün elektrikli arabalar ABD yollarındaki tüm taşıtların sadece yüzde 8 kadarını meydana getiriyor. (Küresel çapta taşıtların kabaca yüzde 90’ı hâlâ fosil yakıtlarla çalışıyor.) Çoğu ET, Amerikalıların büyük kısmı için caydırıcı bir pahalılık sergilemeye devam ediyor ve devasa miktarlarda önemli mineral gerektiriyorlar; bunlar büyük ölçeklerde çıkarıldığında çevre yönünden ikilem sergileyen kaynaklar. Ayrıca çoğu Amerikalı gezegeni kurtarmak için yakıt içen arabalarını bırakmaya hâlâ istekli değil.
Peki böyle yapmaları gerekmeseydi nasıl olurdu?
Bu, New York merkezli yakıt startup’ı Aircela’nın sunduğu cazibeli ve belki de son derece iddialı bir vizyon. Şirket bu ayın başlarında, gerçek ve kullanılabilir araba benzinini “doğrudan havadan” üretebilen dünyanın ilk fonksiyonel makinesini yaptığını duyurdu. Aircela’nın hemen hemen bir buzdolabı boyutunda olan yeni cihazı, doğrudan hava yakalama (DAC) ile yerinde yakıt sentezini birleştirip sadece hava, su ve yenilebilir enerji kullanarak benzin üretiyor. Söylediklerine göre hiçbir fosil yakıt gerekmiyor.
Cihazlarının meydana getirdiği ürün, benzinle çalışan herhangi bir standart arabanın yakıt tankına doğrudan dökülebiliyor. Aircela bu işlemi New York’taki izleyicilerin önünde doğrudan havadan benzin üreterek gösterdi. Çoğu kişi bu kanıtlama çalışmasını “prototip” olarak tanımlayacak olsa da şirketin eş kurucusu ve CEO’su Eric Dahlgren, bu tabire biraz içerliyor.
“Biz bir prototip yapmadık. Çalışan bir makine yaptık” diyor Dahlgren bir açıklamasında. “İnsanların bunun gerçek olamayacak kadar iyi olan bir şey olmadığını bilerek gitmesini istiyoruz; cihaz gerçekten çalışıyor.”
Evdeki bir karbon yakalama tesisi nasıl çalışır?
Aircela’nın cihazı aslında kompakt, taşınabilir bir doğrudan karbon yakalama tesisi (DAC) ünitesi biçiminde çalışıyor. Karbon yakalama, genelde baca veya fosil yakıt enerji santralleri gibi kaynaklardaki karbondioksidi giderme uygulamasına deniyor. Aircela tarafından kullanılan yaklaşım olan doğrudan hava yakalamada, atmosferden doğrudan CO₂ çekiliyor. Avrupa’da şu an çalışan bir düzineden fazla DAC tesisi var ve federal ABD hükümeti de bu teknolojiye yatırım yapıyor. Climeworks tarafından işletilen bazı tesislerde vantilatör benzeri büyük makineler kullanılarak havadaki karbondioksit süzülüyor. Carbon Engineering’in geliştirdikleri gibi diğerleri ise CO₂’ye bağlanıp onu çıkaran kimyasal buharlar kullanılıyor. Bazı araştırmacılar, okyanuslardan karbondioksit yakalama yöntemlerini bile araştırıyor. Söz konusu vakaların çoğunda hedef, bu zararlı sera gazını yakalayıp depolamak. Aircela onu arabalarda kullanılmak üzere geri dönüştürmek istiyor.
Aircela, cihazının atmosferden doğrudan karbondioksit yakaladığını ve sonra bunu benzine dönüştürdüğünü iddia ediyor. Sonuç olarak ortaya çıkan yakıt sülfür, etanol veya ağır metal içermiyor. Şirketin paylaştığı makine fotoğraflarında, altıgen biçiminde üç büyük mavi üniteden oluşan bir cihaz görülüyor; iki tanesi yan yana ve biri de üste yerleştirilmiş. Bu ayrı bölümlerde hava yakalama ve yakıt sentez aşamaları işleniyor. Makinenin arkasında, benzin istasyonunda bulabileceğinize benzeyen standart görünümlü bir benzin hortumu bulunuyor. Teoride birisi bu ünitelerden birini evinin dışına kurup, dışarı çıkmadan önce taşıtının benzinini doldurabilir. Daha da önemlisi cihaz, kullanıcıların çevreye olan etkilerini gündelik alışkanlıklarını değiştirmeleri gerekmeden azaltabileceklerini akla getiriyor.

Popular Science‘a konuşan Aircela sözcüsü, makinelerinin her gün 10 galon (37,8 litre) CO₂ yakalamak üzere tasarlandığını söyledi. Buradan 1 galon (3,78) benzin üretebiliyor. Makine deposunda 17 galona (64 litre) kadar benzin depolayabiliyor. Bağlam açısından Toyota Tacoma’nın yakıt deposu 21 galonluk (80 litre) kapasiteye sahip. Diğer bir deyişle cihaz, en azından şimdiki haliyle bir arabanın yakıt deposunu bir gecede dolduramıyor. Sözcü cihazın kesin fiyatıyla ilgili yorum yapmadı fakat firmanın hedefine göre “uygun fiyatın gerekli olduğunu” belirtti. Aircela cihazı seri üretim için tasarlıyor ve böylelikle maliyetlerin zamanla düşeceğine inanıyor.
[İlgili: Eğer sera gazı yaymayı şu an bıraksaydık iklim değişikliğini durdurur muyduk?]
Asırlık soru: Ölçeklenecek mi?
Bunun gibi bir yaklaşımın daha büyük, endüstriyel ölçekli bir DAC tesisiyle karşılaştırıldığında en belirgin dezavantajı net etki. Tek bir cihaz tek başına karbon yayılımlarının azaltılmasında anlamlı bir etki meydana getirmez. Fakat Aircela, cihazın görece ufak boyutunun aslında cihazın daha büyük ölçekte daha ucuz ve daha hızlı şekilde üretilmesini mümkün kılacağına inanıyor. CEO Eric Dahlgren, cihazın kompakt formunun teknolojiye bireysel araba sahipleri için küçültme veya benzin istasyonları ve hatta kargo nakliye konteynerleri gibi büyük müşteriler için büyütme esnekliği sağladığını söylüyor.
“Yaklaşımımızın, karbon nötr yakıtları mümkün olduğu kadar fazla kişiye, mümkün olduğu kadar fazla yere mümkün olan en sıda sürede ulaştırmada en iyi yol olduğuna ciddi manada inanıyoruz” diyor Dahlgren bir açıklamasında.

Elbette bu vizyon, tümüyle genişlemenin devam etmesine ve yenilenebilir enerji kaynaklarının uygulanabilirliğine de bağlı. Eğer bir Aircela makinesi elektriğini doğal gazla çalışan bir şebekeden çekerse, karbon azaltımı bakımından gerçekte fazla şey başarılmış olmaz. ABD’de, yenilenebilir enerjiye doğru güçlü bir gidişat olsa da; “del bebeğim, del” düsturunu açık biçimde benimseyen mevcut başkanlık yönetimi altında bu gidişat epey bir zayıf. Yine de Dahlgren, karbon azaltımı ile çevreciliğe geniş bir perspektif ve bir aciliyet hissiyle yaklaşmanın önem taşıdığını söylüyor.
“Onlarca yıl bekleyemeyiz” diye ekliyor Dahlgren. “Bu konuda tam da şimdi bir şey yapmamız gerekiyor.”
Yazar: Mack DeGeurin/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.