Bu Yeni Test, Tip 2 Diyabeti Hiç Olmadığı Kadar Erken Teşhis Edebilir

0

“Aşırı Beslenme Problemi” olarak adlandırılıyor.

SAMUEL VIRTUE

Glukoz toleransı testinin, diyabeti belirleme konusunda standart bir yöntem olduğu biliniyor. Fakat yapılan yeni çalışma, farklı bir testin; bu hastalığı glukoz toleransı testinden daha önce teşhis edebildiğini gösteriyor.

Dünya üzerinde her sene 3.4 milyon insan diyabetten dolayı ölüyor ve bu sayının yükselerek daha da artacağı tahmin ediliyor. Diyabet kalp hastalıkları, felç ve böbrek yetmezliği gibi ikincil hastalıklara sebep olarak ölümlere yol açıyor.

Üstelik diyabet ne kadar uzun süre tedavi edilmezse, diyabetin bu hastalıklara sebep olma olasılığı da o kadar artıyor; bu yüzden, erken teşhis hayati önem taşıyor.

Diyabet; vücudun artık kendi kan şekeri seviyesini düzenlemeyecek hale geldiğinde belirlenebiliyor. Kan şekeri, pankreasta üretilen insülin hormonu tarafından kontrol ediliyor. Bu hormon, vücutta şekerin depolandığı veya enerji için kullanıldığı yerlerde, şekerin hücreler tarafından emilimini sağlayarak kan şekeri seviyesini düşürüyor.

Diyabetin, tip 1 ve tip 2 diyabet olmak üzere 2 ana türü var. Tip 1 diyabet, vücudun pankreasta insülin üreten hücreleri tahrip etmesiyle ortaya çıkan, otoimmün (doğuştan gelen bağışıklıkla ilgili) bir hastalık.

Tip 2 diyabet ise, vücudun insüline karşı dirençli olmasıyla başlayan ve sonra ilerleyen bir hastalık. Başlangıçta, vücut kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için daha fazla insülin üretiyor, fakat sonra pankreas bu yoğunluk karşısında yıpranıyor ve kan şekeri seviyesi, tehlike arz edecek kadar yükseliyor.

Yeni bir işaretçi olarak yağ

Tip 2 diyabette, diyabet gelişmeden önce vücudun hücreleri, insülinin etkilerine karşı direnç geliştiriyor.

Bu durum, hastalığı daha erken dönemde teşhis etme olasılığı olup olmadığına dair düşünmemize sebep oluyor; yani pankreasın yıpranıp kan şekeri seviyesi yükselmeden önce, fakat vücudun insüline karşı dirençli olduğu zaman, uygun bir dönem olabilir. Vücudun insüline karşı nasıl duyarsız kaldığını araştırmaya odaklandık ve bu amaca uygun olarak, glukoz yerine yağları göz önüne aldık.

Obezlik, şu an tip 2 diyabetin baş nedeni olarak biliniyor. Obezliğin diyabete sebep olma şekillerinden biri olarak da, vücut yağının (adipoz doku) düzgün bir şekilde çalışmaması düşünülüyor.

Sağlıklı adipoz dokusu, tükettiğimiz yağı alır ve enerji amacıyla ihtiyacımız olana kadar depolar; örneğin geceleri uyurken.

Obez insanların adipoz dokularının, yemeklerden sonra yağı içerisine almadıklarını; bunu yerine, diğer organlara (örneğin insülin direncinin oluştuğu yer olan karaciğere) veya kaslara yönlendirdikleri gözlemlendi.

İnsülin bir sinyal gibi davranıyor ve insülin reseptörü olarak adlandırılan, hücrelerin dışında yer alan bir alıcıya bağlanıyor. İnsülin reseptörü, kaslardaki veya karaciğerdeki birçok diğer sinyali faaliyete geçirerek, onlara ne yapması gerektiğini söylüyor; örneğin glukozu yakalamasını söylemesi gibi.

Fakat hücre yağ ile dolduğunda, sinyallerin sesinin azalmasına sebep oluyor. Hücrelerin insüline karşı duyarsız hale gelmesi, onları ‘insüline dirençli’ hale getiriyor.

Vücut, hücreler doğru oranda glukoz elde edebilsinler diye insülin miktarını yükselterek, yağların bu etkisinin üstesinden geliyor.

Güçlü bir kanıt

Kusurlu adipoz dokularının insülin direncine ve diyabete sebep olabileceği görüşü, lipodistropi (vücutta adipoz dokusunun olmadığı durum) hastalarından gelen kanıtlarla destekleniyor gibi görünüyor. Bu rahatsızlığa sahip olan insanlar, ciddi bir insülin direncine ve diyabete sahipler.

Önemli şekilde; obez insanlar uyku halindeyken, bu kişilerin adipoz dokuları yağ salınımında da yeterince iyi durumda olmuyor. Bu durum, obez insanların vücutlarının uyku halindeyken enerji temin edebilmek amacıyla daha çok glukoz kullanmak zorunda kalması anlamına geliyor.

Doktorların diyabeti teşhis etmek için kullandıkları test, glukoz toleransı testi olarak adlandırılıyor. Bu test, insanlar sabah aç iken uygulanıyor. Daha sonra kişiye, glukoz (şeker) içeren bir içecek veriliyor ve ilerleyen 2 saat boyunca kan örnekleri alınıyor.

Test sırasında yüksek kan şekeri seviyesi gösteren insanlar (ve fareler), diyabetli olarak sınıflandırılıyorlar.

Fakat bazı obez insanların bu testi geçebileceği düşünülüyor, çünkü bu insanların adipoz dokuları yeterince yağ salımı gerçekleştiremiyor ve vücutları, uyku gibi enerji yakımının hızlı olduğu durumlarda glukoz kullanıyor.

Buna karşılık, obez insanlara daha büyük bir öğün verildiğinde, adipoz dokularında depolanması gereken yağ, diğer organlara (örneğin kaslara) gidebiliyor ve böylelikle insülin direncine sebep olarak, kan şekeri seviyesini yükseltiyor.

Milkshake Testi

Yağın insülin direncine ve diyabete nasıl sebep olduğunu araştırmak için, PPARy2 genine sahip olmayan fareler kullanıldı. PPARy2 geninin genomdan çıkarılması, adipoz dokuların yağı almasını ve salınmasını engellemiş oluyor. Bu durum, obez insanların yaşadıklarının aynısı.

Yağların işlevlerini yeterince yerine getirememesine rağmen, PPARy2 geni silinmiş olan farelerin glukoz toleransı testine göre sağlıklı göründüklerini zaten biliyoruz. Şu an asıl öğrenilmek istenen ise, daha büyük öğün testleri kullanılarak, bu kusurlu yağların bulunup bulunamayacağı.

Fakat ortada bir sorun vardı: Bir farenin daha çok yemesi nasıl sağlanabilirdi?

Farelerin normalde peksimete veya galetaya benzer, gayet tatsız ve tuzsuz bir diyete tabi tutuluyor olmalarından faydalanıldı. Fareleri daha lezzetli, yağ bakımından zengin bir beslenme düzenine maruz bıraktığımızda, diyete başladıkları 24 saat içerisinde normalden iki kat fazla yedikleri gözlemlendi.

Kan şekeri ve insülin seviyesindeki değişimleri görmek amacıyla, 24 saatlik aşırı beslenme süresi öncesinde ve sonrasında kan örnekleri toplandı.

Hem normal fareler, hem de aşırı beslenmeye maruz bırakılan PPARy2 geni silinmiş fareler teste tabi tutuldu. Normal farelerde, insülin seviyesinde iki kat bir yükselme gözlemlenir iken; kan şekeri seviyesi normal seviyede ölçüldü.

Fakat PPARy2 geni eksik olan farelerde, aşırı beslenme programını takiben insülin seviyesinde on katlık bir artış ve kan şekeri seviyelerinde de bir yükselme gözlemlendi. Gözlem sonuçları, farelerin metabolik açıdan kusurlu olduklarına işaret ediyor.

Daha da önemlisi bu testler, insanların 20’li yaşlarının başlarına ve glukoz toleransı testlerinin normal olduğu yaşlarına denk yaştaki genç farelere uygulandı.

Son olarak, kusurlu adipoz dokularına sahip olan fareler sağlıklı bir beslenme biçimi takip etseler bile, orta yaşa ulaştıklarında, metabolizmalarının bozulduğuna kanaat getirildi.

Çalışma, glukoz toleransı testlerinde kullanılan glukoz yerine; glukoz, yağ ve protein içeren kalorili milkshake kullanılarak, metabolik rahatsızlıklara sahip olan bazı insanların erken yaşta teşhis edilebileceğini öne sürüyor.

Bir sonraki adım ise, insanlarda ileri zamanlarda ortaya çıkacak diyabeti teşhis etmekte glukoz toleransı testi ile milkshake testinin yeterliliklerini karşılaştırmak olacak gibi görünüyor.

Samuel Virtue, Kıdemli Araştırma Üyesi, Cambridge Üniversitesi.

 

 

 

 

The Conversation

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz