Bu isim ilk defa 69 yıl önce kullanıldı.
Büyük Patlama, bilimle ilgilenen sıradan bir öğrencinin bile aşina olduğu, günümüzde yaygın bir şekilde tanınan ve kabul edilen bir teoridir. Oldukça basit; evrenin her yöne doğru daima genişlediği düşüncesidir. Bu durum bazı fizikçilere göre bir başlangıç noktası olduğu fikrini de getirmekte. Var olan her türlü madde, başta küçücük, sıcak ve çok yoğun tek bir parçacıktan ibaretken bir patlama meydana gelir; Her şey saçılmaya başlar ve o zamandan beri genişleme devam eder.
Bu teorinin adının, aslında teoriyi doğru bulmayan bir bilim insanından çıktığı gerçeğini şaşırtıcı bulabilirsiniz. Tüm hikâye, fizikçi Fred Hoyle’un 28 Mart 1948 tarihli BBC yayınında, evrenin nasıl var olduğu hakkında kendi fikrini anlatmasıyla başladı. Ona göre evrenin bir başlangıcı yoktu ve evrenin sürekli olarak kendi içerisinde yeni oluşumlar yarattığı fikrini savundu. O dönemde oldukça kabul gören bu fikre Statik Evren Modeli ya da Sabit Durum Teorisi deniliyordu.
Tarihçi Helge Kragh, Astronomy&Geophysiscs dergisinin Nisan 2013 sayısında, Hoyle’un “Statik Evren Modeli’yle, var olan her şeyin uzak geçmişteki büyük bir patlamayla olduğu hipotezindeki tezatlığı vurguladığını ve bunun rahatsız edici ve bilimdışı olduğunu” belirtti.
BBC, Hoyle’un evren modeli tartışmasını, içerisindeki ‘Büyük Patlama’ kullanımını da dahil ederek radyo yayını ve basılı olarak insanlara yaymaya devam etti. Bu “argo” tabir, teoriyi ifade eden ilk kullanım olarak konuşma diline hızlıca yerleşti. Gök bilimciler için fazladan birkaç on yıl daha gerektiyse de ‘Büyük Patlama’ 60lardan itibaren bilim dergilerinde düzenli olarak kullanılmaya başlandı. Bununla birlikte Kragh, Hoyle’un bu ifadeyi, teoriye katı bir şekilde karşı olmasına rağmen onu küçümsemek için kullanmadığını; Büyük Patlama ile savunduğu Statik Evren fikirleri arasındaki farkı belirginleştirmek için makul bir tabir olduğunu savunuyor.
Bilim insanları evrenin başlangıcı olduğu fikriyle yüzyıllarca dalga geçtiler, fakat bu farazi olayın araştırmaları 20. Yüzyılda birden arttı. 1931’de Edwin Hubble’ın evrenin sürekli genişlemesiyle ilgili yaptığı deneysel gözlemlerinden sonra, George Lemaître “kadim atom” fikrini; yani, bir nevi evrensel bir yumurtanın evreni oluşturmak için patladığı düşüncesini öne sürdü. Elbette, ‘evrensel yumurta’nın varlığı bir de ‘evrensel tavuk’un varlığını gerektirdiğinden bu fikir pek çok fizikçinin aklına yatmamıştı.
Büyük Patlamadan önce ne olduğu sorusunu yanıtlamaya ya da -Hoyle’un yaptığı gibi- yanlışlamaya yönelik sayısız teşebbüsler mevcut. 50li yıllardan itibaren yapılan Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması (CMBR) çalışmaları Hoyle’un savunduğu evren modelini çürütmüştür. Kozmik Mikrodalga Arkaplan Işıması, Büyük Patlamanın ardında bıraktığı iz olarak kabul edilir. Hoyle ise bunu kendi evren modeline yeni bir kanıt olarak kabul etmeye çalıştı. Meslektaşlarıyla birlikte 1993’te değiştirilmiş bir Statik Evren Modeli önerdiler. Bu modele göre evren sürekli olarak ufak tefek patlamalar oluşturuyordu; bir nevi, mini-patlamalar. Hoyle’un uyarlanmış modeli günümüzde de pek fazla kabul görmemektedir.
2001 yılında ölen Hoyle yalnızca Büyük Patlama Teorisine adını vermekle kalmadı. Willy Fowler’la birlikte, yıldızların içerisinde ve patlayarak gerçekleştirdikleri ölümlerinde hayatı oluşturan ya da en azından destekleyen evrendeki pek çok ağır elementin olduğunu göstermek için çalıştı. Bu çalışmayla Fowler Nobel Fizik Ödülü’nü kazanırken, Hoyle göz ardı edildi. Bazıları, Hoyle’un kendi öğrencisi Jocelyn Bell Burnell yerine ilk atarca yıldızın (pulsar) kâşifi Antony Hewish’i ödüllendirmelerini eleştirmesinden ötürü misilleme uygulandığını düşünüyor.
Bilimle ilgilenmeyen insanlar Hoyle’un çalışmalarına pek de aşina olmayabilir. Fakat Scientific American’a verdiği röportajdaki sözleri günümüzde de anılır: “Sözcükler atılan ok gibidir. Söylendikten sonra geri alınması zordur.”