Ekim 1957’de SSCB, Sputnik adını verdiği ilk uyduyu fırlattı. O günden sonra Dünya yörüngesine binlerce uydu fırlatıldı ama “keşif uydusu” da denilen casus uydularla ilgili fazla bilgi sahibi değiliz. Bunların görevleri gizli sayıldığı için ekipman ve yetenekleri de genellikle açıklanmıyor. Ama 1960’lı yıllardan beri gökyüzüne yüzlerce casus uydu fırlatıldığını biliyoruz. Casus uydular hem askeri amaçlarla hem de istihbarat amacıyla kullanılabiliyor. Asker hareketlerini tespit etme, nükleer silahların sökülmesini ve radyo sinyallerini izleme, fırlatılan füzeleri tespit etme, net konum bilgisi sağlama gibi işleri yapabiliyorlar. Dünya yüzeyinden oldukça yüksekte uçan bu “göz”ler, en önemli varlıkları olan kameralarıyla yeryüzünü tarayabiliyor. Bu uyduların sadece 10 cm genişliğindeki nesneleri bile görebildiği tahmin ediliyor. Bu da kalabalık içindeki insanları ayırt etmeye yetebilir. Bu kameralarda akıllı telefonunuzdaki teknolojinin aynısı kullanılıyor: CCD denilen sensör, ışığı elektrik sinyallerine dönüştürüyor. Şifrelenmiş bilgiler yeryüzüne gönderilene dek uydunun dahili bilgisayarında saklanıyor. Uyduların bir güç kaynağına da ihtiyacı var: Çoğu zaman güneş enerjisi veya nükleer enerjiyle çalışıyorlar. İrtifalarını yönetebilmek için üzerlerinde iticiler de oluyor. Ayrıca, başka uydulardan iletilen radyo sinyallerini dinleyebilen casus dinleme uyduları da var.
Soğuk Savaş sırasında ABD, Sovyetler Birliği’nden gelebilecek bir nükleer saldırı tehdidi altındaydı. ABD, Sovyetleri gözetlemek için uçakları ve balonları kullanıyordu ama U-2 casus uçaklarından biri vurulduktan sonra ülke, istihbarat toplamak için başka yollar aramaya başladı. Bu amaçla uzay tabanlı fotoğraf keşif uyduları geliştirildi. Corona adı verilen program, Sovyetlerin Sputnik’i fırlatmasından birkaç ay sonra onaylandı. Ancak bu ilk casus uydular günümüzün keşif uydularından çok daha ilkeldi. Çekilen fotoğraflar fotoğraf filmine kaydediliyordu. Uydudan Dünya’ya atılan filmler yaklaşık 4.572 metre yükseklikte uçakla gökyüzünden toplanıyordu. Günümüz uyduları yıllarca yörüngede kalabiliyor. Oysa Corona uydularının ömrü, uyduda bulunan fotoğraf filmi miktarıyla sınırlıydı. En fazla sadece birkaç hafta yörüngede kalabiliyorlardı. Corona programının yürürlükte olduğu 12 yıl boyunca 800.000’den fazla fotoğraf çekildi. Bu fotoğrafların her birini projede görevli insanlar bizzat inceliyordu. Son yıllarda Amerikan Ulusal Keşif Ofisi (NRO), Sentient adı verilen karmaşık bir proje üzerinde çalışıyor. Sentient’ı her şeyi gören ve bilen bir yapay zekâ casus sistemine benzetmek mümkün. Program, büyük miktarda bilgiyi işleyip bunları uydu verileriyle birleştirerek yeryüzünde neler olduğunu anlıyor ve gerçek zamanlı tepki verebiliyor. Ancak programın ayrıntıları gizli tutulduğu için gerçek yeteneklerini muhtemelen hiç bilemeyeceğiz, hatta kullanıldığından bile haberimiz olmayacak.
How It Works arşivinden.