Bu ikilinin ‘orman sıfırlanması’ sayesinde evrimsel bir bağlantısı var.
K-T kitlesel yok oluş olayından sonra ortalıkta gezen dinozor kalmaması, üzüm olarak bildiğimiz meyvelerin gelişip yayılmasına olanak sağlamış olabilir. Araştırmacılardan oluşan bir ekip Kolombiya, Panama ve Peru’da 60 ila 19 milyon yıl öncesine kadar uzanan fosilleşmiş üzüm çekirdekleri bulmuşlar. Batı Yarımküre’deki üzüm familyasından bilinen en eski bitki örneğini de içinde barındıran bulgu, üzümün evrimsel tarihinin bazı kısımlarını ilk defa açığa çıkarıyor. Dinozorlar ile üzümlerin bu değiş tokuşu, 1 Temmuz’da Nature Plants bülteninde yayımlanan bir çalışmada detaylarıyla anlatılıyor.
Makalenin yazarlarından biri olan ve Field Müzesinin Negaunee Bütüncül Araştırma Merkezinde çalışan yardımcı paleobotani galerisi müdürü Fabiany Herrera, “Bunlar dünyanın bu kısmında bulunan en eski üzümler ve gezegenin diğer tarafında bulunan en eski üzümlerden birkaç milyon yıl daha gençler” diyor bir açıklamada. “Bu önemli bir keşif çünkü dinozorların yok oluşundan sonra, üzümlerin gerçekten dünyaya yayılmaya başladığını gösteriyor.”
Ormanın sıfırlanması
Meyveler gibi yumuşak dokular genelde fosil şeklinde korunmuyor. Paleobotanikçiler genellikle antik bitkiler üzerinde tohumlar yoluyla araştırma yapıyor çünkü bunların fosilleşmesi daha muhtemel. Bilinen en eski üzüm tohumları 66 milyon yıllık; yani dev bir asteroit Dünya’ya çarpıp kitlesel yok oluş tetiklediği zamanlardan kalma. O zamanlar sadece dinozorlar ve Dünya üzerindeki türlerin tahmini yüzde 95’i yok olmakla kalmamış, ormanlar da sıfırlanmış ve gezegenin bitkilerinin bileşimini değiştirmiş. Araştırma takımının hipotezine göre dinozorların bu ortadan kayboluşu, ormanların değişmesine yardımcı olmuş olabilir.
Çalışmanın eş yazarı ve Michigan Üniversitesi Taşılbilim Müzesinde yardımcı galeri müdürü olan Monica Carvalho, “Dinozorlar gibi büyük hayvanların, etraflarındaki ekosistemleri değiştirdikleri biliniyor” diyor bir açıklamada. “Ormanda gezen büyük dinozorlar vardı ise bunların muhtemelen ağaçları devirdiklerini ve ormanları etkili bir şekilde bugün olduğundan daha açık halde tuttuklarını düşünüyoruz.”
Fakat dinozorlar onları budamayınca, günümüz Güney Amerika’sında bulunanlar da dahil bazı tropik ormanlar daha kalabalık hale gelmiş. Ağaç katmanları nihayetinde bir alt bitki örtüsü ve bir gölgelik oluşturmuş. Bu yeni sık ormanlar ise bazı bitkiler için fırsatla doluymuş.
“Fosil kayıtlarında, hemen hemen bu zamanlarda üzümler gibi ağaçlara tırmanmak için sarmaşıklar kullanan daha fazla bitki görmeye başlıyoruz” diyor Herrera.
Takip eden yıllarda çeşitlenen kuş ve memeli türleri de tohumlarını etrafa yayarak üzümlere yardım etmiş olabilir. 2013 yılında yayımlanan bir çalışmada en eski üzüm fosillerinin Hindistan’da bulunduğu aktarılıyor. O zamanlar üzüm tohumları henüz Güney Amerika’da bulunmuyormuş. Fakat Herrera orada olabileceklerinden şüphelenmiş.
“Üzümler yaklaşık 50 milyon yıl önce başlayan kapsamlı bir fosil kaydına sahip, dolayısıyla ben de Güney Amerika’da bir tane keşfetmek istedim fakat samanlıkta iğne aramak gibiydi” diyor Herrera. “Üniversitede öğrenci olduğum zamandan beri Batı Yarımküre’de en eski üzümü arıyordum.”
Taştan bir tohum
2022 yılında Herrera ve Carvalho Kolombiya And’larında saha çalışması yürütüyormuş. Bir fosil Carvalho’nun gözüne ilişmiş ve sonradan bunun 60 milyon yıllık bir üzüm tohumunun kalıntıları olduğu ortaya çıkmış. Güney Amerika’da o zamana kadar bulunan ilk üzüm fosili olmasa da dünyadaki fosillerin en eskilerinden biri.
Araştırma takımı, ufak olmasına rağmen fosili şekline, boyutuna ve diğer fiziksel özelliklerine bakarak tanımlamayı başarmış. Ayrıca laboratuvarda fosilin iç yapısını gösteren CT taramaları yürütmüşler. Fosile, Field Müzesindeki Güney Amerika paleobotanisinin bir destekçisi olan Arthur T. Susman’a ithafen Lithouva susmanii adını vermişler.
Çalışmanın eş yazarı olan ve ABD Ulusal Doğa Tarihi Müzesinde çalışan Gregory Stull, “Bu yeni tür, yaygın üzüm sarmaşığı Vitis’in evrimleştiği grubun Güney Amerika’daki bir kökenini desteklediği için de önemli” diyor.
Güney ve Orta Amerika’da yürütülen ek saha çalışmaları; Kolombiya, Panama ve Peru’da dokuz yeni fosil üzüm türünün tanımlanmasına yol açmış. Bu fosiller, Batı Yarımküre’ye özgü üzümlerin uzak akrabaları. İki Leea türünün de olduğu bazı türler bugün sadece Doğu Yarımküre’de bulunuyor. Üzüm aile ağacındaki konumları, evrimsel yolculuklarının oldukça çalkantılı geçtiğini gösteriyor.
“Fosil kayıtları bize üzümlerin çok dirençli bir sınıf olduğunu söylüyor” diyor Herrera. “Orta ve Güney Amerika bölgesinde bir sürü yok oluşa maruz kalmışlar fakat dünyanın diğer kısımlarında uyum sağlayıp hayatta kalmayı da başarmışlar.”
Yazar: Laura Baisas/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.