Bu kelimeleri tam şu anda okuyorsunuz.
Bunu ne zaman okuyacağınızı bilmesek bile bunu söyleyebiliriz. Bunları dün mü okuduğunuzu; yoksa yarın mı okuyacağınızı söyleyemeyiz fakat tam şimdi, “şimdi” kelimesini okuyor olduğunuzu söylüyoruz. Şimdiki zaman, bu yüzden özel. Hal böyleyken; insanlar zamanı ne kadar farklı şekilde düşünürse düşünsün bilim, şimdiki zamanı gelecekten veya geçmişten farklı şekilde ele almıyor. Albert Einstein da zamanında bu çıkmaza girmiş.
Felsefeci Rudolf Carnap, 1963 yılında Einstein ile şimdiki zaman hakkında yaptığı bir konuşmayı hatırlıyor. “Bir keresinde Einstein, şimdiki zaman sorununun onu ciddi şekilde endişelendirdiğini söylemişti” diye yazıyor Carnap. “Şimdiki zamanı yaşamanın, insanlar için özel bir anlam ifade ettiğini açıklamıştı. Esasında geçmişten ve gelecekten farklı bir şeydi bu. Fakat bu önemli farklılık, fizikte meydana gelmiyor ve gelemiyordu.” Carnap şöyle devam ediyor: “Einstein, şimdiki zamana dair bilim aleminin dışında bir şeyin gerekliği olduğundan şüphelenmişti.”
Bilim insanları, Einstein gelene kadar zaman kavramına pek dokunmamışlardı. Einstein zamanın ne olduğunu açıklayamasa da, onun hakkında bazı özel şeyler göstermişti: Mesela sabit duran bir gözlemciye göre zaman, hareket eden bir nesne için daha yavaş akar ve kütleçekim kuvveti ne kadar büyük olursa, zaman o kadar yavaş akardı. Fakat kendisi (ve o zamandan beri hiç kimse), şimdiki zamanı nesnel olarak geçmiş veya gelecekten ayıran şeyin ne olduğunu açıklayamamıştı.
Bu bilmecenin büyük bölümü, bilimin nesnel tarafsızlığı merkez tutmasından kaynaklanıyor. Şimdiki zaman ise, sizin onu yaşamanızla tanımlanıyor. Bu sebeple bazı bilim insanları, aslında şimdiki zamanın hiç var olmadığını söylüyorlar.
Fizikçi David Mermin ise, Nature için yazdığı bir makalede, şimdiki zamanın bir yanılsama olmadığını; bilimin yaptığı fiziksel dünya tanımına, kişisel deneyimleri de eklememiz gerektiğinin kanıtı olduğunu söylüyor. Başka seçenek yok: İster gözlerimizin çalışma şekli olsun, ister beyinlerimizin ilginçliği; bütün bilimsel gözlemler bir şekilde bizim deneyim süzgecimizden geçiyor.
Bu bilmece hakkında düşünen bir diğer fizikçi Richard Muller ise, zamanı anlama konusunda, 21. yüzyıldaki bilimin; 20. yüzyıldaki bilimin kütleçekim konusunda bulunduğu yer ile aynı yerde olduğunu söylüyor. Einstein, evrendeki tüm kuvvetleri birleştirecek bir tek formül ortaya atmak istemişti fakat yapamamıştı. Bunun sebebiyse, diğer bazı kuvvetlerin henüz keşfedilememiş olmasıydı. Şimdiyse, nihayet kütleçekimi açıklamaya yaklaşıyoruz.
Aynı şekilde, uzay ve zaman bakımından evrenin nasıl çalıştığını daha fazla anlayarak; şimdiki zamanı anlamak için gereken araçlara sahip olabiliriz. Bu anlayış nesnel doğruya mı çıkacak, yoksa bireysel deneyimi mi daha doğru kabul edecek? Şimdilik, o zamana kadar beklememiz gerekiyor.
Curiosity