Geçtiğimiz hafta NASA, Mars’ın şu anda yüzeyinde geçici ve tuzlu sıvı halde su bulunduğunu açıkladı. Ancak Mars bugünkü halinden önce çok daha sulaktı. Bugün bulunan su, Mars’ın geçmişiyle karşılaştırığında damlalar olarak nitelendirilebilir.
Science tarafından dün yayınlanan bir araştırmada araştırmacılar, Curiosity’nin Mars’ın yüzeyinde göller bulunduğuna dair jeolojik kanıtlar elde ettiğini açıkladı.
Bilim adamları Mars’ın geçmişte göllere sahip olduğuna dair daha önceden tahminler yürütmüşlerdi. Çünkü göllerin oluşması için suyu tutabilecek yapıda oluşumlar olan çanaklar ve çukurlar Mars’ın yüzeyinde bulunmakta. Uydulardan yapılan gözlemlerse bu çukurların daha önceden suya ev sahipliği yapmış olduklarını gösteriyor.
Curiosity’nin iniş yaptığı yer olan Gale krateri, 3,8 milyar yıl önce bir meteorun çarpmasıyla oluşmuş ve suyun tutulabilmesine olanak sağlayan harika çanak örneklerinden bir tanesi. Geçtiğimiz yıl, araştırmacılar Gale kraterinde milyonlarca yıl boyunca bulunmuş olma ihtimali olan büyük bir göle ilişkin ilk kanıtları bulduklarını açıklamışlardı. Ancak daha sonradan ortaya çıktı ki aslında krater bir tane göle ev sahipliği yapmamış, tortular biriktiren birden çok göle farklı zamanlarda ev sahipliği yapmıştı.
Kraterin içinde bulunan göller muhtemelen yeraltı suları ve akarsular tarafından beslenmişlerdi. Göller dolarken gölleri besleyen akarsular aynı zamanda kum, kaya ve çakıl taşı benzeri maddeleri de taşımış ve delta ovalarını oluşturmuş ve kıyılarda çeşitli katmanlarda tortuların izlerini bırakmışlardı. Gölün merkezinde, çalkantılı nehir(ler)den uzakta, zamanla tortular birikmiş ve kalın bir çamur tabakası zamanla oluşmuştu. Zaman geçtikçe nehirlerin konumu, Dünya’daki gibi, değişmiş ve gölün başka noktalarına taş, kum ve kaya gibi maddeler taşımışlardı. İşte gölün tabanındaki bu kum taşı (nehirler sayesinde) ve çamur taşı (göl çevresinde) Curiosity Rover tarafından bulundu ve Dünya’daki araştırmacılara bir zamanlar Mars’ta göller olduğuna dair ipuçlarını verdiler.
Yeni araştırmada tarif edilen göl geçici bir zamanda var olmuştu. Sadece 100 ile 10000 yıl arasında bir ömrü vardı (bu süre elbette bir insan yaşamına göre uzun görünebilir ancak jeolojik zamana göre sadece bir göz açıp kapama anı kadar değeri var). Bu olay defalarca üst üste yaşandı; Gale kraterinde göller defalarca doldu ve boşaldı 10000 ila 10 milyon yıl arasındaki süre boyunca.
Sonunda, hâlâ bilinmeyen bir sebepten dolayı, göller tamamen kurudu. Yavaş ve devamlı olarak gerçekleşen kum fırtınaları (The Martian filmindekiler tamamen bilim kurgu ürünüydü) göl tortuları üzerine sürekli kum taşıdılar ve tortuların üstlerini örttüler. Hatta muhtemelen Gale kraterinin merkezindeki 4,8 kilometre yüksekliğindeki Keskin Dağ’ın oluşmasını da sağladılar (Keskin Dağ’ın oluşumu gizemini bir süreliğine daha koruyacak gibi zira başka araştırmacılar da dağın oluşumunun yalnızca gölün tabanındaki tortular sayesinde gerçekleştiğini savunuyorlar). Ve daha da sonra Keskin Dağ’ı oluşturan tortular yine rüzgarların etkisiyle aşındılar ve gölün tortularına karıştılar. Sonunda Curiosity’nin bugün araştırdığı alan oluşmuş oldu.
Açık bir şekilde, Mars’ta bir zamanlar göllerin bulunması için Mars’taki suyun bugünkü seviyelerinden çok daha fazla olması gerekir. Ancak Mars’ın eski zamanlarına ait oluşturulan iklim modellemelerinin çoğu gezegenin aşırı derecede soğuk olduğunu göstermekte. Bu da sıvı halde suyun oluşumunu imkansız hale getirmekte. Tüm bunlara karşın, Curiosity’nin verilerine bakan jeolojistler buzlu, buzullarla dolu bir yeryüzü yerine, uç kısımlarında 1 metre ile 3,6 metre derinliğe ulaşan ve gölleri besleyen nehirlerin izlerine ulaşmakta.
Mars’ın bir zamanlar uzun süre boyunca var olmuş olan çeşitli su kaynaklarına sahip olduğuna dair haberler gerçekten hayranlık yaratmakta. Bununla beraber Mars’ın geçmişiyle ilgili özellikle de iklim modellemeleriyle ilgili de bir sürü yanıtsız soruyu ortaya çıkarmakta: Eğer gerçekten sıvı halde su var olduysa o zaman Mars bizim modellediğimiz kadar soğuk değil miydi? Aynı zamanda bu buluş geçmişte Mars’ta hayat olup olmadığıyla ilgili de sorular sorulmasına yol açmakta. Araştırmada yazan yazarların dediği gibi “Bir gezegende yaşam olması için önemli şartlardan biri de suyun mikrobiyal başlangıç ve evrime olanak sağlayacak yeterlilikte uzun süre var olmasıdır”. Suyun havuz benzeri yapılarda, binlerce olmasa bile, yüzlerce yıl boyunca bulunmuş olması bile mikrobiyal boyutta bir yaşamın gelişmesi için yeterli bir etken.
Bir zamanlar Mars’ta yaşamış olma ihtimali bulunan mikroplara ait kanıtları görebilme şansımız bir yana, bu canlıların yaşayıp yaşamadığı bile hâlâ muallakta olan bir konu. Küçük, tek hücreli canlıların kalıntılarını bulmak dinozorlardan geriye kalan büyük hayvan kemiklerini bulmak kadar kolay değil. Ancak Mars’ın kalıcı bir suya sahip olduğunu bilmek, Dünya’nın ilk zamanlarındaki gibi, Mars’ta yaşam olma ihtimaline yeniden yaşam veren bir etken. Dünya üzerindeki büyük su alanlarının yaşamın ortaya çıkışına ev sahipliği yaptığı düşünüldüğünde; aynı şekilde bir yapıya Mars’ta da rastlamak, Dünya’nın yaşama ev sahipliği yapan gezegenler arasında yalnız olmadığını gösterir nitelikte.
Marjorie Chan’in yukarıdaki araştırmaya benzer bir araştırmada dediği gibi “Jeolojik yapı ne kadar fazla Dünya’dakine benzerse, Mars’ın sularında yaşam formu (formları) oluşma ihtimali de o kadar artar”.