Glukoz ve Kanser Arasındaki İlişkiye Dair Yeni Bulgu Elde Edildi

0

Büyük bir keşif.

Kanser ve glukoz arasındaki ilişki uzun zamandır biliniyordu fakat bu ilişkinin tam olarak nasıl işlediğini ortaya çıkarmak zordu. Şimdiyse bilim insanları, dokuz yıllık bir araştırma projesi sayesinde yeni bir keşif gerçekleştirdiler.

Şeker ve kanser arasındaki ilişkiyi, hücrelerin şekeri metabolize ettiği yere kadar daralttılar.

Yeni araştırmanın odak noktası, 90 yıldan fazla süredir bilinen metabolik bir etki üzerineydi.

İnsan vücudundaki hücrelerin neredeyse tamamının enerjiye ihtiyacı olduğunu ve bu enerjiyi de yediğimiz besinlerden sağladığını biliyoruz. Kanser hücreleri de büyümek için enerjiye ihtiyaç duyuyorlar. Fakat kanser hücrelerinin glukoz alımı, tıpkı glukozu laktik aside fermente etme hızları gibi, normal hücrelere göre çok daha fazla miktarda.

Bu olgu Warburg etkisi olarak biliniyor ve bilim insanları, kanserin yüksek büyüme hızının bununla ilgisi olduğunu düşünüyorlar. Ancak Warburg etkisinin kanserin belirtisi mi yoksa sebebi mi olduğuna karar vermek zor.

Kanser hücrelerini şekerden mahrum bırakarak büyümelerinin engellenebileceği ortaya sürülmüştü. Fakat şu an, kanser hücrelerinin tedariğini kesip normal hücrelere giden tedariği açık bırakmanın bir yöntemi bulunmuyor.

İşte bu yüzden glukoz metabolizması artışının ardında bulunan biyolojik işleyiş önemli. Sağlıklı hücreleri işler halde tutarken, kanser hücreleri mahrum bırakmanın anahtarı burada olabilir. Henüz o aşamaya gelmedik ancak bu araştırma, çok önemli bir adım atmamızı sağlıyor.

Belçika’daki Ku Leuven Üniversitesi’nden araştırmacı Johan Thevelein şöyle söylüyor: “Bizim yaptığımız araştırma, kanser hücrelerinin hiperaktif şekilde şeker tüketmesinin, kanserin gelişmesini ve büyümesini destekleyen sürekli döngüye nasıl yol açtığını ortaya çıkarıyor.”

“Bu nedenle, Warburg etkisinin kuvveti ile tümörün saldırganlığı arasındaki ilişkiyi açıklayabiliyor. Şeker ve kanser arasındaki bu bağlantı, kapsamlı sonuçlara sahip. Elde ettiğimiz sonuçlar, gelecekte bu alanda çok daha isabetli ve amaca uygun şekilde yapılacak araştırmalar için temel oluşturuyor.”

Takım araştırma için maya hücreleri kullandı ve özel olarak ‘Ras’ gen ailesini inceledi. Bu gen ailesi, insanlardaki kanser hücreleri de dahil olmak üzere bütün hayvan hücrelerinde bulunuyor. Bu durum, mayada bulunan Ras mutasyonlarını kanser araştırması için giderek daha önemli hale getiriyor.

Mayanın ayrıca yüksek oranda faal bir şeker metabolizması var ancak memeli hücrelerinin sahip olduğu ve altta yatan süreçleri gizleyebilen ek düzenleyici süreçlere sahip değil.

“Mayadaki şeker bozunmasının, fruktoz 1.6-biyofosfat arabulucusu aracılığıyla Ras proteinlerinin etkinleştirilmesine yol açtığını ve bu durumun, hem maya hem de kanser hücrelerinin çoğalmasını teşvik ettiğini gözlemledik. Bu mekanizmanın, maya hücresinin insana kadarki uzun evrimi boyunca korunmuş olması çarpıcı bir şey” diyor Thevelein.

Daha basit şekilde ifade edersek, araştırmacılar mayadaki normalden daha faal olan glukoz girişinin, Ras proteinlerinin fazla derecede faal hale gelmesine sebep olduğunu, bu durumun da hücrelerin hızlı şekilde büyümesine olanak sağladığını keşfettiler.

Thevelein, bu araştırma önemli olsa bile, bunun çok daha geniş bir sürecin adımı olduğunu; ayrıca araştırmada yapılan bir buluşun, tıbbi bir buluş ile aynı şey olmadığını belirtiyor.

Şöyle ekliyor: “Bulgular, Warburg etkisinin başlıca sebebini belirlemek için yeterli değil. Bu temel sebebin maya hücrelerinde de korunup korunmadığını bulmak için daha fazla araştırmanın yapılması gerekiyor.”

Takımın araştırması, Nature Communications bülteninde yayınlandı.

 

 

 

 

ScienceAlert

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz