Aynı zamanda asit dumanları oluşturuyor.
DAVE MCGARVIE VE IAN SKILLING
Yeni karaların oluşumunu izlerken, özel ve huşu uyandıran bir şey görüyorsunuz. Kilavea yanardağının püskürdüğü Hawaii’de şu an böyle bir şey oluyor. Lavlar okyanusa ulaşıyor ve olağanüstü buhar bulutları oluştururken, bir yandan da yeni kara parçaları inşa ediyor.
Bu patlamalar, yeni karaların oluşumu için çok büyük önem taşıyorlar. Ancak aynı zamanda da tehlikeliler. Lavların okyanusla buluştuğu yerde, aşındırıcı özellik taşıyan asit sisi oluşuyor ve cam parçacıkları parçalanıp havaya fırlıyor.
Yanardağ patlamaları ayrıca, lav bloklarını yüzlerce metre uzağa fırlatabiliyor ve kaynayan su dalgaları oluşturuyorlar.
Kilavea’daki lavlar, yanardağın yan taraflarında yer alan bir ağız hattından fışkırıyor ve adanın kenarından yokuş aşağıya giderek burada okyanusa giriyorlar.
Hawaii ve diğer yanardağ adalarında, bu sürece pek çok kez tanık olunmuştu. Üstelik, Hawaii gibi yanardağ adaları da bunun gibi binlerce patlama yoluyla oluşuyor.
Bu son Kilavea patlamasıyla Hawaii’ye eklenmekte olan yeni lavlar, erozyon sebebiyle kaybolan eski toprakların yerini alıyor ve bu sayede adanın ömrünü uzatıyor.
Bu durumun aksine, kuzeybatıda yer alan eski adalarda faal yanardağ bulunmuyor. Bu yüzden bu adalar, okyanusla aşınıyorlar ve nihayetinde dalgaların altında kaybolacaklar.
Bunun tam tersi, Hawaii’nin güneydoğusunda gerçekleşiyor; yeraltında bulunan bir yanardağ (Lōʻihi Seamount), sonunda bu bölgede bir sonraki yanardağ adası haline gelecek olan şeyin temellerini atıyor.
Hawaii’deki lavlar okyanusa nasıl ulaşıyor
Şu an Kilavea’nın ağızlarından çıkan lavlar, yaklaşık 1.150 °C sıcaklığa sahipler ve okyanusa ulaşmak için 4.5 ve 5.5 km arası bir yol katetmeleri gerekiyor.
Bu lavlar kanallar halinde hızla hareket ederken biraz ısı kaybediyorlar ve bu sayede 1.000 °C dereceden fazla bir sıcaklıkta okyanusa girebiliyorlar.
Lavlar okyanusla buluştuğu zaman ne oluyor?
Doğadaki en göz alıcı görüntülerden birine şahitlik ediyoruz; sıcak lavlar denizsuyunu kaynattığında, dalgalar halinde beyaz buhar bulutları (teknik olarak su buharı) yükseliyor.
Dalgalar halinde yükselen bu buhar bulutları zararsız gibi görünse de tehlike oluşturuyorlar çünkü ufak cam kırıkları (parçalanmış lav) ve asit sisi (deniz suyundan geliyor) içeriyorlar. Bu asit sisi, “laze” (lav sisi) olarak biliniyor ve sıcak ve aşındırıcı olabiliyor.
Eğer birisi onun yakınına giderse, nefes almakta güçlük çekebilir ve gözleri ile teni tahriş olabilir.
Lavların okyanusa girişi, lav sisi dışında genelde kibar bir süreç oluyor; buhar serbest kalıp yayıldığında ve uzaklaştığında, buhardan kaynaklanan şiddetli patlamalar olmuyor.
Ancak okyanusun altında gizli bir tehlike yatıyor. Denize giren lav, kabarcıklara (bunlar yastık olarak biliniyor), köşeli bloklara ve küçük cam parçalarına ayrılıyor ve suyun altında dik bir yamaç oluşturuyor. Buna lav deltası adı veriliyor.
Yeni oluşmuş bir lav deltası, dengesiz bir canavar gibidir ve önceden uyarı vermeden çökebilir. Bu durum, suyun sıcak kayanın içerisinde hapsolmasına sebep olarak, bir metre büyüklüğündeki blokları 250 metreye kadar fırlatabilen şiddetli ve buhar kaynaklı patlamalara yol açabiliyor.
Patlamaların meydana gelme sebebi; suların buhara dönüştüğü zaman, birden bire asıl hacminin yaklaşık 1.700 katına çıkarak genişlemesi. Kaynar su dalgaları, çok yakında bulunan insanları da yaralayabilir. Lav deltalarının çöküşleri sırasında insanlar ölmüş ve ciddi şekilde yaralanmıştı.
Bu yüzden, lav ve denizsuyunun karşılaştığı okyanusa giriş noktaları iki kat tehlikeli. Bölgede bulunan herkes, bunlardan uzak durulmasını söyleyen resmî açıklamaya çok dikkat etmeli.
Bu patlamalardan daha başka ne öğrenebiliriz?
Lav deltaları soğuduğu ve dengeli hale geldiği zaman, yeni kara parçası oluşturuyorlar. Yapılan çalışmalar, lav deltalarının kendilerine özgü niteliklerinin bulunduğunu ortaya çıkardı ve bu durum, yanardağbilimcilerinin eski kayalarda yer alan lav deltalarını tanımasına olanak sağladı.
İzlanda ve Güney Kutbunda yer alan sönmüş yanardağların (bunlara tuya deniyor) tepelerinin yakınında, kayda değer lav deltası örnekleri keşfedilmişti. Bu deltalar sadece suyun içinde oluşabiliyor ve bu durumda akla yatkın tek su kaynağı, erimiş buzlardan çıkan su oluyor.
Bu durum, bu yanardağların buz katmanlarını eritip, 1.5 km derinliğe kadar içi suyla dolu delikler oluşturmuş olduğu anlamına geliyor. Hayret verici bir başarı. Aslında bu lav deltaları, uzun süre önce kaybolan buz katmanlarının geriye kalan tek kalıntıları niteliğinde.
Lavların okyanusla buluştuğu bu inanılmaz sahneleri görmek, bir ayrıcalık. Devam eden püskürmeler, Hawaii gibi güzel yanardağ adalarının var olmasını mümkün kılan doğal sürecin parçasını oluşturuyor.
Ancak buradaki yeni kara parçasının oluşumu; ister çöken lav deltaları olsun, ister asit sisi olsun, çok yakına gelen insanlar için tehlike de oluşturabilir.
Dave McGarvie, Açık Üniversite Fiziksel Bilimler Fakültesi ve Ian Skilling, South Wales Üniversitesi Yanardağbilim Kıdemli Okutmanı.
The Conversation