Ürünler gezegen ısındıkça protein ve demir kaybetti.
Süregelen kuraklıklar, yüksek sıcaklıklar ve yoğun yağmurların, iklimlerde oluşan değişikliklerin de katkılarıyla, tarımda nasıl zarar ziyana yol açtığını zaten biliyoruz. Ama bilmediğimiz, daha rahatsız edici haberler var.
Çevresel Sağlık Perspektifleri (Environmental Health Perspectives) dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, eğer hiç bir şey yapmamaya devam edersek, atmosfere artan miktarlarda salınan karbondioksit gazı nedeniyle, buğday, pirinç ve diğer temel gıda ürünlerinin besleyici değerleri ciddi bir biçimde kayba uğrayacak ve dünya genelinde milyonlarca insan protein eksikliği yaşama riski ile karşı karşıya gelecek.
Çalışmaya yazarlık yapan, Samuel S. Myers, Harvard Kamu Sağlığı, T.H. Chan Okulu’nda, çevre sağlığı bölümü kıdemli araştırma bilimcisi, ”bulduklarımız şok edici,” diyor. ”Eğer 15 yıl önce oturup, insan kökenli CO2 salınımlarının, insan sağlığı üzerindeki etkilerini tahmin etmeye çalışsaydık, yiyeceklerimizin besleyicilik değerlerini kaybedeceklerini tahmin edemezdik. Eğer gezegenimizdeki doğal sistemleri bu şekilde bozmaya ve dönüştürmeye devam edersek, böyle sürprizlerle karşılaşmaya devam edeceğiz.
Çalışmaya göre, eğer CO2 seviyeleri öngörüldüğü şekilde yükselmeye devam ederse, 2050 yılına kadar, 18 ülke nüfusu, gıdasal proteinlerinin yüzde 5’inden fazlasını kaybedebilir. Tahminlere göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 76’sı günlük proteinlerinin çoğunu bitkilerden elde etmektedir. Protein eksikliğinin, şimdiki ve gelecekteki risklerini hesaplamak için araştırmacılar, gelir eşitsizliğine ait küresel besin bilgi ve ölçümlerine göre, mahsüllerin yüksek konsantrasyonlarda CO2’ye maruz bırakıldıkları deneylerden elde ettikleri verileri bir araya getirdiler.
Bilim insanları, artan CO2 konsantrasyonları altında, pirinç, buğday, arpa ve patateslerin protein içeriklerinin, yüzde 6 ila 14 arasında değişen oranlarda azaldığını tespit ettiler. Çalışma – bu riski hesaplayan ilk çalışma olduğuna inanılıyor- küresel bazda, ”yüz milyonlarca insan zaten protein eksikliğinden muzdaripken ve bunların durumu daha beter hale gelecekken,” diyor Mysers, ilave 150 milyon insanın daha bu besin kaybından muzdarip olabileceğini tahmin ediyorlar.
Myers ve çalışma arkadaşlarının GeoHealth’de yayınladığı ilave bir makale, dünya çapındaki önemli oranda görülen demir eksikliği problemini muhtemelen kötüleştirecek, demir içeriklerinde de benzer CO2 ilişkili düşüşler tespit etti. Bu durum, yaşı 5’ten küçük çocukların ve çocuk doğurma yaşındaki 1 milyar kadının durumlarını özellikle kötü etkileyecek. Çalışma, CO2 etkileri nedeniyle, yaklaşık yüzde 4’lük bir besinsel demir kaybı tahmininde bulunuyor.
Bununla beraber, bu besinsel eksiklikler ”hastalıklar açısından çok ağır sonuçları temsil ediyor,” diyor Myers. ”İnsanları öldürür.” Protein eksikliği, gelişim bozukluğu ve kas kaybına yol açabilir, doğan bebeklerin kiloları düşebilir, gelişmeleri gecikebilir, zayıflık ve bitkinlik ve daha başka olumsuzluklar görülebilir. Demir eksikliği, artan oranlarda anne ve yeni doğan bebek ölümlerine yol açar, IQ’yu düşürür ve çalışma kapasitesini azaltır.
Çinko eksikliği – Myers’ın yazarlığını yaptığı bir 2015 makalesi konusu – bağışıklık sisteminin çalışmasına yaptığı zararlı etkiler nedeniyle, çocuklarda enfeksiyon hastalıklarından ölüm oranlarında artışa yol açabilir. Çalışma, artan CO2 salınımlarının tahminen 200 milyon insanda çinko eksikliğine yol açabileceğini tahmin ediyor.
En son yapılan araştırma sonuçları, alt Sahra Afrikası için devam eden risklere işaret ediyor, burada milyonlar zaten protein eksikliği yaşıyorlar, günlük protein ihtiyacının büyük kısmını pirinç ve buğdayla karşılayan Hindistan dahil, Güney Asya ülkelerinde de sorunlar artıyor. Hindistan, standart diyetinde bulunan proteinin yüzde 5’inden fazlasını kaybedebilir, çalışmaya göre, tahminen 53 milyon insanın yeni protein eksikliği riski ile karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.
”Bu çıkarımlar, ana konulardan biri olan eşitlik konusunun altını çiziyor,” diyor Myers. ”(artan) CO2 salınımlarının sorumlusu olan insanlar… bundan zarar görecek insanların neredeyse ayna görüntüleri gibi. Zengin dünya CO2 salınımı yapacak, fakir insanları en az çeşitliliği olan gıdalara zarar anlamında mahkum edecek.” Daha da ötesi, ”bugünün nüfusu, CO2 salınımları ile gelecek nesillerin sağlığını düşürecek,” diye ekliyor.
Çalışma ile öne sürülen besin problemleri, iklim aktivistlerinin, bilim insanlarının ve insan tüketimi için büyük baş hayvan besiciliği nedeniyle oluşan karbon ayak izlerini düşürmenin ve salınımları tersine çevirmenin bir yolu olarak insanların daha fazla bitki-bazlı beslenmesi gerektiğini söyleyenlerin, artan çağrılarını daha da karmaşık hale getirebilir diye belirtiyor.
”Düşük gelirli olup da, daha fazla hayvan kaynaklı besin diyetleri ile beslenen ülkelerin bulunduğu açıktır, bunlar az da değildir,” diyor Myers. ”Bu doğrudur da… çünkü hayvan kaynaklı gıdalar demir, çinko ve protein açısından zengin olma eğilimindedir. Dünyanın daha zengin kesimlerinde, insanların çoğu bu besinlerden çokça alabilmektedir ve et alımını, özellikle de kırmızı eti, azaltarak sağlıklarına fayda sağlayabilirler. Yani tavsiyeler konuştuğumuzun hangi nüfus olduğuna göre değişir.”
Kuzey Amerikalılar, demir, çinko ve protein açısından yeterli besin alma eğilimindedir, çok özel bir diyet uygulayanlar hariç, diye belirtiyor. ”Zengin nüfusların protein azalımı ile ilişkili bir riski, diyet karbonhidratları diyet proteinlerle ikame edenlerdir, kardiyo vasküler hastalık riskini arttırırlar,” diyor. Yani, ”çok büyük popülasyonların kalp hastalığına yakalanma riskini bir miktar arttırıyor olabiliriz.”
Eğer toplum salınımları azaltma konusunda isteksiz ya da çaresizse, Myers’e göre bununla başa çıkmak için pek çok yol bulunabilir. En azından bir çalışma, insanlara diyetlerine bifteği ikame etmek üzere daha fazla fasülye eklemelerini tavsiye etmiştir. Başka bir çalışma, insanlara çekirge ve un kurdu gibi yenebilen böcekleri denemelerini tavsiye etmiştir.
”Daha fazla baklagil (fasülye, bezelye, mercimek, nohut) tüketimi protein eksikliği ile başa çıkmaya katkıda bulunabilir, çünkü baklagiller protein bakımından zengindir ve tahılların CO2 artışına verdikleri protein kaybı tepkisini daha az vermiş görünmektedirler,” diyor Myers. ”Genel olarak, daha fazla besinsel çeşitlilik ve daha fazla hayvansal kaynaklı yiyecek, çok az hayvansal gıda alan düşük gelirli popülasyonlara fayda sağlayabilir.”
”Ürünlerin, demir ve çinko ile biyo-güçlendirmeye tabi tutulması mümkündür, bu CO2 etkilerine daha az hassas ürünler yetiştirilirken yapılabilir,” diye ekliyor. ”Aşırı durumlarda, takviyeden yararlanılabilir, bu karmaşık bir alandır ve dikkatli yönetilmesi gerekmektedir.”
Sonuç olarak, en iyi yaklaşım korunmasız popülasyonların besin yeterliliklerini dikkatle izlemek ve daha çeşitlendirilmiş ve besin açısından zengin diyetler konusunda yönlendirilmelerini teşvik etmektir, diyor. ”Tabii ki, bu on yıllardan beri doğru bir yaklaşım, ama halen bir milyardan fazla insan gıda eksiklikleri nedeniyle ağır hastalıklara maruz kalıyor, yani söylemek yapmaktan daha kolay,” diye ekliyor.