Peki neden böyle?
Diş aşınması, bugün dünyada en yaygın diş sorunlarından biri. Genelde gazlı içecekler, meyve suyu ve diğer asitli yiyecek ile içecekler suçlansa da, şaşırtıcı şekilde, belki dişlerimizi temizleme şeklimizin de bu durumda bir payı vardır.
Tüm bunlar, bu konunun kulağa oldukça çağdaş bir mesele gibi gelmesini sağlıyor. Ancak araştırmalar, aslında insanların diş aşınmasından milyonlarca yıldır muzdarip olduğunu öne sürüyor.
Araştırmacılar, nesli tükenmiş olan atalarımızdan birinin 2.5 milyon yıllık ön dişinde, çağdaş aşınmanın sebep olduğuna benzeyen doku bozulmaları keşfetti.
Bu durum, çok farklı olan beslenme düzenlerimize rağmen, tarih öncesi insanların ve onların atalarının şaşırtıcı biçimde bizimkilere benzeyen diş sorunlarından muzdarip olduğunu gösteriyor. Üstelik bu konuda başka bulgular da var.
Diş aşınması (dental erozyon), bütün diş dokusunu etkileyebilir ve genelde diş minesinde ve kök yüzeyinde sığ, parlak doku bozulmaları bırakır. Eğer dişlerinizi fazla kuvvetli şekilde fırçalarsanız, diş dokusunu zayıflatabilirsiniz ve bu durum zamanla asitli yiyecek ve içeceklerin, çürük olmayan servikal doku bozulmaları (NCCL) olarak bilinen derin çukurlar oluşturmasına olanak sağlar.
Araştırmacılar, insanların atası olan Australopithecus africanus türünün fosilleşmiş dişlerinde bunun gibi doku bozulmaları bulmuşlar. Doku bozulmalarının boyut ve konumuna bakıldığında, bu bireyin muhtemelen diş ağrısı veya hassasiyeti varmış.
Peki niçin bu tarih öncesi homininin, günümüzde büyük miktarlarda gazlı içecek içmekten kaynaklananlara benzer diş sorunları vardı?
Cevap, muhtemel olmayan bir başka kıyaslamaya karşılık gelebilir. Günümüzdeki aşındırıcı yıpranma, sık sık agresif diş fırçalamayla ilişkilendiriliyor. Australopithecus africanus, muhtemelen sert ve lifli besinler yediği için benzer bir diş aşınması yaşamıştı.
Doku bozulmalarının oluşması için, yine yüksek oranda asitli gıdalar içeren beslenme düzenleri gerekmişti. Bunlar, gazlı içecekler yerine, o zamanlar muhtemelen turunçgil meyveleri ve asitli sebzelerle gelmişti.
Örneğin yumru bitkileri (patates ve benzerleri) yemek zordur ve bazıları şaşırtıcı biçimde asitli olabilir, bu yüzden bunlar, söz konusu doku bozulmalarının bir sebebi olabilirler.
Diş aşınması, fosil kayıtlarında son derece nadir görülüyor. Fakat bunun sebebi, araştırmacıların şimdiye kadar bu konudaki kanıtlara bakmayı düşünmemiş olmaları olabilir. Fakat çürümuş doku bozulmaları veya çürükler gibi başka bir sorun türü, fosilleşmiş dişlerde daha sık bulunuyor.
Çürükler, günümüzde diş ağrısının en yaygın sebebidir ve hububat da dahil olmak üzere, nişastalı veya şekerli yiyecek ve içecekler tüketmekten kaynaklanırlar.
Tarımın icadıyla birlikte beslenme düzenlerimize büyük miktarlarda karbonhidrat geldiği ve daha yakın zaman önce de işlenmiş şeker geldiği için, genelde bununla bağlantılı olarak nispeten çağdaş bir sorun şeklinde düşünülürler.
Ancak yakın zaman önce yapılan araştırmalarda, durumun böyle olmadığı öne sürülüyor. Aslında çürükler artık, üzerinde çalışılan tarih öncesi hominin türlerinin neredeyse hepsinin diş fosillerinde bulunmuş durumda.
Bunlar muhtemelen, balın yanısıra belirli meyve ve sebzelerin yenmesinden kaynaklanmıştı. Bu doku bozulmaları genelde şiddetliydi, tıpkı yeni keşfedilen Homo naledi türünün dişlerinde bulunan çürüklerde olduğu gibi.
Aslında bu çürükler o kadar derin ki, oluşmaları muhtemelen yıllar sürmüştü ve neredeyse kesin olarak, ciddi diş ağrılarına sebep olmuş olmalıydılar.
Diş yıpranması
Bir başka çarpıcı türden diş aşınması da fosil kayıtlarında daha yaygın görülüyor; ve yine, bugün yaşayan insanların dişlerine bakarak, bunların nasıl ve neden oluştuğunu tahmin edebiliyoruz.
Diş yıpranması olarak adlandırılan bu süreç, sert bir nesneyi tekrarlı şekilde bir dişe sürtmek veya tutmaktan kaynaklanıyor. Bu durum, tırnaklarınızı ısırmaktan, pipo içmekten veya dişlerinizin arasında bir dikiş iğnesi tutmaktan kaynaklanabilir.
Bu eylemlerin fark edilir derecede çentikler ve yivler oluşturması genelde yıllar sürüyor, bu yüzden fosilleşmiş dişlerde bunun gibi delikler bulunduğu zaman, davranış ve kültür hakkında etkileyici fikirler veriyorlar.
Bu türden tarih öncesi diş aşınmasının en iyi örnekleri, “kürdan yivleri”dir ve genelde arka dişler arasındaki boşluklarda, ağza tekrarlı şekilde bir nesne koymaktan kaynaklandığı düşünülür.
Bu yivlerin etrafındaki mikroskobik çiziklerin mevcudiyeti, bunların tarih öncesi diş temizliğinin örnekleri olduğunu akla getiriyor (birey, yiyeceği yerinden oynatmak için dal parçası veya başka araçlar kullanmış olabilir.)
Bu yivlerin bazılarının, çürükler ve diğer diş sorunlarında olduğu gibi aynı dişler üzerinde bulunması, bunların aynı zamanda, insanların kendi diş ağrılarını rahatlatmaya çalıştığının kanıtı olabileceklerini akla getiriyor.
Bu doku bozulmaları, tarih öncesi insanlar ve Neandertallerin de içinde bulunduğu çeşitli hominin türlerinde bulunmuştu; fakat sadece bize en yakın akraba olanlarda bulundu, daha eski atalarımızda değil.
Bu durum, bu diş yıpranmasının, daha büyük beyinlere sahip türlerin daha karmaşık davranışlarının sonucu olduğu anlamına gelebilir. Ancak bunun, farklı beslenme düzenlerinin ve kültürel alışkanlıkların bir sonucu olması daha muhtemel.
Kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa, o da sıklıkla işlenmiş gıdalar ve rafine şekerlerden oluşan çağdaş bir beslenme düzeniyle ilişkilendirdiğimiz karmaşık ve şiddetli diş sorunlarının, her ne kadar bu kadar sık görülmese de, aslında çok daha eskiye, atalarımıza kadar uzandığı.
Gelecekte yapılacak araştırmalar, muhtemelen atalarımızdaki bu doku bozulmalarının daha önce düşünülenden daha yaygın olduğunu gösterecek ve nihayetinde uzak fosil akrabalarımızın beslenme düzenlerine ve kültürel uygulamalarına ilişkin daha fazla bilgi sağlayacak.
Ian Towle, Liverpool John Moores Üniversitesi, Antropoloji Bölümü Yıllık Okutmanı.
The Conversation