Kitlesel yok oluşların tarihi ve geleceği.
Mikroskobik virüslerden büyük mavi balinalara kadar yaşamı devam ettirmek için çok önemli ve hatta mucizevi bileşenlere sahip olmasına rağmen Dünya gezegeni, hepsi için olmasa da çoğu memeli türü için (insanlar da dahil) yaşamanın çok zor olduğu bir gelecek barındırıyor olabilir. Eylül ayında Nature Geosciences bilim bülteninde yayımlanan bir çalışmada, yaklaşık 250 milyon yıl içerisinde Dünya’daki tüm önemli kara kütlelerinin birleşeceği tahmin ediliyor. Bu parçalar birleştiğinde, gezegenimiz son derece sıcak ve memeliler için tamamen yaşanmaz hale gelebilir.
Bristol Üniversitesinde çalışan paleo-iklimbilimci ve makalenin eş yazarı Alexander Farnsworth, “40 ila 50 derece Celsius arasındaki yaygın sıcaklıklar ve hatta gündelik olarak görülen çok daha yüksek uç değerler, yüksek seviyelerdeki nemle beraber sonumuzu getirebilir” diyor bir açıklamada. “Ter yoluyla bu ısıyı atıp vücutlarını soğutamadıkları için diğer pek çok türün yanında insanların da vadesi dolabilir.”
Çalışmada kullanılan modeller, CO₂ seviyelerinin birkaç milyon yıl içerisinde 410 ppm (milyon başına parça) ile 816 ppm arasında bir yere geleceğini tahmin ediyor. Bu değerler, gezegeni halihazırda tehlikeli derecede sıcak sulara götüren günümüzdeki seviyeyle hemen hemen aynı ya da onun iki katı yüksekliğinde.
Çin Bilimler Akademisinde çalışan ve yeni çalışmada yer almayan jeofizikçi Ross Mitchell, “Durumun bu iki etmenin birleşimi olduğunu, bir nevi çifte darbe olduğunu gayet güzel açıklıyorlar” diyor Science bilim bültenine. “Bu makaleye katılmadığım bir nokta varsa, o da düşündüklerinden daha haklı oldukları.”
Araştırmacıların bu tahminleri, Dünya’nın geçmişteki kitlesel yok oluş dönemleri ve gezegenimizin istikrarsız tarihiyle oldukça güzel örtüşüyor. İşte, Dünya üzerindeki memeli ve insan yaşamının neredeyse tamamen yok olma noktasına geldiği diğer zamanlar.
Atasal Pleistosen Darboğazı
Yaklaşık 800.000 ila 900.000 yıl önce insan atalarının popülasyonu çarpıcı ölçüde düşmüş. Ağustos ayında yayımlanan bir çalışmada, erken ve orta Pleistosen dönem arasındaki bu geçiş sırasında yaşayan ve üreyen yalnızca 1.280 kadar birey olduğu tahmin ediliyor. Hemen hemen 117.000 yıl süren bu atasal darboğazın başınca, atasal popülasyonun yaklaşık %98,7’si kaybolmuş.
Bu süre zarfında modern insanlar Afrika kıtalarının dışına yayılmış ve Neandertaller gibi erken dönem insan türleri yok olmaya başlamış. Avustralya ve Amerika kıtası da ilk defa insanlarla karşılaşmış ve iklim genel olarak soğukmuş.
Bu popülasyon düşüşünün ardındaki olası sebeplerden bazıları, çoğunlukla iklimdeki uç değerlerle ilişkili. Sıcaklıklar değişmiş, şiddetli kuraklıklar devam etmiş ve mamutlar, mastodonla ile dev tembel hayvanlar gibi türler yok oldukça besin kaynakları azalmış olabilir. Çalışmaya göre mevcut genetik çeşitliliğin tahminen %65,85’i, bu darboğaz sebebiyle kaybolmuş olabilir.
Büyük Ölüş
Yaklaşık 250 milyon yıl önce, devasa volkanik patlamalar Dünya üzerindeki türlerin %80 ila 90’ını yok eden felaketvari iklim değişimlerini tetiklemiş. Permiyen-Triyas yok oluşu veya “Büyük Ölüş”, dinozorların Dünya’da baskın hale gelmesine zemin hazırlamış. Fakat bundan daha da kötüsü, 66 milyon yıl önce dinozorları yok eden Kretase-Paleojen yok oluş olayı.
Geçtiğimiz Mayıs ayında yayımlanan bir çalışmaya göre Inostrancevia şeklinde adlandırılan kılıç dişli bir hayvan, halihazırda uç yırtıcılardan yoksun olan güney Pangea ekosistemindeki bir boşluğu doldurmuş. Dünya’daki türler değişen bir gezegende tutunacak dal bulmak için savaşırken, nihayetinde Inostrancevia da yaklaşık 252 milyon yıl önce yok olmuş.
Geçmişin nasıl bir girizgah olduğunu gösteren bu örnek geleceğimiz için de bir uyarı barındırıyor çünkü araştırma takımı, Dünya’nın şimdiki çevre kriziyle en yakın paralellikleri gösteren tarihsel olayın Büyük Ölüş olduğunu söylüyor.
Çalışmanın eş yazarı, müzede galeri müdürü taşılbilimci Christian Kammerer, Mayıs ayında Popular Science‘a şöyle konuşmuştu: “Her ikisi de önceden Permiyen dönemdeki volkanların, şimdiyse insan faaliyetlerinin yön verdiği sera gazlarının yayılmasıyla alakalı küresel ısınma barındırıyor. Buzluk ve sera Dünya’sı arasındaki hızlı geçişlerin görüldüğü çok nadir bir olayı temsil ediyorlar. Bu yüzden geç Permiyen ekosistemlerinde gözlemlediğimiz ve besin ağının tüm kısımlarının yok olduğu bu kargaşa, eğer durumu hızlı bir şekilde değiştirmezsek dünyamız için bir önizleme niteliğini taşıyor.”
Memelilerin Nihai Hayatta Kalışı
Dünya bizi sürekli öldürmeye çalışmasına rağmen yaşam bir yolunu buluyor. Hatta ilk atalarımızdan bazıları, Titanozorlar ve simgesel Triseratop’lar ile kısa da olsa aynı dönemi bile paylaşmış olabilir. Memelilerin bu uzak akrabaları, Dünya’nın en meşhur kitlesel yok oluş olayından da sağ kurtulmuş: Yaklaşık 66 milyon yıl önceki bir ilkbahar günü, kuş dışı dinozorları yeryüzünden silen Kretase-Paleojen (K-Pg) kitlesel yok oluşundan…
Haziran ayında yayımlanan bir çalışmada insanlar, köpekler ve yarasaları barındıran çeşitli bir grup olan plasentalı memelilerin Kretase dönemindeki bir atasının da dinozorlar ile kısa süreliğine aynı dönemde yaşadığı ortaya çıkarılmış. Dünya’ya Meksika’nın Yucatan Yarımadası yakınlarında bir asteroit çarptıktan sonra beraberinde gelen yıkım, kuş dışı bütün dinozorları ve ağırlığı 9 kg’a kadar ulaşan, kemirgen görünümlü ve Vintana sertichi isimli Madagaskarlı bir hayvan gibi pek çok memeliyi yok etmiş. Bilim insanları, plasentalı memelilerin Kretase-Paleojen (K-Pg) kitlesel yok oluşundan önce dinozorlarla beraber mi yaşadıklarını yoksa sadece dinozorların nesli tükendikten sonra mı evrimleştiklerini uzun süredir tartışıyordu.
Bu çalışmada kullanılan istatistiksel analizler, aralarında primatlar, tavşanlar ve tavşanımsılar (Lagomorpha) ile köpek ve kedilerin (Carnivora) yer aldığı grupların, K-Pg kitlesel yok oluşundan hemen önce evrimleştiğini ve günümüzdeki modern plasentalı memeli soylarının etkisinin, asteroit çarptıktan sonra şekil almaya başladığını gösteriyor. Diğer memelilerde olduğu gibi muhtemelen dinozorlar tablonun dışına çıkınca çeşitlenmeye başlamışlar.
Yazar: Laura Baisas/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.