YAZAR: LAUREN FINKA
Gözler ruhun aynasıdır derler. Gerçekten de; yapılan yeni bir araştırmada, bu durumun dört ayaklı arkadaşlarımız için de geçerli olabileceği öne sürülüyor.
En meşhur doğa tarihçimiz Charles Darwin‘den beri insanlar, hayvanların yüz ifadeleriyle nasıl iletişim kurduklarıyla ve farklı türlerin benzer yöntemlerle kendilerini nasıl ifade edebildikleriyle ilgileniyor.
Ancak bilim insanları, hayvanların yüzlerinin; onların belirli duygu ve niyetleri hakkında bize neler söyleyebileceğini anlamak için, yüzler üzerinde daha yeni yeni sistematik biçimde çalışmaya başlamışlardı.
Bu araştırmaların çoğunda “yüz buruşturma ölçekleri” kullanılmış; yüzlerin ağrı esnasında nasıl göründüğü anlaşılmaya çalışılmıştı.
Yüz buruşturma ölçekleri; hayvanlar hiç ağrı yaşamadığı, orta seviyede veya şiddetli ağrı yaşadığı zaman yüz ifadelerinin nasıl değiştiğini gösteren bir dizi görüntü içeriyor.
Fareler, bu çalışmalarda esas “deney faresi” olmuşken; benzer ölçekler, içlerinde atların, tavşanların, dağgelinciklerinin, domuz yavrularının, koyunların, sıçanların ve ayrıca kedilerin bulunduğu bir dizi evcilleştirilmiş hayvan için de geliştirildi.
İlginç bir şekilde; bu türlerin birçoğunda, hayvanların yüzlerinin ağrı sırasında benzer biçimde değiştiği görülüyor. Örneğin, gözleri kısılıyor; burunlarında, ağızlarında ve yanaklarında gerginlik oluşuyor ve kulakları biraz düzleşmiş ya da geri çekilmiş görünebiliyor.
Bulguların yorumlanması
Söz konusu bulgular, hayvanların iç dünyasını anlamamıza yardım ederken; Kral Süleyman’ın sözde yüzüğüne (hayvanlarla konuşma gücüne) hükmetmek için daha çok yolumuz var.
Hayvanların yüz ifadelerini anlamaya yönelik kısıtlamalardan birisi de, halihazırda insan yüzleri hakkında bildiğimiz şeyleri kullanarak bilinmeyene ulaşma eğilimi göstermemizdir; hayvanların yüzlerinde epey farklı kas sistemleri olmasına ve bunları, bizimkilerden farklı şekilde kullanmalarına rağmen…
Aynı yüz ifadelerini, çok farklı görünen yüzlerde tanımlamaya çalıştığımız zaman da muhtemel bir sorun ortaya çıkıyor; örneğin, düz ve yuvarlak suratlı bir İran kedisi, büyük kulaklı ve uzun burunlu bir Siyam kedisinden çok farklı görünüyor.
Özellikle kediler olmak üzere bazı hayvanlar, açık biçimde davranmıyor da olabilirler. Kedilerin en yakın ataları yalnız yaşayan, bölgesel hayvanlardı ve daha büyük olan memelilerin muhtemel avlarıydı. Bu yüzden, bir yerleri ağrıdığında veya biraz keyifsiz olduklarında bunu duyurmak istememeleri muhtemel.
Gerçekten de, kedilerde ağrıyı belirlemenin zor bir iş olduğu bilinir. Birçok kedi, biraz sessiz hale gelebilir, gidip bir yerlere gizlenebilir ve hatta görünürde normal davranışlar sergileyebilir. Bu yüzden kedilerin yüz ifadesini çözmek ve tanımlamak, insanlar için zor olabilir.
Yüz ifadelerinde bulunan ince farklılıklar üzerinde çalışma yaparak ağrıyı belirlemeye çalışmak, epey zahmetli bir iş olabilir; bunu anlık şekilde yapmak her zaman kolay değildir ve alıştırma yapmayı gerektirir.
Bu sebeplerle; hem insanlarda hem de diğer hayvanlarda, yüz ifadelerini analiz etme sürecini otomatik hale getirmek amacıyla makine öğrenimi kullanmaya yönelik artan bir ilgi mevcut.
Genelde gözden kaçan şey, insana daha az dayalı ve türe daha çok özgü olan, hayvanlar için biyolojik bakımdan amaca uygun sistemler. Son zamanlarda kedilere odaklanan bir yaklaşımın geliştirilmesindeki motivasyon da buydu. Bu yaklaşık, gelecekte yüz ifadelerinin otomatik tespit edilmesini amaçlayan hedefin temelini oluşturuyor.
Genelde kemiklerin ölçülmesi için kullanılan bir yöntemi uygulayan bilim insanları; temel yüz kaslarının nispi konumlarına ve kasların kasılması ile gevşemesiyle değişen yüz şekillerine yönelik bilgilere dayalı şekilde, kedilerin yüzlerine ait yaklaşık bin görüntüye açıklama notları koymuşlar.
Rutin muayenelerin öncesi ve sonrasında kedilerin yüzlerinde meydana gelen farklılıklar, daha sonra acıyla ilişkili yüz ifadelerini belirlemek üzere karşılaştırılmış.
Acıyla bağlantılı birkaç kilit özellik tespit edilmiş:
(i) Kulaklar daralmış ve birbirlerinden uzaklaşmış.
(ii-iv) Ağız ile yanak bölgeleri daha ufak görünüyor ve hem burna doğru çekilmiş, hem de gözlere doğru yukarı çekilmiş durumda.
(v) Gözler hafif kısılmış veya biraz farklı yönlere bakıyor.
(vi) Kedinin dış kulaklarının şeklinde hafif farklılıklar var; sağ kulağı biraz daralmış ve yüz tarafına doğru aşağı eğilmiş.
(vii) Burun gözlerden uzaklaşıp, ağza doğru aşağı bakıyor ve biraz yüzün sol tarafına doğru dönmüş.
Yüz ifadesindeki bu değişimler, bireysel kedilerde aşikar olsa da; bunlar popülasyon seviyesinde epey hafif duruyor. Sebebi ise muhtemelen, farklı kedilerin yüz görünümlerinde olan genel değişkenlik.
Bu durum; günlük yaşamda, veterinere gidildiği zamanki gibi pratik durumlarda, yüz ifadelerinin kolaylıkla gözden kaçırılabileceğini akla getiriyor: Özellikle de veteriner hekim, kedinin yüzünün genelde nasıl göründüğünü bilmiyorsa.
Fakat iyi haberlere göre kedi sahipleri, bu hafif değişimleri daha iyi tespit edebilir ve gününde birinde, bir uygulama yardımıyla kedilerimizin acı çekip çekmediğini daha iyi belirleyebiliriz.
Bu yeni yaklaşım, diğer bir dizi hayvanda, başka bir dizi yüz ifadesi ile duyguyu belirlemek üzere de geliştirilebilir. Bu yüzden yakında, evcil hayvanlarımızla daha iyi iletişim kurmamıza yardımcı olacak bir şey, parmaklarımızın ucunda olabilir.
The Conversation