Dinozorları 66 milyon yıl önceki Kretase Dönemi’nin sonunda neyin öldürdüğü uzun bir süredir tartışma konusu. Bilim insanları, Dünya gezegenindeki yaşamı jeolojik olarak anlık sayılabilecek bir sürede yeniden şekillendiren beş kitlesel yok oluş olayına neyin sebep olduğunu halen belirlemeye çalışıyor. Bazı bilim insanları kitlesel yok oluşlara sebep olan en muhtemel şeyin Dünya’ya çarpan kuyruklu yıldız veya asteroitler olduğunu ileri sürerken, diğerleri ise sebebin büyük volkanik patlamalar olduğunu iddia ediyor. Dartmouth College üniversitesi öncülüğünde yürütülen ve dün Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) bülteninde yayımlanan bir çalışmada ise kitlesel yok oluşlara yön veren ana unsurun volkanik faaliyetler olabileceği aktarılıyor.
Şimdiye kadarki en ikna edici nicel kanıtları sağlayan bulgular, büyük volkanik patlamalar ve toplu biçimde yok olan türler arasındaki bağlantının sadece bir rastlantıdan ibaret olmadığını gösteriyor.
Araştırmacılar beş kitlesel yok oluşun dördünün, sel bazaltı adı verilen bir çeşit volkanik taşma olayıyla aynı zamanda gerçekleştiğini söylüyorlar. Bu patlamalar, jeolojik bakımdan göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede; sadece bir milyon yıl içinde dev büyüklükteki alanları ve hatta bütün bir kıtayı lava boğmuş. Kanıt olarak ise geride dev parmak izleri bırakmışlar. Bu izler, yerbilimcilerin “büyük volkanik sahalar” şeklinde adlandırdığı ve plato benzeri volkanik kayalardan (püsküren lavların katılaşmasıyla) oluşan geniş alanlar.
Büyük bir volkanik sahanın “büyük” sayılabilmesi için en az 100.000 kilometreküp magma içermesi gerekiyor. Karşılaştırma yapmak gerekirse, 1980 yılında patlayan St. Helens Yanardağı’ndan çıkan magma miktarı bir kilometreküpten daha düşüktü. Araştırmacılar, çalışmada sunulan çoğu volkanın bir milyon kat daha büyük bir patlama meydana getirdiğini söylüyor.
Araştırma takımı, kitlesel yok oluşlar ile büyük volkanik sahalar arasındaki zamansal bağlantıyı incelemek üzere jeolojik zaman ölçeği ve paleobiyoloji konusunda oldukça iyi bilinen üç veri tabanından yararlanmış.
Araştırmayı Darthmouth’da tamamlayan ve şu an Princeton Üniversitesinde yüksek lisans öğrencisi olan makale baş yazarı Theodore Green, “Bu büyük volkanik patlamalardan kaynaklanan plato benzeri büyük volkanik sahalar, kitlesel yok oluşlar ile diğer önemli iklimsel ve çevresel olaylarla zaman yönünden uyuşuyor” diyor.
Günümüzde Sibirya olan yerde meydana gelen bir dizi patlama, yaklaşık 252 milyon yıl önce kitlesel yok oluşların en yıkıcı olanını tetikleyerek atmosfere devasa miktarda karbondioksit yaymış ve neredeyse bütün yaşamın boğulmasına sebep olmuş. Bu olaylara şahitlik eden yapılar ise hemen hemen Avustralya boyutundaki büyük bir volkanik kaya bölgesi olan Sibirya Tuzakları.
Volkanik patlamalar, dinozorların büyük yok oluşu sırasında Hindistan alt kıtasını da vurmuş ve günümüzde Deccan platosu şeklinde bilinen yapıyı meydana getirmiş. Asteroit çarpmasına çok benzeyen bu olay, küresel çapta geniş boyutlu etkiler meydana getirmiş ve atmosferi toz ve zehirli dumanlarla örterek, iklimi çok uzun süreler değiştirmeye ek olarak dinozorlar ile diğer yaşamı oksijensiz bırakmış olmalı.
Öte yandan araştırmacılar asteroit çarpması ile yok olma lehindeki kuramların, dinozorların neslinin tükenmesiyle hemen hemen aynı zamanlarda Meksika’nın Yukatan Yarımadası’na çarpan bir uzay kayası olan Chicxulub asteroidine dayandığını söylüyor.
Darthmouth’da çalışan Dünya bilimleri yardımcı profesörü ve makale eş yazarı Brenhin Keller, “Dinozorları neyin öldürdüğünü açıklamaya çalışan ve volkanizmanın da içinde bulunduğu tüm diğer kuramlar, Chicxulub çarpışma krateri keşfedildiği zaman yerle bir olmuştu” diyor. Fakat onlarca yıllık arayışa rağmen, diğer kitlesel yok oluşlara denk gelen benzer çarpışma olaylarına dönük çok az bulguya rastlandığını belirtiyor.
Green Darthmouth’da, patlamalar ve yok oluşlar arasındaki bu bariz bağlantıyı ölçmenin bir yolunu bulmaya ve söz konusu rastlantının sadece şans mı olduğunu yoksa ikisi arasında bir sebep sonuç ilişkisinin mi bulunduğunu test etmeye koyulmuş. Keller ve Berkeley – California Üniversitesinde Dünya ve gezegen bilimleri misafir profesörü olarak görev yapan ve Berkeley Geokronoloji Merkezinin başkanı olan makale eş yazarı Paul Renne ile birlikte çalışan Green, Darthmouth Keşif Kümesi’ndeki süperbilgisayarlardan yararlanarak karmaşık hesaplamalar gerçekleştirmiş.
Araştırmacılar sel bazalt patlamalarına dönük yürütülen en iyi tahminler ile jeolojik zaman ölçeklerinde meydana gelen şiddetli tür yok oluş dönemlerini, beş kitlesel yok oluş dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak üzere birbirleriyle karşılaştırmışlar. Zamanlamanın rastgele ortaya çıkan bir tesadüften fazlası olduğunu kanıtlamak için ise bu patlamaların, rastgele oluşturulan bir kalıpla da bu kadar güzel biçimde uyuşup uyuşmadığını incelemiş ve uygulamayı bu gibi 100 milyon kalıpla tekrarlamışlar. Bunun sonucunda bilim insanları, yok oluş dönemleriyle olan uyuşmanın rastgele gerçekleşen tesadüften çok daha büyük olduğunu keşfetmişler.
“Belli bir volkanik infilakın belli bir kitlesel yok oluşa sebep olup olmadığını belirlemek kolay olmasa da, elde ettiğimiz sonuçlar volkanizmanın yok oluştaki rolünü görmezden gelmeyi zorlaştırıyor” diyor Keller. Volkanik sel bazaltları ile kitlesel yok oluşlar arasında nedensel bir bağlantı bulunacak olsaymış, bilim insanları daha büyük patlamaların çok daha ciddi yok oluşlara sebep olmasını bekliyormuş fakat böyle bir ilişki gözlenmemiş.
Araştırma takımı patlamaların mutlak büyüklüğünü hesaba katmaktan ziyade, volkanik olayları püsküren lav miktarına göre sıralamış. En yüksek patlama oranlarına sahip volkanik olayların, aslında en fazla yıkıma sebep olduğunu ve kitlesel yok oluşlara kadar giden daha ciddi yok oluşlar meydana getirdiğini keşfetmişler.
“Sonuçlar çarpışma olsun ya da olmasın, üçüncü Kretase sınırında büyük olasılıkla önemli büyüklükte bir kitlesel yok oluş yaşandığını gösteriyor ve bu artık daha nicel şekilde de gösterilebiliyor” diyor Renne. “Çarpışmanın yaşanması kuşkusuz işleri daha da kötü bir hale getirmiş.”
Araştırmacılar asteroitler için de hesaplama yapmışlar. Çarpışmalar ve tür yok oluş dönemleri arasındaki rastlantının önemli ölçüde zayıf olduğu ve Chicxulub asteroidi hesaba katılmadığı zaman söz konusu rastlantıların çarpıcı biçimde azaldığı bulunmuş. Bu durum, bilinen diğer daha küçük boyutlu çarpma cisimlerinin önemli yok oluşlara sebep olmadığını akla getiriyor.
Hindistan’daki Deccan Tuzakları’nın patlama oranı, asteroit olmadan bile yaygın bir yok oluş olayı için zemin hazırlandığını akla getiriyor. Çarpışma, dinozorların ölüm çanını daha gürültülü biçimde çalan ikinci darbe olmuş.
Green, sel bazalt püskürtülerinin jeolojik kayıtlarda yaygın görülmediğini söylüyor. Kıyaslanabilen fakat önemli derecede daha küçük ölçekte meydana gelen son olay, yaklaşık 16 milyon önce Kuzeybatı Pasifik’te yaşanmış.
“Günümüzdeki iklim değişiminde atmosfere yayılan toplam karbondioksit miktarı, büyük bir volkanik sahadan yayılan miktara göre neyse ki hâlâ çok daha küçük boyutta” diyor Keller ve devam ediyor: “Ancak çok hızlı karbondioksit yayıyoruz ve bu bir endişe sebebi.” Green karbondioksit yayılımlarının, çalışmada inceledikleri çevreye zararlı sel bazaltlarının hızına rahatsızlık verici derecede benzediğini söylüyor. Bu durumun ise iklim değişimini, tarihi çevre felaketi dönemlerinin çerçevesine yerleştirdiğini belirtiyor.
Yazar: Harini Barath/Dartmouth College üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.