Hiç bahçe yılan balığı kolonisi gördünüz mü? Peki ya karınca gibi görünen bir yengece benzeyen örümcek?
JESS ROMEO
Geceleyin okyanusun zifiri karanlığında sürüklenen yanardöner bir mürekkepbalığı… Üzerine hücum eden bir tilkiyi görünce dehşete kapılıp geri sıçrayan bir dağ sıçanı… Tehlikeli buhar bulutları yayan sıcak lav kolları… Bunlar, Londra Doğa Tarihi Müzesi’nin Yılın Fotoğrafçısı 2019 yarışmasında, ödül kazananların yakaladığı anlardan bazıları.
⠀
Vahşi doğa fotoğrafçılığı; cidden hayret verici miktarda bir sabır, planlama ve de şans gerektiriyor. Bu yılın kazananları, yabani yerler ve canlıların farklı görkemlerini sergilemek amacıyla; yağmur ormanı boyunca asker karınca kolonilerini takip etmiş, karla kaplı çöllerde kamp kurmuş ve su altındaki gemi enkazlarının ardına gizlenmişler. Ayrıca, yalnız da değiller: 55’ncisi düzenlenen yarışmaya, 100 farklı ülkeden 48.000’den fazla yarışmacı katılmış.
⠀
Fotoğrafçı Yongking Bao, bir dağ sıçanı ile kurnaz avcısının arasındaki beraberliği konu alan heyecanlı bir aksiyon fotoğrafıyla “O an” kategorisinde Yılın Vahşi Doğa Fotoğrafçısı ödülünü kazanmış. Jüriye göre bu görüntü, “doğanın dram ve gerilimini” yakalarken, “korku ve güldürüyü” ustaca birleştiriyor. Fotoğraf, nadir biçimde fotoğraflanan Çinghay-Tibet platosunda çekilmiş.
⠀
“Tek Görüntü” kategorisinde finale kalan Alehandro Prieto gibi bazıları da yeteneğini, politik ve sosyal yorum konusunda bir fırsat olarak kullanmayı seçmiş. Meksikalı fotogazeteci, sınır duvarına dev bir jaguar görüntüsü yansıtmış ve “Parmaklıklar ardında bir başka göçmen” şeklinde adlandırdığı fotoğrafı çekmiş.
⠀
Sonuç olarak, 18 farklı kategoride 19 kişi ödül kazanmış (“Hayvan Davranışı” kategorisinde iki fotoğrafçıya ortak bir ödül verilmiş.) Bunlar ve diğer çok sayıda fotoğraf, Londra Doğa Tarihi Müzesi’nde sergileniyor.
Nikon D850 + 16 mm’de Sigma 14-24mm f2.8mm lens; f2.8’de 30 saniye; ISO 1600; uzaktan kumanda; Gitzo üçayak; Epson projektör
Yıldızlı bir Arizona gecesinde, ABD-Meksika sınır parmaklıklarının bir bölümüne, erkek bir jaguara ait devasa bir görüntü yansıtılmış. Alehandro Prieto, bunun simgesel olduğunu ve “jaguarların, Birleşik Devletler’de geçmiş ve gelecekteki var oluşunu yansıttığını” söylüyor. Günümüzde Amazonlar, bu jaguarın kalesi konumunda. Fakat geçmişe baktığımızda, bu büyük ve güçlü kedinin yaşadığı bölgeler arasında ABD’nin güneybatısı da yer alıyormuş. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca insanların avlanması (jaguarlar 1997 yılında korunan bir tür haline geldiğinde, yasaklanmıştı) ve doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi sonucunda tür, Birleşik Devletler’de fiilen yok oldu. Sınır duvarına yansıtılan bu fotoğraf, Meksikalı bir jaguara ait. Prieto bu fotoğrafı, sınırın her iki tarafında da kurduğu kamera tuzaklarıyla iki yıldan uzun süre gözlem yaparak çekmiş. Sınır parmaklığını gösteren eser; Başkan Trump’ın, bütün ABD-Meksika sınırını girilmez bir duvar ile kapatma planına ve bunun da ABD’deki jaguarların mahzun kaderini mühürleyerek, vahşi yaşamın hareketi üzerinde oluşturacağı etkiye dikkat çekmek amacıyla oluşturulmuş.
Canon EOS 5D Mark III + 100mm f2.8 lens; f29’da 1/125 saniye; ISO 200; Ikelite DS161 stroboskop
Hevesli bir fotoğrafçı ve hızlı bir yüzücü olan Cruz Erdmann, Endonezya’daki Kuzey Sulavesi açıklarında, Lembeh Boğazı’na yapılan bir gece dalışı organizasyonuna katılmış. Daha yavaş yüzenlere bir fotoğraf şansı vermek için, ana gruptan uzakta durması istenmiş ve böylece kendisini, sadece 3 metrelik denizde, pek de umut vadetmeyen bir kum düzlüğünün üzerinde bulmuş. Bir çift büyük yüzgeçli resif kalamarıyla, tam da burada karşılaşmış. Kalamarlar; parlayan, hızla değişen çeşitli ton ve renklerdeki çizgilerin, noktaların ve şeritlerin oluşturduğu bir iletişim şekliyle kur yapıyormuş. Biri hemen kaçıp gitmiş fakat diğeri (muhtemelen erkek olanı), Erdmann’ın bu parlak su altı gösterisini yakalamasına olanak sağlayacak kadar uzun süre gezinmiş.
Canon EOS 7D + 16 mm’de 16-35mm f2.8 lens + uzatma halkası; f22’de 3.2 saniye; ISO 100; Canon Speedlite flaş
Daniel Kronauer, akşam karanlığında ilerleyen ve Kosta Rika’nın kuzeydoğusundaki La Selva Biyolojik İstasyonu’nun yakınındaki yağmur ormanı boyunca, yarım kilometreye kadar seyahat eden bir göçebe asker karınca kolonisini takip etmiş. Hava hâlâ karanlık olsa da; karıncalar vücutlarını kullanarak, kraliçe ve larvaları yerleştirmek için yeni bir gündüz yuvası inşa edecekmiş. Ayaklarındaki pençeleri kenetleyip dikey zincirlerden oluşan bir iskele meydana getirmişler ve ardından, larvalar ve kraliçenin son yuvadan taşınacağı, oda ve tünellerden meydana gelen bir ağ oluşturmuşlar. Bir gece bu koloni; iki büyük yaprağın üstünde, yere düşmüş bir dala karşı açık alanda toplanmış ve 50 santimetreye uzanan, “üç nefli canlı bir katedrali” andıran bir yapı oluşturmuş.
Nikon D3 + 19mm’de 17-35mm f2.8 lens; f14’te 1/40 saniye; ISO 400; Seacam kap; alüminyum plaka + bilye kafası; uzaktan denklaşör; Sea & Sea YS250 stroboskoplar (yarım güçte)
Bahçe yılan balıklarından meydana gelen bu koloni, David Doubilet’in gördüğü en büyük kolonilerden biriymiş; bir futbol sahasının en az üçte ikisini kaplayan bu koloni, Filipinler’in Dauin ilçesi açıklarında, dik ve kumlu bir tepeden aşağı doğru uzanıyormuş. Sıcak sularda yaşayan bu bahçe yılan balıkları, son derece utangaçlar. Alışılmadık bir şey hissettikleri an, kumlu sığınaklarına girip kayboluyorlar. Doubilet, kamera kabını tam da bu koloninin içerisine yerleştirmiş ve bir gemi enkazından kalan kalıntıların arkasına gizlenmiş. Buradan, 12 metrelik bir uzatma kablosu yardımıyla sistemi uzaktan tetikleyebilecekmiş. Yılan balıkları tekrar kalkmaya cesaret edip, akımla sürüklenen planktonlarla beslenene kadar birkaç saat geçmiş. Doubilet, düzeneğini aşama aşama mükemmel hale getirip, yılan balıkları yeniden ortaya çıktıkları zaman şaşırmasınlar diye her seferinde kameranın bulunduğu yerde bir nesne bırakmış. Birkaç gün sonra (artık yılan balıklarının ritimleri ve ışığın güzergâhı konusunda bilgi sahibi olmuş), istediği görüntüleri elde etmeye başlamış. Ufak bir lapina, hafifçe sallanan vücutların içinden ince bir çomak balığına yol gösterirken, çekimini yapmış.
Canon EOS-1D X Mark II + 600mm f4 lens; f4’te 1/3000 saniye; ISO 1000; Gitzo üçayak
Ingo Arndt için bu görüntü, Şili’nin Patagonya bölgesinde yer alan Torres del Paine parkında yabani pumaları yedi ay boyunca yaya olarak takip etmenin, olağanüstü soğuklara ve keskin rüzgarlara karşı koymanın zirvesi demek. Arndt, bir buçuk saat boyunca bu dişi pumanın; büyük, erkek ganakoyu çaktırmadan takip edişini izlemiş. Puma yaklaşık 9 metreye geldiğinde, hızlıca koşmuş ve atlamış. Pençeleri temas ettiğinde, guanako yana doğru kıvrılmış ve son çimenli lokması rüzgarda savrulmuş. Puma daha sonra arkasına atlamış ve boynunu ısırmaya çalışmış. Koşan ganako, pumayı üstünden fırlatamamış ve görünüşe göre, pumanın üzerine kasıtlı olarak düştüğü zaman puma vazgeçmiş. Denk gelseydi, pumanın dişlerini veya kemiklerini kolayca kırabilecek bir tekmeyi ise ıskalamış. Pumaların beş avlanmasından dördü böyle sonuçlanıyor; başarısız.
Sony α7R III + 196mm’de 100-400mm f4.5-5.6 lens; f5.6’de 1/4000 saniye; ISO 800
Pasifik Okyanusu’na akan kızgın lav kolları, gürültülü dalgalarla buluşarak, (asit buharı ve ince cam parçacıklarının bir karışımı olan) zehirli duman bulutları oluşturuyor. Kilavea volkanı, 2018’in Mayıs ayında başlayarak Doğu Uçurumu’nun aşağısındaki 24 çatlaktan lav püskürtmeye başlamıştı. Lavlar, günler içinde adanın güneydoğu kıyısından Pasifik’e ulaştı ve devasa bir delta oluşturmaya başladı. Üç ay boyunca akmaya devam edecekti. Luis Vilariño Lopez’in bir helikopter kiralayıp bölgenin üstünde uçtuğu sırada, bu yeni toprak parçası, kıyıdan yaklaşık 2 kilometre dışarı uzamış. Helikopterin açık kapısından kadrajını doğrultan Vilariño Lopez, erimiş kaya ile su ve yeni ortaya çıkan toprak parçası arasındaki bu çarpışma sınırını yakalamış.
Canon EOS-1D X + 200mm’de 100-400mm f5.6 lens; f22’de 1/15 saniye (+1 e/v); ISO 100
Yellowstone Ulusal Parkı’ndaki bir kış tipisinde, yalnız bir Amerikan bizonu, sessiz kar fırtınasından korunmak üzere dikiliyor. Aracından çekim yapan Max Waugh, yamaçtaki bizonun şeklini zar zor seçiyormuş. Bizonlar, Yellowstone’un sert kış aylarında kar altındaki çimenler ve sazlıklarla beslenerek hayatta kalıyorlar. Kocaman kafalarını sağa sola sallayıp, (belirgin çıkıntılarda görülebilen) güçlü boyun kaslarını kullanarak; karları bir kenara atıyorlar ve altta duran yiyeceklere ulaşıyorlar. Poz süresini yavaşlatarak karı bulanıklaştıran ve “bizonun silüeti boyunca bir çizgi perdesi oluşturan” Waugh, hayvanın durgunluğu ile kar yağışının hareketini birleştiren soyut bir görüntü ortaya çıkarmış.
Nikon D500 + 18-55mm lens (ters takılmış); 1/160 saniye; ISO 200; Godox V860II flaş
Bu şey bir karınca gibi görünüyor olabilir, fakat bacaklarını sayın; ve kıvrık dişlerin her iki yanındaki şu dokunaçlara dikkat edin. Ripan Biswas, bu tuhaf görünümlü karıncayı fark ettiği zaman; Hindistan’ın Batı Bengal bölgesindeki Buxa Kaplan Koruma Bölgesi’nin astropikal ormanında, bir kırmızı dokumacı karınca kolonisini fotoğraflıyormuş. Yakından baktığında, bunun sadece yarım santimetre uzunluğunda olan, karınca taklidi yapan küçük bir yengeç örümceği olduğunu fark etmiş. Pek çok örümcek türü, görüntü ve davranış olarak karıncaları taklid ediyor; hatta koku olarak da. Bir karınca kolonisinin arasına sızmak, karıncaları yemek isteyen örümceklerin veya karıncalardan ya da karıncaları sevmeyen avcılardan kaçınmak isteyen örümceklerin işine yarıyor. Bu özel örümcek ise avlanıyor gibi görünüyormuş.
Nikon D5 + 600mm f4 lens; f6.3’te 1/1250 saniye (+0.3 e/v); ISO 125; Gitzo GT5532S 6X üçayak
Ufak bir Tibet antilobu sürüsü, Çin’in Altun Şan Ulusal Doğa Koruma Bölgesi’ndeki Kumukuli Çölü’nün karla örtülü bir yamacında ayak izleri bırakıyor. Bu çevik antiloplar (erkekleri uzun, ince ve siyah boynuzlara sahip), yüksek rakımlarda maharetliler ve yalnızca Çinghay-Tibet Platosu’nda bulunuyorlar. Bu uçsuz bucaksız platoda, bir zamanlar bir milyon Tibet antilobu geziniyormuş fakat 1980’ler ve 90’larda yapılan ticarî avcılık, geriye sadece 70.000 birey bırakmış. Kış mevsiminde pek çok Tibet antilobu, nispeten sıcak olan uzak Kumukuli Çölü’ne göç ediyor. Şangzen Fan, onları kayıt altına almak için yüksek rakımlarda yıllarca çetin yolculuklar yapmış. O gün hava, yoğun kar yağışından sonra açıkmış. Gölgeler, sıcak kum adasının etrafındaki dalgalı eğimlerden akıyormuş. Fan, yaklaşık 1 kilometre uzaktaki gözlem noktasından, birbirine zıt olan bu öğeleri kaybolmadan önce bir araya getirmiş.
Canon EOS-1D X + 800mm f5.6 lens; f5.6’da 1/2500 saniye (+0.67 e/v); ISO 640; Manfrotto karbon fiber üçayak + 509HD başlık
Çin’in Çilian Dağları Ulusal Doğa Koruma Bölgesi’nde, Çinghay-Tibet Platosu’nun yüksek çayırlarında ilkbaharın başladığı zamanlarmış ve hava çok soğukmuş. Dağ sıçanının da karnı açmış. Hâlâ kış kürkündeymiş ve 30 civarı üyeden oluşan kolonisinin geri kalanıyla birlikte, yer altının derinliklerinde geçirdiği altı aylık kış uykusundan uyanalı fazla olmamış. Tilkiyi bir saat önce fark etmiş ve arkadaşlarına seslenip, onları yer altına geri dönmeleri için uyarmış. Fakat tilki tepki vermemiş ve hâlâ aynı pozisyondaymış. Bu yüzden dağ sıçanı, oyuğundan tekrar dışarı çıkmaya cesaret edip, otlanacak bitki aramaya başlamış. Tilki, sabit şekilde yatmaya devam etmiş. Daha sonra ise aniden, ileri doğru atılmış. Yongking Bao ise, şimşek hızıyla tepki vererek anı yakalamış. Yaptığı hızlı pozlamayla, bu saldırıyı dondurmuş.