Neden bütün çöplerimizi volkanlara atmıyoruz? Çok güzel bir soru. Volkanlar, dev boyutlara ulaşan çöplerimiz bakımından ideal ve doğal çöp fırınları gibi görünebilir fakat Dünya’nın merkezine kadar giden sihirli, jeolojik çöp bacasıyla aramızda birkaç engel bulunuyor.
TÜİK’in 2022 yılı istatistiklerine göre Türkler, yılda toplam 109,2 milyon ton atık üretiyor. Tüm bu çöpleri bir yanardağa atmak için öncelikle faal bir yanardağ bulmanız ve atıkları buraya taşımanız gerekiyor. İlk sorun bu. Faaliyet halindeki yanardağların etrafında fazla insan yaşamıyor, dolayısıyla çöpleri bir yanardağa taşımak zaman, para ve bir sürü yakıt gerektirir. Üstelik, uygun tipteki volkanların yakınında çok daha az insan yaşıyor.
Kulağa volkanik açıdan züppe bir şeymiş gibi geliyor (bu türden jeolojik oluşumlarla bağlantımız yok), fakat gerçek böyle. Bir volkana çöp atmayı hayal ettiğinizde, muhtemelen tepesinde delik bulunan güzel, koni şeklinde ve arkadaş canlısı bir yanardağı düşünüyorsunuz. Şunun gibi:
Kraterin ortasında da, muhtemelen böyle görünen sevimli bir lav gölü hayal ediyorsunuz:
İçine çöp atmak için mükemmel bir yer, değil mi? Fakat volkanların hepsi bu kadar yardımsever değil. Yeryüzüne kademeli şekilde lav çıkaran ve yavaş püsküren bir volkan, çöp atmak için uygun bir volkan olurdu; kalkan volkanlar şeklinde adlandırılan ve Hawaii’de bulunan volkanlar gibi… Fakat Dünya’daki volkanların büyük çoğunluğu, arada sırada Kilauea gibi lav püskürten ancak içindeki sıcak gaz ve magma basıncı çok yükseldiği zaman tehlikeli bir patlama eğilimi gösteren stratovolkanlardan oluşuyor. Uzun lafın kısası, patlayıcı bir yanardağa patladığı sırada çöp atmak istemezsiniz. Eğer patlayan bir erimiş kaya kütlesine, küle ve gazlara çöp atacak kadar yakınlaşırsanız, zaten ölmüş olursunuz.
Fakat diyelim ki Hawaii’desiniz ve çöpünüzü her gün mahallenizdeki arkadaş canlısı faal volkanın zirvesine götürecek kadar yakında oturuyorsunuz. Lavların evinizi yok etme tehlikesine ek olarak, durgun bir lav gölüne çöp atanlar (veya bir çöp kamyonu) için de birtakım tehlikeler mevcut. Bir yanardağın zirvesinde zaten normal tehlikeler olan zehirli gazlar ve sıçrayan lavlara ilaveten, soğuk çöpler büyük bir lav kütlesine çarptığında (bir grup araştırmacının 2002’de Etiyopya’da keşfettiği üzere) bazı olağanüstü patlamalar meydana gelebilir.
Harika, değil mi? Fakat bu cisim, Türkiye’de yaşayan dört kişilik bir ailenin yaklaşık altı buçuk günlük çöpüne eşdeğer 30 kg’lık bir çöp torbasıydı. Bu çöpün daha büyük olduğunu hayal edin. Hawaii’deki lav göllerine düşen kayalar, 85 metre yüksekliğe lav fırlatıyor ve çitlere, bilimsel web kameralarına erimiş kaya yağdırıyor. Çöp atmakla alakalı biraz fazla tehlike var.
Bir sürü çöp yakacak olmanızdan ve oluşan dumanların da doğrudan atmosfere gidip hava kirliliği meydana getireceğinden bahsetmeye gerek yok. Günümüzde çöp fırınları, yanan çöplerden çıkan dumanın havaya gitmemesini sağlayan bir yönetmelik ağıyla yönetiliyor (ozon, karbon monoksit, süfür dioksit gibi önemli kirleticileri süzmeye çalışıyorlar).
Bu yüzden, insan medeniyetinin oluşturduğu kütle döküntüsünü bir yanardağa atmak seçenek değil. Peki ya tıbbi veya nükleer atıklar gibi daha özel atıklara ne demeli? Ciddi anlamda tehlikeli olabilecek şeylere? Maalesef volkanlar, nükleer yakıtı eritecek ya da tıbbi atıkları arındıracak kadar sıcak değil. Lavların sıcaklığı 700 ila 1250 derece Celsius arasında değişiyor. Sıcak ama yeterince değil.
Fakat bir kutu makarnayı göz alıcı biçimde silip süpürecek kadar sıcak. Keyfini çıkarın:
Yazar: Mary Beth Griggs/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.