Karanlık maddeyi keşfederek astronomi alanında yeni bir alan yaratan Vera Rubin, yıllarca Nobel Fizik Ödülü’nü kazanması beklenen aday adayıydı. Fakat Stockholm onu hiç aramadı. Bir pazar günü, 88 yaşında öldü.
Rubin’in ölümü deyim yerindeyse bilimsel çevreyi derin bir yasa boğdu. O sayısız bilim insanına ilham kaynağı olmuştu. Onun çalışmaları olmasaydı, birçok bilim insanı mevcut olamayacak sorular üzerinde şu an araştırmalar yapıyor olmazdı. Vefatı şimdiden soğuk rüzgârlar estirmeye başladı: Nobel Fizik Ödülü artık onu tartışmasız olarak hak eden bir kadına verilemeyecek.
1960’lar ve 1970’lerde Rubin ve meslektaşı Kent Ford, spiral galaksilerde bulunan yıldızların, fizik kurallarının dikte ettiği şekilde davranmadığını buldu. Bu değişik bükülmeler Rubin ve diğerlerini, bazı görünmeyen yoğunlukların galaksilerin dönme hızlarını gözle görülür şekilde etkilediği sonucuna ulaştı. Bu bilinmeyen madde –şuan karanlık madde olarak isimlendiriliyor- geleneksel çıkarımları sayıca en az bire beş oranında geçiyor ve bu bilim adına yeri doldurulamaz bir önem taşıyor. Slate’ten (bir dergi) Phil Plait’in dediği gibi:
Bunun ne kadar önemli olduğunu anlıyor musunuz? Rubin’in keşfettiği evrenin çoğu bizim için görünmez. Yine de bu madde, kesinlikle ve çok derin bir biçimde her şey üzerinde etkili.
Rubin’in Nobel’i hak etmesi düşüncesi karşısında sıkça dile getirilen karşıt görüş, karanlık maddenin, teknik olarak hala teorik olması. Bazı bilim insanları hali hazırda evrenin davranışını açıklamak üzere alternatif teoriler üzerinde düşünüyor. Birisinin bu konuda bir keşif yaptığını varsayalım. Mesela bu düşünceye karşıt biri keşfetmiş olsun. Böyle bir zemin hazırladıktan sonra hakkı neyse alabilir. Bu keşif kayda değer bir tartışma başlatacaktır, öyle olmasa bile karanlık enerjiyi keşfeden adamlar – karanlık maddeden daha az önemli değil ama aynı zamanda daha az “teorik” olmayan- 2011 yılında ödülle onurlandırıldı ki nitekim onların gözlemleri nereden baksanız Rubin’in çalışmasından 20 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Washington Üniveritesi’nden gökbilimci Emily Levesque, Astronomy Dergisi’ne verdiği bir röportajda “Karanlık maddenin varlığı, çalışma alanımızın tamamında ve evren konseptimizde tam anlamıyla bir devrime yol açtı,” diyor. “Karanlık maddenin rolünü anlamada süregelen çaba, temel olarak astrofizikte ve parça fiziğinde alt alanların ortaya çıkmasında gebe oldu.”
Verimli bir bilim kariyeri sürdürürken, Rubin aynı zamanda bilimle uğraşan diğer kadınları da destekledi. O, çok az bilim kadınının çalıştığı bir dönemde, astrofizik alanında çığır açtı. 1948 yılında tamamı kadınlardan oluşan Vassar’dan mezun olan tek gökbilimciydi ve Princeton’dan cinsiyeti sebebiyle geri çevrildi. Doktorasını tekrar Georgetown’dan aldı ve 23 yaşında iki çocuklu bir anne olarak programa başladı.
12 yaşındayken, uyumaya gitmektense ayakta kalıp yıldızları izlemeyi tercih ederdim. Öğrenmeye başladım. Kütüphaneye gitmeyi ve okumayı öğrendim. Ama başlarda aslında yaptığım şey, yatak odamdan yıldızları seyretmekti. Hayatımda, her gece yıldızları izlemekten daha ilginç bir şey yoktu.
1964’te Güney Amerika’daki Palomar Gözlemevi’ni resmi olarak kullanma iznini alan ilk kadın olarak Rubin, banyoyu kullanmak için talepte bulunmak zorunda kalmıştı çünkü bina içinde kadınların kullanımına ait hiçbir yer yoktu.
Rubin bir keresinde şöyle yazmıştı: “Üç temel varsayım ile yaşıyor ve çalışıyorum:
1- Bilimde hiçbir sorun yoktur ki bunu bir erkek çözebilirken bir kadın çözemesin.
2- Dünya genelindeki beyinlerin yarısı kadınlara aittir.
3- Bilim yapmak için hepimiz izne ihtiyaç duyarız ama tarih boyunca derin bir biçimde kökleşmiş nedenlerden dolayı izin, kadınlara verildiğinden daha çok erkeklere verilmektedir.”
Fizik alanında bir kadın ödül kazanalı 53 yıl oldu. Alanın uzmanlarına göre, seçilmeyi hak eden pek çok kadın var. Fakat 2016, Rubin’in son şansıydı.
Rubin’in tamamladığı sert mizacıyla biraz teselli bulabiliriz, şöhreti daha az önemseyemezdi.
Rubin 1990 yılında Discover dergisinin kendisiyle yaptığı bir röportajda
“Şöhret geçicidir. Ulaştığım rakamlar bana göre ismimden daha anlamlı. Eğer gökbilimciler yıllar sonra da benim verilerimi kullanıyorsa bu benim için en büyük iltifattır.”
demişti.
Çeviren: Özümcan Aslantürk