NASA Pazartesi günü 5.000’den fazla ötegezegen (Güneş sistemimizin dışındaki gezegen) olduğunu resmen onayladı. Uzay ajansının Ötegezegen Arşivi’ne 65 yeni ve onaylanmış gezegenin eklenmesiyle birlikte, doğrulanan toplam ötegezegen sayısı 5.005’e yükseldi.
Sayıları 5.000’i aşan bu yabancı dünyalar, çeşitli özelliklere sahip. Bazıları ufak ve kayalık iken, bazıları da Jüpiter’i gölgede bırakan birer gaz devi. Bazı ötegezegenler iki yıldızın birden etrafında dönerken, bazıları da uzun süre önce sönen yıldızların yörüngesinde geziyor. Şimdiye kadar onaylanan ötegezegenlerin yüzde 30’unun gaz devi, yüzde 35’inin Neptün benzeri karanlık ve buzlu dünyalar, yüzde 31’inin ise süper Dünya’lar (Dünya’dan 10 kata kadar daha ağır fakat Neptün’den daha küçük) olduğu görülüyor. Kayalık gezegenlerin yalnızca yüzde 4’ü Dünya veya Mars’a benzeyen kayalık gezegenlerden oluşuyor. Bu gezegenlerden 5.000’inin onaylanması kayda değer bir başarı olsa da, aslında bu daha başlangıç.
Ötegezegen arşivinin bilim müdürü olan ve California Teknoloji Enstitüsündeki (Caltech) NASA Ötegezegen Bilimi Enstitüsünde çalışan araştırmacı bilim insanı Jessie Christiansen, NASA’nın yaptığı duyuruda beş binin “sadece bir sayı olmadığını” belirtiyor. “Bunların her biri yeni bir dünya, yepyeni bir gezegen. Her biri beni heyecanlandırıyor çünkü haklarında hiçbir şey bilmiyoruz” diyor.
Ötegezegen keşifleri, bir süredir Dünya’daki teknolojilerle sınırlı. Kayalık gezegenimizden evrene fazla bakamıyoruz ve Dünya’nın atmosferi de yapılan gözlemlere engel oluyor. Uzaya fırlatılan teleskopların gelmesiyle, ötegezegen tespit kabiliyetimiz çarpıcı ölçüde gelişti. Bilimde kaydedilen çok daha büyük ilerlemeler ve James Webb Uzay Teleskobu gibi yeni gözlemevleriyle birlikte, çok daha fazla ötegezegenin keşfedilmesi neredeyse kaçınılmaz.
Christiansen, Caltech ile yapılan bir soru cevap oturumunda “Bilinen 5.000 ötegezegenden 4.900’u, bizden en fazla birkaç ışık yılı uzaklıkta” diyor. “Galaksinin merkezinden 30.000 ışık yılı uzakta olduğumuzu düşündüğümüzde; etrafımızdaki küçük baloncuktan tahmin yürütürsek, galaksimizde henüz bulmadığımız çok daha fazla gezegen olduğu ve sayılarının da 100 ila 200 milyar olduğu anlamı çıkıyor. İnanılmaz bir sayı.”
Bilim insanları, radyo gökbilimcileri Aleksander Wolszczan ve Dale Frail’in 1992 yılında yaptığı ilk keşiften beri ötegezegen tespit ediyor. İkili o sene bir atarcanın etrafında dönen iki gezegen keşfettiklerini duyurmuş ve bulgularını Nature bülteninde yayımlamışlardı. Pulsar adıyla da bilinen atarcalar, hızlı şekilde dönen ve kalp atışı gibi radyasyon sinyali gönderen birer nötron yıldızı.
Ötegezegen araştırmaları aradan geçen zamanda patlama yaptı; özellikle de 2009 yılında fırlatılan Kepler uzay teleskobundan sonra. Kepler, çalıştığı 9 yıllık süre boyunca bilim insanlarının 2.700 tane ötegezegen keşfetmesine yardımcı oldu. Teleskobun tuttuğu muazzam kayıt ve okumaları hâlâ analiz eden gökbilimciler, bu devasa veri yığını arasında kaçırdıkları bir gezegen olup olmadığını araştırıyor.
“Artık ötegezegenler neredeyse sıradan hale geldi” diyor Christiansen Caltech’e. “Meslektaşım David Ciardi [NASA Ötegezegen Arşivi’nin baş bilim insanı], geçen gün hayatta olan insanların yarısının ötegezenleri bilmediğimiz bir dünyada hiç yaşamadıklarını söylemişti.”
Fakat Christiansen, halen öğrenecek ve keşfedilecek çok şey olduğunu söylüyor. “Artık elimizde yeteri kadar gezegen olduğuna göre, verileri ayırıp analiz ederek farklı tipteki gezegenlerin nelerden meydana geldiğini veya farklı yaştaki yıldızların yörüngelerindeki gezegenleri nasıl etkilediklerini araştırabiliriz. Ne kadar çok gezegen bulursak, o kadar cevaba ulaşırız” diyor Christiansen.
Yazar: Hannah Seo/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.