Önceden Kar Topuna Dönen Dünya, Tamamen Donmamış Olabilir

0
Hem alt hem de orta enlem okyanuslarındaki açık sularıyla Kartopu Dünya'nın canlandırması. Eser: Dr. Huyue Song

Karmaşık yaşam formları okyanuslardan çıkıp karaya alışmadan çok uzun zaman önce Dünya, hiçbir şeye benzemeyen bir buzul çağı geçirmişti. Buzların parmakları kutuplardan çok daha uzaklara erişerek, gezegeni donuk bir çöle dönüştürmüştü.

Buzulların tam olarak ne kadar uzağa ulaştığı ise bir tartışma konusu. Bazılarına göre kontrolden çıkan bu derin dondurucu bütün enlemlere yayılmış ve Dünya’yı ekvator kadar uzak bir yere dek kalın bir buz örtüsüyle kaplamıştı.

Diğerlerine göre ise ekvatoral enlemler bir miktar buzsuz kalmış olabilirdi. Fosil kalıntılarına gömülü kanıtlar da okyanusların bir kısmının açıkta kaldığını ve oksijen ile ışığın sulardan geçip karmaşık yaşam formlarının gelişmesine olanak sağladığını akla getiriyor.

Bu doğrultuda Çin ve İngiltere’de çalışan araştırmacılar, yürüttükleri yeni bir çalışmada ‘Kar Topu Dünya’nın tamamen buzla kaplı olmadığını ve hatta ekvatordan uzakta açık, yaşanabilir okyanus şartlarının bile hüküm sürmüş olabileceğini söylüyor.

Gezegenimiz, onlarca milyon yıl boyunca donuk bir su kabuğuyla kaplıydı. Volkanlar karbondioksit püskürttükçe dondurucu soğuklar kısa bir süreliğine ertelenmişse de, yaklaşık 650 milyon yıl önce Marinoan buzullaşması adı verilen ikinci bir soğuma dönemi yaşanmıştı. Buzulların dev kollarıyla kapsamlı biçimde oyulup aşınan yer kabuğu, okyanustaki yaşamın çeşitlenmesi bakımından güzel bir fırsat sunar ve buzullar çekildikçe deniz ekosistemlerine cömert miktarda besin sağlardı.

Bu durum bir biyoçeşitlilik patlamasına yardımcı olsa da, şiddetli buzul çağının ortasında atmosferle irtibatı kesilen soğuk sularda hayatta kalmaya çalışan karmaşık yaşam formları zor zamanlar geçirirdi. Oksijenden mahrum kalan yaşamda, teoride basit anaerob bakteriler ve derinlerde yaşayan kemoototrafların egemen olması gerekirdi.

Ancak fosil kalıntılarının gösterdiği şey bu değil. Güney Çin’deki Nantuo Oluşumu’nda gömülü siyah şistler, Marinoan buzullarından yayılan tortulların izlerini barındırıyor. Bunların içerisinde, bir çeşit alg şeklinde yorumlanan ve şaşırtıcı derecede karmaşık olan canlılara ait makroskobik izler mevcut.

Fotosentetik bir canlı olmak, Güneş ışığına bağımlı olmak anlamına geliyor. Dolayısıyla Kar Topu Dünya’nın okyanuslarında, yaşamın gökyüzüne bakıp bu ışınları emebildiği buzsuz bölümler olabilirdi.

Marinoan buzullaşması sırasındaki açık okyanusların bulgularına göre, makroskobik alglerin şüpheli fosilleri tartışmaya büyük bir yer bırakıyor.

Son araştırmanın ardındaki bilim insanları Nantuo Oluşumu’ndaki şistin kimyasını analiz ederek, Dünya tarihinin bu önemli dönemi sırasında yüzey bölgelerinin buzsuz kalıp kalmadığını belirlemeye yardımcı olacak ilave bulguları ortaya çıkarmak istemişler.

Örneğin bu maddenin demir içeriğinin tabiatını incelemek, tortul ve yukarı kısımdaki su arasındaki ara yüzeyde oksijen seviyelerini tanımlayan redoks tepkimelerine dönük veri sağlamış. Nitrojen izotoplarının karışımını inceleyen araştırma takımı, su yüzeyi yakınında meydana gelen aerobik nitrojen döngüsünü daha iyi anlamayı başarmış.

Elde edilen sonuçlar diğer çok sayıdaki çalışmanın sağladığı bağlama yerleştirildiğinde, gezegen yüzeyinin en azından bir kısmında Marinoan sonlarına doğru buz olmadığı ve fotosentez yapan canlılar için sıcak bir vaha oluştuğu görülüyor.

Daha da önemlisi, Güney Çin’deki bu fosil yataklarının yarım milyar yıldan önceki konumlarına bakılırsa; açık sulardaki buz içermeyen bu adalar ekvatordan uzakta, orta enlemlerde ortaya çıkmış olmalı.

Fakat buzullardaki erime suyu göletlerinin benzer bir oksijen ve ışık erişimi sağlayabilmesi mümkün olsa da, araştırmacılar bu gibi göllerin karbon ve nitrojen döngülerini işler halde tutacak kadar organik madde taşımayacağını iddia ediyor.

Dünya’nın tamamen donmuş bir buz topundan ziyade ‘buzlu top’ olması, gezegendeki karmaşık yaşam formlarının konuk sevmez karanlığa karşı sığınaklara sahip oldukları ve gezegen ısındığında hızla eski hallerine döndükleri anlamına geliyor.

Araştırma Nature Communications bülteninde yayımlandı.

 

Yazar: Mike McRae/ScienceAlert. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz