Araştırmalara göre ortalama bir Amerikalı her gün yaklaşık 35.000 seçim yapıyor. Bu seçimler ise alelade olanlardan (hangi renk tişörtün giyileceği gibi) önemli olanlara (aşı olunup olunmayacağı gibi) kadar değişiyor.
Virginia Tech üniversitesi Pamplin İşletme Fakültesinde yardımcı pazarlama profesörü olan Shilpa Madan, “Amerika seçim cumhuriyeti şeklinde adlandırılıyor” diyor. “Bir markete gittiğinizde, sadece kurabiyelerde bile akıllara durgunluk veren bir çeşitlilik görüyorsunuz.”
Bir ticaret grubu olan Gıda Pazarlama Enstitüsüne göre ortalama bir süper marketteki ürünlerin sayısı, son 30 yılda ortalama 9.000’den 47.000 civarına yükselmiş.
Seçim çeşitliliğinin bulunması, çoğunlukla ekonomik gelişimin olumlu bir sonucu şeklinde görülüyor. Peki bu seçim patlamasının bireyin ve daha da ötesinde, bir bütün olarak toplumun psikolojisinde ne gibi etkileri var?
PNAS bülteninde yayımlanan son makalesinde Madan, bu seçim belirginliğinin tek başına bir dizi güçlü psikolojik etki oluşturabileceğini açıklıyor. Bu etkiler arasında bireyin güçlendirilmesi de bulunuyor.
“Sadece seçim yapmayı düşünmek, insanları daha bağımsız ve kendi çıkarlarıyla daha ilgilenen bir duruma getiriyor” diye açıklıyor Madan. “İnsanları daha bireyci yapıyor.”
Madan, bu seçimlerin etki meydana getirmesi için hayat değiştiren kararlar olması gerekmediğini belirtiyor.
“Bunlar aslında önemsiz seçimler olabilir. Belki sabah kalktınız ve kahvaltıda yumurta yerine mısır gevreği yemeyi seçtiniz” diyor. “Instagram’da birkaç gönderiyi beğenmeyi tercih ettiniz fakat diğer birkaç tanesini görmezden geldiniz. Salt bu seçim algısı, sürücü koltuğunda bulunduğunuz algısı; insanların kendilerini bağımsız ve önemli hissetmesine neden oluyor.
“Çevremizi şekillendiren seçimler yaptığımız söylenir fakat çoğumuz seçimlerimizin bizi nasıl şekillendirdiğini fark etmiyoruz” diyor Madan ve şöyle devam ediyor: “Bu kendine odaklanma durumu ille de kötü olacak diye bir şey yok. Aslında, birey için bir dizi olumlu sonuç doğurabilir. İnsanlar kendilerini bağımsız olarak düşündüklerinde, tacize veya ayrımcılığa daha düşük müsamaha gösteriyor, seslerini yükseltmeye ve kendileri için daha iyi koşullara yönelik müzakere etmeye daha istekli oluyorlar.”
Fakat bireycilikte meydana gelen bu artış, ortah refah bakımından olumsuz sonuçlar oluşturabilir.
“Seçim birey için iyi fakat toplum için kötü olabilir” diye açıklıyor Madan. “İnsanlar daha bağımsız ve daha bireyci ve kendi çıkarlarını daha çok düşünür hale geldikçe, toplu hareket etmek de zorlaşıyor.”
Madan’ın açıkladığı üzere bu durumu COVID-19 salgınında daha çok görüyoruz. İnsanlar bağımsızlık sergileyip maske takmak veya aşı olmak istemiyor.
Kaynak: Virginia Tech. Çeviren: Ozan Zaloğlu.