Sihirli Mantarlar Kanser Hastalarının Depresyonla Baş Etmelerine Yardım Ediyor

0
Belirli mantar türlerinin içeriğinde bulunan psilosibin halüsinojeni depresyon ve kaygı bozukluğu tedavisine yardımcı oluyor.

Halüsinojen içerik hastaların ölümü kabullenmelerine ve hayata tutunmalarına yardımcı oluyor.

Belirli mantar türlerinin içeriğinde bulunan psilosibin halüsinojeni depresyon ve kaygı bozukluğu tedavisinde yardımcı rol oynuyor.

Marihuananın, tıp camiasında özellikle son yıllarda ağrı tedavisinde kabulü gittikçe artıyor. Fakat yalnız o değil, ülkenin dört bir yanından araştırmacı gruplar psilosibinin de potansiyel faydaları üzerine çalışıyor. Halüsinojenik içeriği ‘sihirli mantar’ olarak tanınmasını sağlıyor. Yakında etkili bir tıbbi ilaç olarak kullanılma ihtimali yüksek.

New York Üniversitesi ve John Hopkins’te yapılan araştırmalar, tek doz psilosibinin dahi kanser hastalarının hayati tehlike arz eden hastalıklarına karşı olan kaygı ve depresyonlarını iyi yönde etkilediğini bildiriyor. Uzmanlar, günümüze dek yapılanların en genişi olan araştırmanın bir paradigma değişimine yol açabileceğine değiniyorlar. Psilosibin ve diğer psikedelik ilaçların kaygı bozukluğu ve depresyon gibi teşhislerin tedavisinde kullanılması yıllardır pek çok psikiyatrist tarafından desteklenen bir fikir.

Psilosibin, diğeri LSD olmak üzere klasik iki halüsinojenden biri. İki ecza da, beyinde 5-HT2A isimli küçük reseptör üzerinde etki göstererek, coşku hissi, halüsinasyonlar ve doruklarında yaşanan duygulara sebep oluyor. Psilosibini tıbbi amaçla kullanma fikri pek de yeni değil. 1940’tan 60‘lara kadar psikiyatri içerisinde önemli bir rolü vardı. Kaygı, depresyon ve alkol bağımlılığı için olası tedavi edici olması yönünde ipuçlarına yapılan araştırmalarda rastlamak mümkün. 1970’lerde çalışmalara ket vuruldu, ancak şimdilerde bilim insanlarının araştırmalarıyla fikir tekrar canlandı.

Son zamanlarda yetişkinler üzerinde yapılan çalışmalar önceki pozitif bulguları destekledi. 2011 deki bir çalışma ölümcül derecedeki hastalarda etki gösterdi.

Tipik olarak ölümcül bir hastalığı olup, kaygı ve depresyon belirtileri gösteren hastalar, SSRI, antidepresan gibi geleneksel tedavileri görürler ki bunlar istenmeyen yan etkilerle gelen, uzun uğraş isteyen tedavilerdir.

Journal of Psychopharmacology’deki 1 Aralık tarihinde yayınlanan iki araştırmada, bilim insanları tek doz psilosibinin ne derece etkili olduğunu görmek istediler. Oturma odası şeklinde tasarlanan bir mekânda hastalara tek doz psilosibin verildi, belli bir süre sonra psikiyatristler terapilerini uyguladılar.

Katılımcıların tepkileri dikkat çekiciydi. Yüzde sekseni olumlu bakış açısı kazanmış, özellikle ölüme karşı olan kaygılarında azalma görülmüştü. Hatta çoğu katılımcı hayatlarının en anlamlı çalışması olduğunu söylediler. 2010 yılında yumurtalık kanseri teşhisi konan bir kadın, halüsinojenin endişesini soyut bir şekilde atmasına yardım ettiğini söyledi: “Korku ve endişelerimi fiziksel bir kütle olarak görselleştirdim kafamda, ona bağırdım ve yok olmasını söyledim. Çok daha iyi hissediyorum.”

Hopkins çalışmasının baş editörü, John Hopkins Tıp Fakültesinden psikiyatrist Roland Griffiths: “Elimizdeki sonuçlar [psilosibinin] derin anlamlı tecrübelere sebep olduğu ve davranış ve hislerde olumlu gelişmelere yol açtığını gösteriyor” dedi.

Araştırmacıların görüşü ise olumlu etkilerin sadece psilosibinden kaynaklanmadığı yönünde. İşin sırrı halüsinojenlerle birlikte, doğru ortam ve psikiyatrist gözetimindeki bir terapi seansı… Psilosibin kullanımının dâhil olduğu gelecekteki olası bir tedavi yöntemi benzer şekilde olmalıdır.

Imperial Collage London’da, psikedelik destekli terapiler üzerine çalışan bir doktora öğrencisi, Leor Rossman “tek başına ilaç değil; doğru ortam ve terapi seansıyla iş birliği olduğu sürece tedavi olumlu sonuçlar veriyor” dedi.

Psilosibinin kullanımıyla yapılan tedavinin ne kadar süreceği, etkisinin geçip geçmeyeceği bilinmiyor. Dolayısıyla uygulamanın tekrarının gerekip gerekmediği tartışma konusu. Fakat elde olan bulgular etkilerin uzun süreli olduğu yönünde. Griffits, hastalarının 15 yıl sonrasında bile bu tedavi sürecini asla unutamayacakları bir tecrübe olarak anlatacaklarından emin.

Araştırmacılar, tüm yapılan çalışmaların gelecekte yapılacak olanlara bir temel oluşturmasını ve ileride psilosibinin ölümcül hastalığı olsun olmasın, kaygı, depresyon ve alkol bağımlılığında tedavi edici olarak kullanılmasını umuyor. 


 Çeviren: Zeynep Bilgili

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz