Telefon Kaygınız mı Var? İşte Çözümü

0
Fotoğraf: NordWood Themes/Unsplash

Sevdiklerinizle onları bizzat görmeden iletişim halinde kalmak, salgın esnasında çok daha önemli hale geldi. Fakat telefon etmek ve gelen telefonu açmak, bazı kişiler için stresli bir deneyim. Telefon kaygısı (veya telefobi), telefon görüşmelerinden korkmak ve kaçınmak anlamına geliyor. Bu durum, sosyal kaygı (anksiyete) bozukluğu olan kişiler arasında yaygın görülüyor.

Telefonu sevmemek, ille de telefon kaygısı yaşamak anlamına gelmeyebilir. Fakat bu iki durum birbiriyle ilişkili olabilir. Elbette çağrı yapmayı ve gelen çağrıyı kabul etmeyi sevmeyen pek çok insan var. Fakat bu hoşlanmama durumu bazı belirtiler yaşamanıza sebep oluyorsa, sizde de telefon kaygısı olabilir.

Telefon kaygısının bazı duygusal belirtileri arasında, kaygı artışı sebebiyle telefon çağrılarını geciktirmek veya bunlardan kaçınmak; çağrıdan önce, çağrı sırasında ve sonrasında son derece gergin veya huzursuz hissetmek ve neler söyleyeceğiniz konusunda takıntı yapıp endişelenmek bulunuyor. Fiziksel belirtiler ise mide bulantısı, nabızda artış, nefes darlığı, baş dönmesi ve kas kasılması şeklinde sıralanıyor.

Eğer siz de böyle hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. İngiltere’de yaşayan ve büroda çalışan kişiler üzerinde 2019 yılında yapılan bir anket, Y kuşağının %76’sının ve sessiz kuşağın yüzde 40’ının telefon çalınca kaygıya kapıldığını göstermiş. Bu sebeple Y kuşağının yüzde 61’i telefon çağrılarından tamamen kaçınırken, sessiz kuşakta ise bu oranın yüzde 42 olduğu bulunmuş. Eğer siz de bu belirtilerden muzdaripseniz, durumu kolaylaştırmak üzere yapabileceğiniz bazı şeyler bulunuyor.

Telefon çağrılarından kaçınmak

Telefonda konuşmak göz korkutucu olabilir çünkü bu durumda, yalnızca seslerimizle sınırlı kalıyoruz. Diğer sosyal işaretler (el hareketleri, vücut dili ve göz teması) olmadığında, sık sık kendi sesimizin ve seçtiğimiz kelimelerin farkına varabiliyoruz.

Teknoloji sayesinde, diğer insanlarla telefonda doğrudan konuşmadan günler, haftalar ve hatta aylar geçirebiliyoruz. Yapılan bir çalışmada, kaygılı insanların telefon görüşmesi yerine mesajlaşmayı tercih ettiği ve bunu, ifadeli ve samimi temastan daha iyi buldukları keşfedilmiş.

Bazı insanlar mesajlaşmayı tercih ediyor çünkü bu sayede mesajlarının üslubunu düşünecek zamanları oluyor ve bu durum, onlara içten konuşma fırsatı sağlıyor. Bazı durumlarda, gerçek yaşamdaki daha suskun hallerinin aksine ayrı, farklı bir kişilik geliştiriyorlar.

Yapılan araştırmalar ayrıca telefon kaygısının, diğer kişinin kendileri hakkında ne düşündüğüne kafa yormakla ilişkili olduğunu da öne sürmüş. Sesli sohbetlerde diğer kişilerin verdiği anlık tepkileri ortadan kaldıran metin mesajları, telefon kaygısı olan kişilere reddedilme veya onaylanmama korkusu olmadan sosyal temas kurma yolu sağlayabilir.

Telefon çağrılarının bazen bunaltıcı gelebilmesinin bir diğer sebebi de, başka birinin odağında olmanın getirdiği baskı. Yüz yüze yapılan görüşmelerde, çevremizde dikkatimiz dağıtan birçok şey oluyor; pencereden dışarıyı seyretmek veya ironik bir şekilde, telefonlarımızdaki cevapsız çağrı bildirimlerini kontrol etmek gibi… Bu durum, aradaki etkileşimi daha gelişigüzel hale getirip görüşmenin doğal şekilde akmasını sağlayabiliyor. Telefon görüşmesinde ise dikkatimizi dağıtan dış etmenler olmuyor ve bu yüzden (soruları doğrudan cevaplamamız için) spot ışıkları bizim üzerimizdeymiş gibi gelebiliyor.

Duraksamalar da son derece huzursuz hissettirebiliyor. Biriyle bizzat konuştuğunuz zaman, birisinin dikkatinin dağıldığını veya düşündüğünü görebiliyorsunuz fakat telefonda oluşan kısa sessizlikler tuhaf gelebiliyor. Ayrıca e-postaları, metinleri ve sosyal medya gönderilerini gönder tuşuna basmadan önce inceleyebilmeye alışığız. Bu yüzden bir telefon görüşmesi, düşüncesizce yapılan ve tehlikeli bir şeymiş gibi gelebiliyor.

Kendinizi kaygılı hissettiğiniz zaman çağrıları ertelemek veya onlardan tamamen kaçınmak kolay. Fakat ne kadar ertelerseniz, kaygı da o kadar artabilir. İyi haber ise, sessizlik içinde veya kısa mesajlarla ızdırap çekmenize gerek yok. Bu kalıbı kırmanıza yardımcı olabilecek bazı faydalı yöntemler bulunuyor.

Telefonu açın

Telefon kaygısının üstesinden gelmenin en etkili yollarından biri de, kendinizi daha fazla telefon çağrısına maruz bırakmaktır. Bunu ne kadar çok yaparsanız, bunaltıcılığı da o kadar azalır. Telefon kaygınız, belki de yeterince tecrübeli olmamanıza bağlıdır. Ne kadar çok uygulama yaparsanız, kaygınız o kadar çok azalacak ve kendinize güveneceksiniz.

Bu sürece, arkadaşlarınız veya meslektaşlarınız gibi telefonda konuşmanız gereken insanların bir listesini yaparak başlayabilir ve sizi telefon görüşmesi konusunda endişelendiren şeyleri ifade ederek listede teker teker ilerleyebilirsiniz. Örneğin bu, bir hata yapmak veya yargılandığını düşünmek olabilir. Görüşme bittiğinde başarılı olduğunuzu onaylamak, bir sonraki çağrı için motive kalmanıza yardımcı olacaktır.

Eğer telefon kaygınızla mücadele etmeyi denediyseniz veya uzmanlardan yardım istemenin faydalı olabileceğini düşünüyorsanız, bir uzmana danışmak çok iyi bir fikir ve bazı konuşma terapileri mevcut. Bilişsel davranış terapisi, sosyal kaygı için çok etkili bir tedavidir ve biriyle bizzat konuşmak sizi biraz geriyorsa, size uygun bir alternatif olabilecek uzaktan seçenekler de var.

 

 

 

 

Yazar: İlham Sebah, Londra Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi/The Conversation. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz