Uzağa Bakarak Daha İyi Görmek

0
Fotoğraf: JC Gellidon/Unsplash

Gözlerimizi bir nesneye diktiğimiz zaman, nesnenin görüntüsü fotoreseptörlerin en yoğun şekilde bulunduğu yerde çıkmıyor. Nesnenin konumu, burun hizasından ve hücrelerin en çok bulunduğu yerden biraz yukarı doğru kayıyor. Bonn Üniversitesi’nde yürütülen ve Current Biology bülteninde yayımlanan yeni araştırmanın bulguları bu şekilde. Söz konusu telafi işlemini 20 sağlıklı deneğin her iki gözünde de gözlemleyen araştırmacılar, altta yatan bu yerleştirme davranışının genel görüşü iyileştirdiğini tahmin ediyor.

Gözü bir kamera gibi düşünüyoruz fakat kamera ile göz arasındaki benzerlik, insan retinasındaki ışığa hassas hücrelerin (fotoreseptörler) dağılımına bakıldığında eksik kalıyor. Dijital kameralardaki algılayıcı, algılayıcının yüzeyine eşit şekilde dağıtılan ve ışığa karşı hassas olan milyonlarca hücreden oluşuyor. Hepsi aynı boyuta sahip olan bu pikseller, eşit oranda yerleştirilmiş. Diğer yandan insan retinasında, çubuk ve koni fotoreseptörler şeklinde iki tip piksel bulunuyor. Çubuklar loş ışıkta görmeye yardımcı olurken, koniler renkleri ve ince detayları görmemizi sağlıyor. Teknik muadillerinin aksine, konilerin boyutu ve yerleşim aralıkları büyük oranda değişiklik gösteriyor. Göz çukurunda bulunan özel bir merkezi alan, milimetrekare başına 200.000’e ulaşan çubuk hücresi sayesinde en yüksek görüşü iletiyor. Bu miktar, çevre bölgede 5.000 civarına düşüyor. Söz konusu durum, görüş alanı boyunca değişen çözünürlüğe sahip bir kameraya benziyor. Böyle bir kamera olsaydı, kameranın yakaladığı nihai görüntü keskinlik seviyesi değişen alanlar sunardı.

Bonn Üniversite Hastanesi Göz Hekimliği Bölümü’nde uyumsal optik ve görsel psikofizik grubunun lideri olan Dr. Wolf Harmening şöyle açıklıyor: “İnsanlardaki göz çukurunun içerisinde, koni yerleşimi değişiklik gösteriyor ve merkezde keskin bir yükseliş görülüyor. Bir nesneye odaklandığımızda, gözlerimizi nesnenin görüntüsü tam o noktaya düşecek şekilde hizalıyoruz; yani şimdiye kadar böyle olduğu varsayılıyordu.”

Harmening’in meslektaşı Jenny Loren Reiniger, doktora tezini hazırlarken durumun tam da böyle olmadığını keşfetmiş. Reiniger’in araştırması, gözlerimizi diktiğimiz nesnenin burun hizasında yer değiştirdiğini ve en yüksek koni yoğunluğunun konumuna göre yukarı doğru (sistematik bir şekilde) kaydığını göstermiş. “20 denek üzerinde çalışma yaptık ve bu eğilimin hepsinde bulunduğunu keşfettik” diyor Reiniger. “Bu telafi işlemleri bazılarında biraz daha fazla, bazılarında ise biraz daha düşüktü; fakat yön her zaman aynıydı ve iki göz arasında simetrik olarak böyleydi. Ölçümü bir yıl sonra tekrarladığımızda da bu noktanın aynı olduğunu bulduk.”

Bu durum ilk bakışta çelişkili gibi görünebilir: Görmek için neden retinamızın en keskin kısmını kullanmıyoruz? Belki de bu ‘hile’, gözümüzün en yüksek çözünürlüğünü görüntüde en çok ihtiyaç duyulan alanlara saklıyordur. “Zemin gibi yatay yüzeylere baktığımızda, gözümüzü sabitlediğimiz noktanın üstündeki nesneler daha uzakta olur” diye açıklıyor Reiniger. “Bu durum, içinde bulunduğumuz çevrenin çoğu kısmında geçerlidir. Daha yüksekte konumlanan nesneler biraz daha küçük görünür. Bakışımızı bu şekilde kaydırmak, görsel alanın keskin şekilde görülen bölgesini genişletebilir.” Araştırmacılar bu davranışın iki gözle görmeye yönelik bir adaptasyon olduğunu tahmin ediyor.

 

 

 

 

Kaynak: Bonn Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz