Araştırmacılar 2014 yılında Papua Yeni Gine yakınlarına düşen alev topu sırasında alınan sismik verilere daha derinden bakmış.
8 Ocak 2014’te son derece parlak bir alev topunun atmosferden geçip Papua Yeni Gine’nin kuzeyine düştüğünden kimsenin şüphesi yok. Dalgıçların geçtiğimiz yıl okyanusun dibinden çıkardığı maddelerin ise pek çok uzmanın düşen cisme ait olduğuna inandığı da doğru. Hatta Harvard’ın önde gelen astrofizikçisi Avi Loeb, bu küçük ve metalik kürelerin bazılarının “Dünya dışı teknolojik” kökenleri olabileceğini söylemişti. Peki aynı atmosfer olayının yaşandığı sıralarda Manus Adası’ndaki sismik bir istasyonda kaydedilen zemin titreşimleri ne diyor? Bu olayın açıklaması muhtemelen çok daha sıradan bir şey.
Johns Hopkins Üniversitesinde çalışan gezegen sismoloğu Benjamin Fernando, “Hepsi bir kamyondan bekleyeceğimiz özelliklere sahip” diyor geçtiğimiz Salı. “Hiçbirisi bir gök taşından bekleyeceğimiz özellikler değil.”
Fernando ve meslektaşları, bulgularını 12 Mart günü ABD’nin Houston şehrinde düzenlenecek yıllık Ay ve Gezegen Bilimi Konferansı‘nda sunacak.
Fernando’nun araştırma takımı bir şeyin ne olmadığını sinyal verilerinden kanıtlamanın güç olduğunu kabul etse de, bu şeyin mevcut ve açıklanabilir sismik bilgilerle paylaşıyor olabileceği özellikleri vurgulamak oldukça kolay.
“Sinyalin yönü zamanla değişmiş ve sismometrenin yanından geçen bir yolla tamamen örtüşüyor” diyor Fernando.
Araştırmacılar çok daha sıradan olan bu açıklamayı daha iyi desteklemek üzere, 2014 yılında meydana gelen bu olay sırasında Avustralya ve Palau’da bulunan ve esasında nükleer testlerin ses dalgalarını ölçmek için inşa edilen tesislerde toplanan verilerden de faydalanmış. Fernando’nun araştırma takımı bu kayıtları da hesaba kattıktan sonra önceki konum tahminlerini gözden geçirerek, yaşanan atmosfer olayının konumunu çok daha kesin şekilde belirlemiş: Esas bölgeden 160 km uzaklıktaki bir alan.
Fernando, 2023’te yapılan bir kurtarma gezisinde “Alev topunun konumu aslında bu gök taşı parçalarını almak için düzenlenen oşinografik seferden çok uzaktaydı” demişti. “Yanlış sinyal kullanmakla kalmayıp, yanlış yere de bakıyorlardı.”
Araştırma takımı, “Muhtemelen Uzaylı Değil: 2014’teki ‘Yıldızlararası Gök Taşının’ Sismik Veri Analizi” başlıklı yeni makalesinde kelimelerin rolünü de küçümsemiyor. Araştırmacılar uzaylı kuramının, “En iyi ihtimalle yüksek ölçüde abartılmış, en kötü ihtimalle tamamen hatalı olduğunu” düşünüyor. Geçen yıl kurtarılan maddeler içinse, “Yetersiz konum bilgisi, kurtarılan herhangi bir maddenin yıldızlararası ve hatta Dünya dışı kökenli olmak bir yana; gök taşından olmasını çok daha düşük ihtimalli hale getiriyor” diyor.
NASA’nın Dünya’nın her gün 50 ton kadar gök taşı maddesi bombardımanına uğradığını tahmin ettiği düşünüldüğünde, Fernando’nun takımı okyanus tabanından alınan parçaların bazılarının gerçekten de başka meteorlara ait olmasının kesinlikle muhtemel olduğunu söylüyor. Yine de, “uzaylı olduklarından kuvvetle şüphe” duyuyorlar.
Umut kırıcı mı? Belki de. Fakat gelecekte muhtemelen çözümlenecek bir sürü yeni UAP görülecek; özellikle de insanlar, hükümetin şahit oldukları anlaşılması zor olayları bildirme teklifiyle ilgilenirse.
Daha detaylı çürütme için önümüzdeki hafta bulguların sunulacağı canlı yayını buradan izleyin.
Yazar: Andrew Paul/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.