Yabani Balıklar Dalgıçları Tanıyabiliyor

0
Makalenin eş yazarı Maëlan Tomasek, Akdeniz'de yürütülen bir deneydeki "gönüllü" balıklardan biriyle. Fotoğraf: Maëlan Tomasek

Bazı bilimsel dalgıçlar balıkların kendilerini hatırlayıp takip ettiklerini düşünmüş. Haklı çıktılar.

“Akıllı” hayvanlar kulübüne kabul edilen türlerin sayısı artarken, balıklar gözden kaçabiliyor. Laboratuvarda yapılan bir dizi deneyde bazı okçu balıklar bilgisayar ile oluşturulan insan suratı görüntülerini tanıyabilse de; balıkların kendi su dünyalarına dalan insanları ne kadar iyi tanıyabildikleri hakkında pek bilimsel bulgu yok.

Fakat bazı balıklar, Akdeniz’deki bir araştırma istasyonunda çalışan bilim insanlarının dikkatini çekmiş. Her saha sezonunda, bölgedeki deniz yaşamının bir kısmı ortaya çıkıp bilimsel dalgıçlardan oluşan bir araştırma takımını takip ediyormuş. Balıklar bu dalgıçların taşıdığı ve deneysel ödül olarak kullandığı yiyecekleri çalıyorlarmış. Araştırma takımı bu hayvanların daha önce yiyecek taşıyan belli bir dalgıcı tanıyabildiklerinden şüphelenmiş çünkü bu balıklar diğerlerini görmezden gelirken sadece o kişiyi takip ediyormuş.

Araştırma takımı bir dizi test tasarladıktan sonra, bazı balıkların bazı dalgıç aletlerine göre insanları birbirinden ayırt edebildiğini keşfetmiş. Bulgular Salı günü Biology Letters bülteninde yayımlanan bir çalışmada detaylarıyla sunuluyor.

Lideri takip et

Almanya’daki Max Planck Hayvan Davranışı Enstitüsünde çalışan araştırmacılar önsezilerini test etmek için bir dizi deney yürütüp, yabani balıkların insanları ayırt edip etmediklerini görmek istemişler. Çalışma Akdeniz’deki bir araştırma bölgesinde, yaklaşık 8 metre derinliğindeki suda yürütülmüş. Buradaki yabani balık popülasyonları insanlara alışık. Max Planck’ta öğrenci olan makale eş yazarı Katinka Soller’a göre balıklar, “keyiflerine göre gelip gidebilen istekli gönüllüler”miş.

Deneyin ilk aşaması eğitim olmuş. Araştırma takımı, balıkların Soller’ı takip etmeyi öğrenip öğrenemeyeceğini test etmiş. Soller açık kırmızı bir kemer giyip yaklaşık 50 metre yüzerek, bölgedeki balıkların dikkatini çekmeye çalışmış. Zamanla Soller, kendisini belli eden ipuçlarını kaldırmış ve düz yüzme takımlarıyla yüzmeye başlamış, yiyeceği saklamış ve sadece kendisini tam 50 metre boyunca takip eden balıkları beslemiş.

Yabani balıklar çalışmaya istekli gönüllüler olarak katılmışlar. Pek çoğu deneylere her gün gelmiş ve bilim insanları bazı balıkları fiziksel özelliklerinden tanıyabiliyormuş. Fotoğraf: Tomasek, Soller, Jordan (2025) Biology Letters.

 

Deniz istasyonunun yakınındaki çok sayıda balık türü arasında bu eğitim seanslarına en çok katılmak isteyenler iki çipura türü olmuş. Dünya çapındaki balık pazarlarında satılan çipuralar, merakları ve öğrenme istekleriyle araştırma takımını şaşırtmış.

“Ben suya girdikten saniyeler sonra bana doğru yüzdüklerini görüyordum. Görünürde bir anda ortaya çıkıyorlardı” diyor Soller.

Aynı balıklar, derslere katılmak için her gün ortaya çıkıyormuş. Soller bazılarına isim de vermiş.

“Sırtında iki parlak gümüş pulu olan Bernie ve kuyruk yüzgecinde bir ısırık izi olan Alfie vardı” diyor.

12 günlük bir eğitim döneminden sonra, Soller’ı yaptığı eğitim yüzüşlerinde yaklaşık 20 balık eksiksiz bir şekilde takip etmiş. Ayrıca Soller bazılarını fiziksel özelliklerinden tanıyabiliyormuş; Alfie’nin kuyruk yüzgecindeki kayıp bir parça gibi. Deneye katılan balıkların tek tek belirlenmesi, deneyin sonraki aşaması için zemin hazırlamış.

Yükselen bahis

Bir sonraki adım, yine aynı balıkların Soller’ı diğer dalgıç Maëlan Tomasek’ten ayırt edip edemediğini görme zamanıymış. Çalışmanın yazarlarından olan Tomasek, Max Planck Hayvan Davranışı Enstitüsünde ve Fransa’daki Clermont Auvergne Üniversitesinde doktora öğrencisi.

Tomasek bu dalışlarda Soller’a, daha fazla renk içeren bir dalış kıyafeti ve palet giyerek katılmış. Her iki dalgıç da sudaki aynı noktada başlamış ve sonrasında farklı yönlere yüzmüşler.

İlk gün balıklar Tomasek ve Soller’ı eşit oranda takip etmiş.

“Kimi takip edeceklerine karar vermeye çalışırken bocaladıklarını görebiliyordunuz” diyor Soller.

Tomasek, kendisini takip eden balıkları hiç beslememiş. İkinci günden itibaren Soller’ı takip eden balık sayısında önemli bir artış olmaya başlamış.

Araştırma takımı, balıkların doğru dalgıcı tanımayı öğrendiklerini doğrulamak için tek tek incelemek üzere altı balığa odaklanmış. Altı balıktan dördü, deney boyunca güçlü şekilde olumlu öğrenme eğrileri sergilemiş.

“Bu hoş bir sonuç çünkü balıkların Katinka’yı sadece alışkanlıktan veya diğer balıkların orada olmasından ötürü takip etmediklerini gösteriyor” diyor Tomasek bir açıklamada. “Her iki dalgıcın da farkındaydılar, her birini test ediyorlar ve yüzmenin sonunda ödülü Katinka’nın verdiğini öğreniyorlardı.”

Fakat Soller ve Tomasek bu deneyleri aynı dalış malzemeleri giyerek tekrarladıklarında balıklar ayrım yapamamış. Araştırma takımına göre bu durum, balıkların her bir dalgıçla dalış ekipmanlarındaki farklılıkları ilişkilendirdiklerini gösteriyor; çoğunlukla da renkleri.

“Neredeyse bütün balıklar renkli görebiliyor, dolayısıyla çipuranın gövde rengindeki parçalara göre doğru dalgıçla ilişkilendirme yapmayı öğrenmesi şaşırtıcı değil” diyor Tomasek.

Görme sırası bizde

Yüzler dalış maskeleriyle düzgün görünmediği için insanlar da su altında yüzerken böyle yapıyor. Çoğunlukla birini tanımanın en iyi yolu paletler, dalış kıyafetleri, maskeler ve diğer dalış malzemeleri arasındaki farklılıklar.

Balıklar daha fazla zamanla birlikte insanların elleri veya saçları gibi daha ince özelliklerine dikkat etmeyi öğrenebilirler. Araştırma takımına göre yabani balıkların belli ipuçlarını kullanarak insan bir dalgıcı tanımayı hızla öğrenebildiklerinin gözlemlenmesi, diğer balıkların belli kalıpları tanıyarak bizi belirleyebilecekleri konusunda daha fazla bulgu sağlıyor.

Makale yazarı ve biyolog Alex Jordan şöyle aktarıyor: “Bana çok şaşırtıcı gelmedi çünkü karmaşık bir dünyada gezinen ve her dakika sayısız farklı türle etkileşim kuran bu hayvanlar, görsel işaretlere dayanarak insanları tanıyabilir. Bence en şaşırtıcı olması gereken şey, bunu yapabildiklerine şaşırıyor olmamız. Su altındaki kuzenlerimizin kapasitelerini hafife alıyor olabiliriz.”

“İnsanların, evrim ağacında bizden bu kadar uzakta oturan, sezgilerimizle anlamadığımız balık gibi bir hayvanla bağ paylaşmasını düşünmek tuhaf olabilir” diyor Tomasek. “Fakat zahmet edip dikkatimizi verirsek, insan- hayvan ilişkileri evrimin milyonlarca yıllık uzaklığının üstesinden gelebilir. Artık bizi gördüklerini biliyoruz, şimdi onları görme sırası bizde.”

Yazar: Laura Baisas/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz