Yaklaşan fırtınanın güzergâhını tahmin etmek oldukça zordur ancak 149 milyon km uzaklıktan Dünyamıza yönelmiş bir fırtınanınkini tahmin etmekse, insan işi değil(!)
Şansa bakın ki göreve başlamak üzere olan yeni bir tahmin modeli var. 1 Ekim’den itibaren, Amerika’daki Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) Uzay Hava Tahmini Merkezinde çalışan meteoroloji uzmanları, kamu elektrik dağıtım şirketlerine bölgesel uzay hava tahmini vererek enerji şebekelerindeki dalgalanmalara karşı önlem almalarına imkân sağlıyor.
Tahmin verilen bölgeler yerel hava tahminlerine göre çok daha geniş, ancak önceki uzay hava modellerine kıyasla parseller göreceli olarak daha ufak, yalnızca 906.5 km2 veya başka bir deyişle Rodos Adası’nın yaklaşık üçte biri kadar.
Jeomanyetik düzensizlikler olarak da bilinen güneş fırtınaları birçok şekilde görülebilir; fakat en büyüklerinden bazıları taçküre kütle atımı (TKA), diğer bir ifadeyle belirli aralıklarla güneşten patlayan manyetik alanlarla karışmış devasa plazma yığınlarıdır. Hâlihazırda gökbilimciler güneşten gelen TKA’yı görebiliyor ve mevcut modeller ise saatler veya günler içerisinde dünyaya çarpıp çarpmayacağını bölgesel doğruluğu bulunmaksızın tahmin edebiliyor. Uzay Hava Tahmini Merkezinin Başuzmanı Howard Singer, Popular Science’a verdiği röportajda “Bu durum klasik bir meteoroloji uzmanının dünya üzerinde bir yerlere gün içinde bir ara yağmur yağacağını söylemesine benziyor” dedi.
Yeni model, istikrarlı yörüngesi üzerindeki Lagrange Noktası L1’deyken Dünya’nın müthiş fotoğraflarını çekmesiyle ünlü NOAA uydusu DSCOVR’ın pozisyonundan yararlanıyor. Yörüngenin L1 noktası Dünya’dan 1.6 km uzaklıkta ve daima Güneş ile Dünya arasında bulunmakta. Bu konum üzerinden uydu, güneş fırtınası üzerinde bürülü manyetik alanın büyüklüğünü ölçebiliyor.
Singer’a göre “Bu uydu tam da kıyı çizgisinin ötesindeki şamandıra gibi.” DSCOVR’dan alınan veri yeni modele dakika dakika aktarılabiliyor ve bu sayede model, yaklaşmakta olan güneş kaynaklı düzensizlikten en fazla etkilenecek yerler için bölgesel uyarı verebiliyor.
Güneş fırtınası Dünya’ya ulaştığında, fırtınadaki manyetik alan gezegenimizin manyetik alanı ile etkileşime girerek manyetosferden iyonosfere, oradan da devasa bir iletken gibi davranan Dünya’ya geçen elektrik akımları üretiyor. Elektrik üretim tesislerindeki teçhizat ve kullanıcılar bu olaya hazırlıklı değilse, şimşek fırtınasına maruz kalan televizyon gibi bazı cihazlar yanabilir.
Dünya üzerindeki farklı bölgeler güneş fırtınalarından aynı şekilde etkilenmiyor. Diyelim ki Kanada bir fırtına güzergâhında bulunuyorsa, Avustralya’ya göre daha çok etkilenecektir. Bu yüzden Kanada’da bulunan enerji üretim tesisleri ilave tedbirler alarak, şebekede yükselen akımı barındıracak kadar çok alan olduğunu garantilerken; eski trafoları takip edip yanmadıklarından emin olmak isteyeceklerdir.
Uluslararası denetim grubu Kuzey Amerika Elektrik Güvenilirlik Kurumu’ndan (NERC) Kıdemli Standart Geliştirici Mark Olson, Popular Science’a verdiği röportajda “Bölgesel düzeye kadar indirgenmiş bir tahmin, esasen güneş fırtınasının faaliyetlerini doğrudan etkileyeceği elektrik dağıtım şirketlerini uyarması bakımından daha etkili olacaktır. Güneş fırtınasının şebeke üzerindeki etkisine tesir eden, güç sisteminin bulunduğu enlem veya o konumdaki yeryüzünün yapısı gibi bölgesel etkenler vardır.” şeklinde açıklamada bulundu.
Son dönemde Dünya’yı vuran güneş fırtınaları göreceli olarak daha yumuşak etkide bulundu ancak biliyoruz ki bunlar çok daha büyük ve ciddi olabilir. 2012’de çok büyük bir TKA Dünya’yı ıskalayıp, tüm olayı kaydeden STEREO A adındaki bir uyduyu vurdu. Uydunun topladığı veri, fırtınanın Dünya’yı vurması durumunda muhtemelen şebekeleri aşırı yükleyip trafoları yok ederek muazzam bir küresel felakete sebep olabileceğini gösterdi.
Devasa TKA’lar geçmişte Dünyamızı vurdu. En büyüklerinden bir tanesi olan ve Carrington Olayı olarak bilinen hadise Ağustos-Eylül 1859’da gerçekleşti. Kocaman bir güneş patlaması, kuzey ışıklarının Panama kadar güneyde bile görülmesine sebep olurken, dünya çevresindeki telgraf hatlarını da kesintiye uğrattı.
O tarihten itibaren güneş fırtınaları 1921, 1989 ve 2003’te altyapı hasarına ve geniş çaplı elektrik kesintilerine sebep oldu; hatta 1967’deki fırtına bizleri savaşın eşiğine kadar getirdi. Lakin hiçbiri Carrington Olayı kadar büyük olmadı.
Unutmamamız gerekir ki Carrington olayı Amerikan İç Savaşı’ndan önce gerçekleşti ve bugün elektriğe 157 yıl önce olduğundan çok daha fazla bağımlıyız. 2012’de olduğu gibi, benzer bir olay ihtiyarlamış şebekelerimizi hazırlıksız yakalarsa; artan elektrik yükünün trafolara zarar vererek enerji sistemlerimizi uzun süreliğine kesintiye uğratma potansiyeli mevcut çünkü trafoları üretmek ne ucuz ne de kolay bir iş.
Tahminciler yeni sistemin elektrik dağıtım firmalarına, uzun süreli kesintiyi önlemek üzere reaksiyon gösterecek yeterli zamanı vermesini umuyor ve zaman geçtikçe çeşitli bölgelerin jeoloji bilgilerini Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumunun (USGS) yardımıyla ekleyerek modeli geliştirmeyi planlıyorlar.
Çeviren: Baha Cangören
Yazı tercümenizde L1 noktasının dünyadan uzaklığını 1.6 Km olarak almışınız. Doğrusu, L1 in dünyaya uzaklığı 1.5 milyon Km. dir.