Yeni eğitim öğretim dönemi, ergenlik dönemindeki bazı gençler arkadaşlarıyla yeniden bir araya gelmek demek. Diğerleri için de kaygının ve başarılı olup iyi notlar alma baskısının artması demek. Ottawa Üniversitesinde çalışan araştırmacılara göre bu durum mükemmeliyetçiliğe ve karşılığında anksiyete ile depresyona yol açabilir.
Araştırmacılar Shari Endleman, Heather Brittain ve Tracy Vaillancourt, Kanada’da 7. sınıftan 12. sınıfa kadar her yıl takip edilen 604 ergen genç üzerinde yaptıkları çalışmada akademik başarı ve mükemmeliyetçiliğin zamana göre sıralanışını incelemişler. Bilim insanlarına göre mükemmeliyetçilik, anksiyete ve depresyonun gelişimiyle sürekli bir bağlantı sergileyen ve kişinin kendi kendine koyduğu yüksek ölçütler ile belirlenen uyumsuz bir kişilik biçimi.
“Yüksek akademik başarı, dünya çapında alkışlanıp övülüyor” diyor baş yazar Dr. Tracy Vaillancourt. “Lisede derslerin iyi olması, gelecekte üniversiteye gitmek gibi mesleki beklenti ve kazanımları artıran akademik fırsatlar ile bağlantılı. Bu noktada tehlike ve belirsizlikler bulunuyor ve ergenlik çağındaki gençler bu baskıyı hissediyor. Fakat yüksek akademik başarının karanlık bir tarafı olup olmadığı belli değil. Bizim araştırmamızın odak noktasını da bu oluşturuyor.”
Elde edilen sonuçlar, akademik açıdan başarı gösteren ergenlerin kendilerini başarı ve mükemmeliyetçilikten oluşan bir fasit dairenin içinde bulduğunu göstermiş. Özellikle de ulaşılan her noktada daha yüksek notlar alınması, daha yüksek mükemmeliyetçiliğe yol açmış. Örneğin 7. sınıftaki yüksek not ortalamasının, 8 sınıfta daha yüksek mükemmeliyetçiliğe ve 9. sınıfta daha yüksek not ortalamasına yol açması gibi.
“İyi notlar elde etmek yüzeyde güzel görünse de, artan mükemmeliyetçilik ile olan bağlantıları endişe verici çünkü yüksek mükemmeliyetçilik uzun vadede sık sık akademik tükenmişliğe, derslere katılımın azalmasına ve yarıyıldaki not ortalamasının düşmesine yol açıyor. Bunların yanısıra, anksiyete ve depresyonun artmasına da sebep oluyor” diye ekliyor Dr. Vaillancourt.
Dr. Vaillancourt’un bu konuda bazı tavsiyeleri var.
“Sınavlarda başarılı olmak ve bunun için övülmek ne kadar iyi hissettirse de, gençlerin mükemmeliğe ulaşmanın mümkün olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Herkesin güçlü ve zayıf yönleri olduğunu ve bizi insan yapan şeyin bu olduğunu anlamaları önem taşıyor.
“Öğrencilerin okula geri dönmesiyle birlikte, ebeveyn ve eğitimcilerin gençlerin kendini kabul etmesini sağlayan ortamları teşvik etmesi özel önem arz ediyor. Gençlerin, halen belli hedeflere ulaşmaya çalışsalar bile insanların oldukları şekliyle kabul edilebileceklerini anlamasına yardımcı olmak gerekiyor.
“Gençlerde mükemmel olma baskısı oluşturmaktan kaçınılması ve bunun yerine, gösterdikleri çabaların yanısıra ufak olsalar bile başarılarının onaylanması gerekiyor. Ayrıca, “ya hep ya hiç” düşüncesine karşı çıkılmaya çalışılması gerekiyor (ör. standartlar ya karşılanır ya karşılanmaz gibi). Mükemmeliğe erişmemek, kişinin başarısız olduğu anlamına gelmez.”
Çalışma International Journal of Behavioral Development bülteninde yayımlandı.
Kaynak: Ottawa Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.