2017 Yılı Kayıtlardaki En Sıcak Yıllardan Biri ve Bu Sefer Bahanemiz Yok

0

Üstelik artık El Nino’yu da suçlayamıyoruz.

Yine başlıyoruz. Küresel iklim konusundaki son açıklamaya göre, kayıtlardaki en sıcak yıllardan birini yaşamış olmamız muhtemel.

Aslında 2017 yılı, hiç El Nino yaşanmayan ve küresel çapta pek çok şiddetli hava olayının gerçekleştiği en sıcak yıl olacak gibi görünüyor.

2017 yılı hızlı bir şekilde sona yaklaşırken, Dünya Meteroloji Örgütü (WMO) Pazartesi günü Almanya’nın Bonn şehrindeki son Birleşmiş Milletler COP23 iklim değişikliği zirvesinde şartlı bir bildirge yayınladı.

Bildirgeye göre bu yıl Ocak ayından Eylül ayına kadar olan küresel ortalama sıcaklıklar, endüstri öncesi devrin yaklaşık 1.1°C üstündeydi. Bu miktar, Paris Anlaşması’nın meşhur 1.5°C’lik hedefine oldukça yakın.

Bu sene Avrupa ve Afrika kıtasının bazı bölümlerinde rekor derecede yüksek sıcaklıklar yaşandı. Daha dikkat çekici olan şey ise, El-Nino döngüsünün sıcaklık artıran etkisi bu yıl yaşanmamıştı.

Uzmanların belirttiği üzere küresel sıcaklıkların rekor kırdığı son iki yıl, son derece güçlü olan El Nino sebebiyle özellikle bunaltıcı olmuştu; El Nino, Pasifik Okyanusu boyunca sıcak hava taşıyan çevrimsel bir değişim.

(WMO)

Bu yüzden 2017 yılı geçen seneki genel sıcaklık rekorlarını kırmamış olsa da, 2013-2017 dönemini kayıtlardaki en sıcak beş yıllık dönem olarak kapatarak El Nino’suz en sıcak yıl oldu.

Elbette bu gelişmeler iklim bilimciler için fazla şaşırtıcı değil, çünkü küresel sıcaklıklarda bir süredir yukarı doğru çıkan bir gidişat görüyorlardı. Şimdi ise neler olduğuna dair sağlam bir açıklamaları var.

WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, “Son üç yılın hepsi, sıcaklık rekorları bakımından en tepede bulunuyordu. Bu durum, uzun dönemli bir ısınma gidişatının parçası” diyor.

Giderek artan sıcaklıklardan ayrı olarak bu yıl, bazıları başlı başına rekor kıran şiddetli hava olayları yaşandı.

Örneğin Kuzey Atlantik bölgesinde yüksek oranda faal bir tropik kasırga mevsimi yaşandı ve yüksek etkiye sahip üç büyük fırtına birbiri ardına ABD’yi vurdu. Harvey Kasırgası’nın bıraktığı yağmur ve yol açtığı sel, 1.539 milimetre yüksekliğiyle Birleşik Devletler anakarasında şimdiye kadar kaydedilmiş yedi günlük en büyük yağış olarak tarihe geçti.

Uzmanlar, iklim değişikliği ile bu tropik fırtınalar arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu biliyorlar fakat WMO takımı, yağış miktarını daha şiddetli yapan şeyin insanların sebep olduğu iklim değişikliği olabileceğini buldu.

Tahrip edici su baskınları da Ağustos’un ortalarında özellikle Nepal’in doğusu ve Bengladeş’in kuzeyi olmak üzere Hindistan kıtasının bazı bölgelerini etkiledi. Bu sırada Kenya’da o kadar şiddetli bir kuraklık oldu ki, ulusal felaket ilan edildi.

“Asya’da 50 derece Celsius’a kadar çıkan sıcaklıkların, Karayipler ve Atlantik’te birbiri ardına rekor kıran ve İrlanda kadar uzağa erişen kasırgaların, pek çok milyon insanı etkileyen, tahrip edici muson sellerinin ve Doğu Afrika’da acımasız bir kuraklığın içinde bulunduğu sıradışı hava durumlarına şahit olduk” diyor Taalas.

“Bu olayların birçoğu, insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı artışlarının sebep olduğu iklim değişikliğinin göstergesi niteliğinde. Detaylı bilimsel çalışmalarla, bu olayların tam olarak hangileri olduğu belirlenecektir.”

Kötü hava olaylarının oluşturduğu upuzun bir listeden daha fazlası olan son iklim bildirgesi, dünya çapındaki karar vericilerin COP23 zirvesinde göz önüne alacakları belgelerden biri olacak.

İyi haber ise, değişimin kesinlikle olası olması. Dünya nihayet bir araya toplanıp, iklim değişikliğinin getireceği en kötü şeyi hafifletmeye çalışıyor.

Zirveye ev sahipliği yapan BM İklim Değişikliği Genel Müdürlüğu Sekreteri Patricia Espinosa şöyle söylüyor: “Hükümetler arasında olduğu kadar, şehirler, devletler, bölgeler, yöreler, iş dünyası ve sivil toplum arasında da eşi görülmemiş ve çok hoş bir ivme var.”

Zirveyi düzenleyenler, COP23’ün geniş kapsamlı, hızlı ilerleyen ve tutkulu gezegen koruma gayreti için iyi bir “sıçrama tahtası” görevi görmesini umuyorlar. Ayrıca Paris Anlaşması’nın en iyimser hedefine bile hâlâ ulaşabileceğimiz göz önüne alındığında, biz de epey umutlu hissediyoruz.

Sonuçta, bahisler inanılmaz derecede yüksek; yaşayacak başka gezegenimiz yok.

“Bu bulgular, Paris Anlaşması’nın hedeflerini ve heveslerini tutturmayı başaramazsak insanların, ekonomilerin ve Dünya üzerindeki tüm yaşam yapısının karşı karşıya kaldığı, giderek artan tehlikeleri vurguluyor” diyor Espinosa.

 

 

 

 

ScienceAlert

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz