16. yy Fransızlarının sağlık konusundaki endişeleri bizimkilerden biraz farklıydı. Çoğu insan kirli koşullarda yaşıyordu ve enfeksiyon kaynaklı hastalıklar oldukça artmıştı. Ortalama bir insan sadece 30’lu yaşlarına kadar yaşamaktaydı. Tüberkülozdan ya da vebadan kurtulmuş olsalar da günümüzün en yaygın hastalığı olan kalp hastalığına yakalanıyorlardı. Fransa’da ki arkeologlar 1600 lerin başında mumyalanmış 5 adet kalp buldular. Kalplerden birkaçının ise hastalık belirtileri taşıdığı, dün Chicago’da yapılan Kuzey Amerika Radyoloji Derneği toplantısında gösterildi.
Araştırmacılar kalpleri Jakobenler Manastırı harabelerini incelerken çıkardı. 2011’de başlanılan kazıdan itibaren araştırmacılar 800 mezar ve 5 adet kalp şeklindeki metallerin içine mumyalanmış kalp buldular. Uzmanlardan oluşan bir ekip dikkatlice kalpleri kaplarından çıkarıp MRI ve CT görüntülerini oluşturdular. Kalplerden dördünün kanal ve kapakçıkları tanımlanabilirken birinden görüntü elde edemediler. Araştırmacılar dokulara tekrar normal su seviyelerini kazandırdıktan sonra daha fazla tarama yapıp incelemek için parça alabildiler.
Kalplerden biri herhangi bir hastalık belirtisi göstermezken, diğer üçünün atardamarında plakların oluştuğu ve ateroskleroz denilen bir damar tıkanıklığı hastalığına sahip olduğunu gözlemlediler. Bilim insanları hala hastalığa neyin sebep olduğundan emin değiller ancak sigara içmenin ve yüksek tansiyonun hastalığı ilerletip kalp krizi ve felce neden olabileceğini biliyorlar. Fatima-Zohra Mokrane “Ateroskleroz yeni bir patoloji değil ve incelenen farklı kalplerde de daha önce gözlemlendi” diye belirtiyor Reuturs’a.
Vücudun geri kalanı olmadığı için araştırmacılar kalplerin sahiplerini neyin öldürdüğünü saptayamıyorlar. Ancak bunlar gibi eski ve iyi korunmuş örnekler bulmak bilim insanlarının bu hastalığın nedenlerini ve gelişimini anlamasında oldukça yaralı oluyor. Aynı yerden kazılan başka bir örnek ise kurşun tabutun içinde gömülmüş bir ceset. Yapılan incelemelere göre içinde patojenik bakteri bulunduruyor olabilir ki bu da araştırmacılara hangi bulaşıcı hastalıkların o dönemde yaygın olduğunu gösterebilir.
