Havanın temiz ve 15-20 derece olduğu, nemin düşük olduğu, o ılıman ve güzel havaları hepimiz severiz. Mangal yapmak, uzun bir yürüyüşe veya koşuya çıkmak ya da köpeğimizi gezdirmek için harika havalardır.
Eğer o günlerin tadını yeterince çıkardığını düşünüyorsanız, size kötü bir haberimiz olacak. Çünkü önümüzdeki yıllarda, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak o güzel günler daha da nadir olacak.
Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nde , iklim değişikliğinin ılıman hava üzerindeki etkisini inceleyen yeni bir çalışmada yardımcı yazarlık yapan Sarah Kapnick: “Günlük yaşamı etkileyen, havanın türüdür,” diyor. “Havanın durumuna göre umutlanır ve ona göre yaparız.”
Geçtiğimiz yıllarda küresel ısınmanın, sıcak hava dalgaları, süper fırtınalar, su baskını ve kuraklık gibi sıra dışı hava olayları üzerindeki etkisine dair pek çok araştırma yapılmış olsa da iklim değişikliğinin, keyfini en çok sürdüğümüz havalar üzerindeki etkisine pek az ilgi gösterilmiştir.
Weather Underground’da (telefonlarınız için aynı isimde hava durumu tahminleri yapan bir uygulama mevcuttur) atmosfer bilimci, blog yazarı ve aynı zamanda The Thinking Person’s Guide to Climate Change (Düşünen İnsanın İklim Değişikliği Rehberi) isimli kitabın yazarı olan Bob Hensen: “Bu, iklim değişikliğine bakmanın çok ilginç bir yolu.” diyor.
Bahsi geçen yeni çalışmada yer almasa da “İnsanlar iklim değişikliğindeki uzun dönemli değişikliklerin nasıl ilerlediğini ve bize gizlice yaklaştığını göstermek için sıklıkla kaynayan sudaki kurbağa örneğini kullanıyor.” diyor Henson. “Fakat bu, her günkü hava, sıra dışı hava olayları değil; yani günlük hayatımızı en çok etkileyen sıradan hava. İklim değişikliğinin diğer yönleriyle birlikte, konu ılık havaya geldiğinde kazananlar ve kaybedenler olacak – fakat küresel boyutta bakarsak kayıplarımız, kazançlarımızı aşabilir.”
Çalışma, ısınmanın bir sonucu olarak ılık günlerin sayısının azalacağını varsayıyor. Araştırmaya göre şuan yılda 74 gün olan ılık gün sayısı 2035’te 4 gün, 2100 yılında ise 10 gün azalacak.
Princeton Üniversitesi’nden doktora sonrası Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi Jeofizik Akışkanlar Dinamiği Laboratuvarı’nda araştırmacı ve ekip lideri olan Karin van der Wiel: “ Ilık hava herkesin bildiği, tecrübe ettiği ve anılara sahip olduğu bir şeydir,” diyor. “Çalışmamız, insan kaynaklı iklim değişikliğinin, ılık havada meydana gelecek değişikliklerde başı çekeceğini gösteriyor. Bu değişiklikler şu an ve insanların yaşadığı yerlerde oluyor.”
Ilık havayı kaybetmek turizmin, inşaat sektörünün, taşımacılığın, tarımın zarar görmesine ve dışarıda yapılan aktivitelerin azalmasına neden olabilir çünkü bunların hepsi belirli hava olaylarına bağlı olarak gerçekleştirilir. Ekonomik bedelin yanı sıra, yaz aylarındaki ılık günler, ölümcül sıcak hava dalgaları gibi davranıp sağlık üzerinde de olumsuz etkiler doğurabilir.
Bilim insanları, artan ısı ve neme bağlı olarak en büyük kayıpların tropikal bölgelerde meydana geleceğini tahmin ediyor. Afrika’nın, Asya’nın ve Latin Amerika’nın bazı bölgeleri, 2100 yılına gelesiye kadar her sene ılık hava 50 gün daha azalabilir.
Amerika Birleşik Devletleri ve dünya çapındaki pek çok dağlık alan gibi ekvatordan uzak alanlarda yaşayanlar daha fazla ılık gün görecek gibi duruyor. Bu alanlara Kuzeydoğu Kanada sınırı boyunca yaşayan topluluklar, yine Ortabatı, Kuzeybatı Kanada ile Kanada’nın diğer pek çok bölgesi dahil. Amerika’nın bazı şehirleri ılık günlerini yaz ayları boyunca kaybetse de bunları soğuk dönemlerde geri kazanabilir.
“Amerika’da ılık hava kazanacak birkaç yer var.” diyor Kapnick. “Bunların başta geleni mesela Seattle ılık havayı, bu yüzyıl sonunda yaşanacak yazda değil fakat ilkbahar ve sonbaharda kazanacak. Los Angeles da yaz ayında kayıp yaşarken ilkbahar ve kış mevsiminde kazançlı çıkacak.”
Atmosferde sera gazı emisyonundaki artıştan kaynaklanan sıcaklık yükselirken araştırmacılar, yüksek çözünürlüklü iklim modelleri kullanarak küresel çapta değişen ılık hava davranışlarını inceledi.
“Mevcut iklimi taklit etmek için bir iklim modeli programı kullandık,” diye açıklıyor van der Wiel. “Bu taklitte ılık günlerin sayısını hesapladık. Sonra, iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerini, oluşturduğumuz taklit üzerinde görebilmek için kullandığımız iklim modeli programında sera gazını arttırdık. Yaptığımız değişiklik, dünya çapında sıcaklığın artmasına, nemde ve yağışta değişikliğe hem de son derece kendine has bir şekilde değişikliğe yol açtı. Bu yeni ve ‘gelecekteki’ iklimde, ılık günleri tekrar saydık. Sonra küresel olarak her bölgedeki ılık gün sayısındaki artış veya azalışı tekrar hesaplayabildik.”
Kapnick ekliyor: “Mevcut iklime bakmak bize aynı zamanda ılık günlerin sayısının yıldan yıla doğal bir biçimde nasıl değiştiğini hesaplama ve gelecek ılık günlerdeki değişimin, doğal yollarla meydana gelen değişimlerden daha büyük boyutta olacağını bilme imkânı verdi.
Çalışma, İngiltere’nin, Kuzey Avrupa’nın, Patagonya’nın ve Güney Amerika’nın bazı bölgelerinin, 21. yüzyılın sonundan itibaren her yıl 15 kadar ılık gün kazanabileceğini tahmin ediyor. Bu bölgelerin bazılarında ılık günler yaz aylarında düşmesine rağmen, sonbahar, kış ve ilkbaharda bollaşacak.
“Daha sıcak bir iklimin, bazı bitkileri ve hayvan türlerini kutba doğru ittiğini gördük bile ama insan topluluğu en hızlı ekvator çevresinde gelişiyor ki ılık günlerdeki kayıp en çok bu bölgelerde yaşanabilir,” diyor Henson. “Biz insanlar aşırı derece uyum sağlayabilen bir türüz ama bitkilerin ve hayvanların klimayı açma veya rahat edebilmek için giysilerini değiştirebilme lüksleri yok.”
“Bu çalışma ABD’de, ısınan iklimin daha fazla sayıda rahat bir kış mevsimi karşılığında, harika yaz günlerinden bazılarını sileceğini belirtir,” diye ekliyor. “Bunun güzel bir ticaret olup olmadığı nerede yaşadığınıza ve ne tür havadan hoşlandığınıza bağlı. Bu özellikle ABD nüfusunun en hızlı şekilde arttığı Sunbelt (Virginia’dan Güney Kaliforniya’ya kadar uzanan bölge) için geçerli. Güney ve Güneybatı’daki insanlar, yazın en sıcak günlerinde sıklıkla içerde kalırlar ve daha ılık günlerde ise yalnızca kafalarını dışarı çıkarırlar. Halkın büyük kısmıysa kışın soğuk günlerinde işle veya okulla meşguldürler.”
Zamanla ısının ve nem oranının ‘ABD’nin güneyindeki ılık günlerin toplamını aşabileceğini’ vurguluyor ve ekliyor: “Amerikalıları Sunbelt’e çeken ılık hava bozulunca ne olur?”
Bilim insanları, kendi çalışmalarının daha fazla çalışmaya teşvik edeceğini umuyor, eklenecek yeni bilgilerle iklim değişikliğinin fiziksel ve akli sağlığın, boş zaman ve kentsel planlamanın yanı sıra özellikle iş ve endüstri sektörleri için önemini kanıtlayacağına inanıyor.
Dahası “ilerleyen çalışmalar, ılık günlerin insan duyguları, psikolojisi ve belki de kararları üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu söyleyebilir.” diyor van der Wiel.
Çeviren: Özümcan Aslantürk