Bir bilim krizi önlenirken.
Kanser araştırmasındaki bir miktar yüksek profilli tezin yeniden üretilip üretilemeyeceğini test eden son deneylerde, sonuçların çoğu onaylandı.
Rapor, Tekrarlanabilirlik Projesi: Kanser Biyolojisi adı verilen bir girişimin parçası olarak önceki beş çalışmadan sadece iki tanesinin doğrulanabilmesinin ardından umut veriyor.
ABD Açık Bilim Merkezi ve Bilim Değişimi arasındaki bir işbirliği olan proje, klinik öncesi kanser tedavisi deneylerini sürdüren şirketlerin, çalışmaların yüzde 89 kadar fazlasının tekrarlanamadığını iddia etmesiyle harekete geçirildi.
Tekrarlanabilirlik, bilimde önemli bir konu. Eğer bir deneyin sonuçlarına çok güveneceksek, deneyin yöntemini takip ederek tamamen aynı sonuçları üretmemiz gerekir.
Bu durum, bütün bilim insanlarının sonuçların nasıl yorumlanacağı üzerinde anlaşması gerektiği anlamına gelmez, fakat bir yöntem birden fazla veri dizisi üretiyorsa, deneye olan güven kaybolur.
Psikoloji, tekrarlanan klasik (ve genelde etkili) deneylerin aynı gözlem sonuçlarına ulaşmadığı ve “tekrarlanabilirlik krizi” adı verilen bir şey yüzünden geçtiğimiz yıllarda eleştiri altındaydı.
Buna bir kriz adını vermek biraz aşırı görünebilir, fakat geçen sene Nature tarafından yürütülen bir ankette, ankete katılan 1.576 araştırmacının yarısından biraz fazlasının, ortada önemli bir sorun olduğunu düşündüğü bulundu.
Bu kadar fazla deneyin tekrarlamaya neden karşı koyduğuna veya bunun hakkında ne yapabileceğimize dair birçok görüş var. Örneğin, eski bulguları test etmek yerine sürekli yeni bulguları “yayınlamak veya çürütmek” için yapılan baskı, kötü bilim doğal seçilimi oluşturmakla suçlanıyor.
Bütün sonuçları (sadece başarılı olanları değil) paylaşmak için araştırmaları açmak da, bilimi biraz daha dürüst bir kültür haline getirme konusunda övülen bir yöntem olmuştu.
Tekrarlanabilirlik Projesi: Kanser Biyolojisi, genel olarak sonuçları tekrarlama becerimizi etkileyen etmenleri belirlerken, kanser araştırmasında tekrarlanabilirliğin doğası üzerinde bulgular sağlayarak, sorun için kullanışlı bir cevap niteliği taşıyor.
Projede ilk olarak 2010 ile 2012 arasında yayınlanan 50 etkili kanser tezine odaklanıldı, fakat araştırmacıların hepsi tezlerinin ağır şekilde irdelenmesine istekli değildi ve bu yüzden test edilmek üzere sadece 29 tane kaldı.
Ocak ayında ilk sonuç dizisi geldi ve raporlar pek övgü dolu değildi.
Beş önemli çalışmadan ikisi tatmin edici bir şekilde yeniden üretilebiliyordu, iki tanesinde karışıklığa sebep olan teknik sorunlar yaşandı ve birisi hiç tekrarlanamıyordu.
Kulağa geldiği kadar kötü şekilde, sonucun tam olarak nasıl yorumlanacağını bilmek zordu. Bir açıdan, böylesi araştırmaların faydasına olan güvenimiz sarsılmalıydı.
Fakat bazıları bunun ayrıca, bize bilimin karmaşık olduğunu göstermesi gerektiğini düşünüyor.
eLife editörü ve kanser biyoloğu olan Charles Sawyers, Ocak ayında Science dergisine şöyle söylemişti: “İnsanlar, bilimin tekrarlanamadığı şeklinde küstahça yorumlar yapıyorlar. Bu ilk beş tez, bunu söylemeyi zorlaştıran karmaşıklık katmanlarının bulunduğunu gösteriyor.”
Son iki çalışmada, Cancer Cell bülteninde 2010 yılında bazı lösemi ile beyin kanseri şekillerinde bulunan mutasyonlar üzerine yayınlanan bir rapor ve Nature bülteninde 2011 yılında lösemi hücrelerinin bölünmesini durdurabilen bir durdurucu üzerine yayınlanan bir tez test edildi.
İkisi de önceki araştırmaların önemli kısımlarını tekrarlamayı başardı. Yani o zamana kadar tekrarlanan yedi deneyden dördü, bulguları desteklemişti.
Sonuçların hepsi tamamen mükemmel tekrarlar değildi, bu yüzden haberler heyecanlı değil. Tekrarlanan 2011 tarihli çalışmada, durdurucunun farelerdeki kanser hücrelerinin büyümesini azaltmasına rağmen, yeni çalışma farelerin ömrünü uzatmayı tekrarlayamadı.
Fakat yeni çalışmanın önceki yöntemden hafifçe sapmış olmasından dolayı bazı araştırmacılar böylesi bir farktan çok fazla anlam çıkarmamanın önemli olduğunu düşünüyor.
eLife editörü ve Harvard Üniversitesi moleküler biyoloğu Karen Adelman, Science dergisine şu açıklamada bulunuyor: “Bence hayatta kalmada istatistiksel olarak önemli farklılıkların çok fazla bulunmuyor oluşunu bitiş noktası yapmamak konusunda dikkatli olmalıyız.”
İnce fark, tekrarlanabilirliğin ya hep ya hiç meselesi olmadığını da gösteriyor. Bilimin genel olarak mutlak bir geçme veya kalma sunmaktan ziyade, tartışmaya bilgi sağlama görevi görmesi gibi.
Önümüzdeki yıllarda hem hayal kırıklığına uğratacak hem de cesaret verecek daha fazla tekrar göreceğimize kuşku yok, bu yüzden boş yere umutlanmayalım.
Asıl başarı, nasıl bilim yaptığımıza dair iyi bir bakış atmak ve onu eskisinden daha kuvvetli hale getirmek için kullanabileceğimiz yeni bilgiler olacak.
Bütün Tekrarlanabilirlik Projesi: Kanser Biyolojisi araştırmaları eLife bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert