Tersini mi yaptık?
İngiltere’deki tıbbi uzmanlar, hastaların antibiyotik ilaçlarının hepsini almaları yönünde talimat vermemeleri konusunda hekimlere ve kanun koyuculara çağrı yaptılar ve bu tavsiyenin sadece temelsiz olmadığını, aynı zamanda dirençli mikrop salgınına da katkıda bulunabileceğini iddia ettiler.
Pratisyen hekimlerin yarım yüzyıldan fazladır yaydığı geleneksel kanının aksine, çoğu durumda antibiyotik ilaçlarının hepsini almayı ihmal etmek, en yaygın bulaşıcı bakteri türlerinin direnç geliştirme tehlikesini artırmıyor.
Çoğumuz geçmek bilmeyen öldürücü bir boğaz ağrısı veya bir kulak ağrısıyla doktora gitmişiz ve iyi hissetmeye başladıktan sonra bile tabletlerin tamamını almamız yönünde bilgece bir yönergeyle bizlere bir antibiyotik yazılmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü bile, antibiyotikleri çok erken bırakmanın geride kalan bakterilere bir yardım eli uzatacağı fikrini destekliyor.
Brighton ve Sussex Tıp Okulu’ndan Martin Llewelyn ve meslektaşları şöyle açıklıyor: “Örneğin Dünya Sağlık Örgütü, 2016 Antibiyotik Farkındalığı Haftası’nı destekleyen malzemelerde, hastalara verdiği tavsiyede şöyle demişti: ‘iyi hissediyorsanız bile her zaman reçetenin hepsini tamamlayın, çünkü tedaviyi erken durdurmak, ilaca dayanıklı bakterilerin çoğalmasını destekler.”
Sorun şu ki, bu tavsiye hiçbir zaman herhangi türden bir araştırmaya dayanmadı, bunun yerine, 1940’lı yılların başlarında yeni keşfedilen bakteri öldürücü penisilin üzerinde klinik deneyler yürüten Avustralyalı eczabilimci Howard Florey tarafından ortaya atılan erken bir hipotezden doğdu.
Florey ve takımı, Penicillium chrysogenum (o zamanlar P. notatum idi) küfünden sadece 4 gram bileşik çıkarmayı başardılar; bu, yaklaşık bir günlük tedavi değeri için yeterliydi.
Bunun tedavi bakımından etkilerini test etmek amacıyla maddeyi, kötü bir Streptococcus pyogenes enfeksiyonu geçirmiş olan Albert Alexander adındaki bir hastaya enjekte ettiler.
Araştırmacılar sonraki dört gün boyunca Alexander’ın idrarından mümkün olduğu kadar penisilini geri kazandılar ve onu yavaşça azalan dozlarla tedavi etmeye devam ettiler.
Maalesef hasta için bu yeterli değildi. Hastanın enfeksiyonu başlangıçta azaldı fakat sonunda ilaç bittiği zaman onun yaşamına mal oldu.
Hastalarını kaybeden fakat bakterisel enfeksiyona karşı güçlü bir tedavi konusunda penisilinin kuvvetli mücadeleci olduğunu pekiştiren Florey ve meslektaşları için bu durum, büyük kayıplarla elde edilen bir zafer gibiydi.
Penisilini ilk defa bir antibiyotik bileşeni olarak belirleyen Alexander Fleming, bakterilerin, bileşenin zehirli etkisine alışık hale gelebileceğini uzun zamandır anlamıştı.
Fleming, 1945 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü için yaptığı kabul konuşmasında, “Eğer penisilin kullanırsanız, yeteri kadar kullanın!” diye tavsiye vermişti.
Llewelyn ve meslektaşı uzmanlara göre, bu ilk mesajların (geride dirençli bakteriler bırakma ve çok kısa bir süreçten sonra ölen hasta ihtimaline dair) o zamandan beri tıbbi sezgiyi etkisi altında bırakarak, hastaları en yaygın hastalıkları tedavi etmek için gerekenden daha fazla antibiyotik almaya teşvik etmişti.
Diğer taraftan, bir enfeksiyona atom bombası atmanın da önemli olduğu vakalar bulunuyor.
Mycobacterium tuberculosis ve Salmonella typhi gibi enfeksiyon uzmanı olan etmenler ve hatta HIV gibi bakterisel olmayan hastalık yapıcılar ile sıtmadan sorumlu olan parazitler, kendiliğinden mutasyon geçirip dirençli hale gelebilirler.
Enfeksiyonun geri kalanı temizlendiği zaman, bulaşıcı olan bu türler yeniden ortaya çıkabilir. Bu ölümcül mikropların bütün türlerini alt etmek için birden fazla ilacı birleştirmek önemlidir. Bütün süreçleri sonuna takip etmeyi başaramamak, dirençli türlerin bir nüfus boyunca yayılma tehlikesini artırabilir.
Boğaz ağrısına, iltihaplanmış kesiklere ve idrar yolu enfeksiyonlarına neden olan en yaygın enfeksiyonlar, vücutlarımızda yaygın olarak yaşayan ve çimler biraz daha yeşil göründüğü zaman çitten atlayan fırsatçılar kadar uzman değillerdir.
Şu an vücudunuzu işgal eden milyarlarca mikroorganizma arasında, antibiyotiklere karşı halihazırda bir derece dirençli olanların sayısı bir avuç kadardır.
Sorun burada yatıyor; bir antibiyotik tedavi süreci, bütün bu mikropları öldürmeyecektir. Üstelik bunun için minnettar olmalısınız! Bu salaklara ihtiyacınız var.
Bu fırsatçı enfeksiyonların çoğunda, sadece sorun çıkaranları yenmek önemlidir. Bu durumda daha fazlasını yapmak, daha iyi olmayacaktır.
Araştırmacılar şöyle yazıyorlar: “Bu fırsatçı bakteriler ne kadar uzun süre antibiyotiğe maruz kalırsa, antibiyotik direnci bakımından seçilme baskısı o kadar yüksek olur.”
İlaca karşı dayanıklı, hastalık yapıcı “süper mikropların” yayılışı, antibiyotik gibi tedavilerin yanlış kullanılmasının dirençli nesillerin daha yaygın hale gelmesine yardımcı olduğu bugünün dünyasında büyük bir endişe niteliği taşıyor.
Peki ne yapılması gerekiyor? Araştırmacılar bile, daha etkili bir yönerge oluşturmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu itiraf ediyorlar.
“Daha iyi hissettiğiniz zaman durmak gibi en uygun basit ve alternatif mesajları kararlaştırmak için araştırma gerekiyor,” diyorlar.
Şimdilik, Popular Science’ın tıbbi tavsiye köşesi olmadığını ve bunun sadece bir adet inceleme olduğunu aklınızda tutun. Belki ilk önce birkaç soru sorduktan sonra, pratisyen hekiminizle konuşmanızı ve onların önerilerini takip etmenizi söyleyen genel sorumluluk reddini önemle belirtiyoruz.
Bu analiz BMJ bülteninde yayınlandı.
ScienceAlert