Kendi organlarınızı yemenize hiç gerek yok!…
Çocuk doğurmak korkutucudur. Ufacık bir insan, çok dar olduğunu düşündüğünüz bir bölgeden bir şekilde çıkmayı başarır. Bu olay sırasında, bazı kısımlarınız resmen yırtılır. Yabancıların önünde, neredeyse büyük abdestinizi yapacak duruma gelirsiniz.
Bütün bu haykırışların, büyük abdestlerin ve ebeveyn olma telaşının arasında, çoğu kişinin alternatif tıbba yönelmeleri anlaşılabilir. ABD, içinde bulunduğumuz bu gelişmiş dünyadaki en berbat anne ölüm oranlarına sahiptir ve bu ölümlerin yüzde 60’ı önlenebilir ölümler. Sağlık sistemlerinin sizin durumunuzdaki pek çok kişiyi içine düşürdüğü bu durumu gördüğünüzde, tüm imkanları araştırmanız mantıklı görünüyor.
Ama lütfen, plasentalarınızı yemeyin.
Bu sağlık bilgisi, tıpkı paleo diyetinde olduğu gibi ortanın üzerinde gelir sahibi olan insanları hızlı şekilde etkiledi. Bu iki eğilim, sözde temel aldıkları evrimsel biyoloji, kaba saba bir üstünlük hissi ve tamamen bilimsel kanıttan yoksun olmaları konusunda da birleşiyorlar.
Plasentafajlık başka memelilerde yaygın olarak görülüyor olabilir, ama bu durum onu insanlar için sağlıklı bir şey yapmıyor. Bir vaka ile örneklendirecek olursak: Bir bebek, annesi bozulmuş plasenta hapları aldığı için 2016 yılının Eylül ayında bakteri enfeksiyonu kapmıştı. Bebek acile kaldırılmış, yeni doğan yoğun bakımında 11 gün geçirmiş, ufacık damar yolu aracılığıyla antibiyotik alması gerekmişti. Taburcu edilmiş ama beş gün sonra yeniden aynı enfeksiyonla acil servise getirilmişti ancak sonra doktor, annenin plasentayı daha sonra kullanmak üzere istediğini anımsamıştı. Oğlu tamamen iyileşinceye kadar iki hafta daha çoklu antibiyotik tedavisi almak durumunda kalmıştı. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, bu çocuk üzerine bir rapor düzenlemiş ve bu organın (ne kadar özenle kurutulmuş ve konunun güya uzmanı tarafından hazırlanmış olursa olsun), yenmesinin çok tehlikeli olduğunu açıklamıştı.
Bütün bunlar, doğruluğu bile henüz kanıtlanmamış olan bazı sağlık önerileri yüzünden gerçekleşti. Doğumu yaklaşan annelere, plasenta yemenin doğum sonrası depresyonu önlemeye ve fiziksel iyileşmeyi hızlandırmaya faydalı olduğu söyleniyor. Ayrıca doğumdan sonra demir seviyeleriniz genelde azalmış oluyor ve plasenta sözde demir eksikliğine de iyi geliyormuş, bizden başka hemen hemen bütün kara memelileri doğumdan sonra plasentalarını yiyorlarmış ve bizim yemememiz evrimsel açıdan bir dengesizlikmiş. Şempanzeler yapıyor diye, bizim de mi yapmamız lazım?
Her şey bir yana, bu mantığa göre hareket edecek olsaydık kendi kakamızı yememiz, başkalarının bebeklerini de öldürmemiz gerekirdi. Bunun yerine, kanıtlara odaklanmalıyız (bu örnekte ise kanıtların olmamasına odaklanacağız).
Plasenta bir organdır. İçinde önemli miktarda bakteri popülasyonu yaşar ve muhtemelen bu bakterileri yemeniz sizin için en yararlı seçenek değildir. Bunlar vücudunuzun içindeyken tamamen zararsız olabilirler ve oradayken bile sindirmeniz zararlıdır. İnsanlar, plasentalarını çiğ çiğ yemiyor olsalar bile, doku kurutuluncaya ve jelatin kapsüllere konuluncaya kadar, bakterilerin çoğalması için çok fazla zaman bulunuyor. Madem diğer memelilerin yaptıklarını yapmak istiyorsun, o zaman plasentayı çiğ çiğ yiyeceksin. İnsanların, kendilerine ait yapış yapış, kanlı, iri bir et parçasını kemirmek için böylesine yaygara yaptığını görmek komik bir şey. Hap şekline sokup yuttuklarında bir problem kalmıyor. Ama işin aslı öyle değil, yuttukları kendi organları. Yok, biz almayalım.
Şirketler, plasentayı yenilebilir bir ürün haline getirmekte rol oynamaktan fazlasıyla mutlular. Pek çoğu, müşterilerinin nereye isterlerse götürüp günde üç adet almaları için plasentayı kurutuyor, dilimliyor, eziyor, daha sonra da yaklaşık 120 hap haline getiriyorlar. Bunu yaparken, plasenta hapları takviye haplar kategorisinde düşünüldüğünden, Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) kendilerini denetime tabi tutmuyor. Asıl tehlike de işte tam burada: Biyolojik bir tehdidin, hiçbir denetime tabi olmaksızın bir şirkete verilmesi ve çaresiz, minicik bir insanın halen size bağımlı olduğu bir dönemde bu ürün yemeniz.
Bir kez daha hatırlatalım, plasentaların insan sağlığına herhangi bir yarar sağladığına dair hiçbir kanıt bulunmuyor. 1902 yılında yapılan sadece bir çalışma vardı ve bu çalışmada bazı kadınların süt miktarlarının arttığı gösterilmişti. Fakat çalışma yapılırken kontroller düzenli yapılmamıştı ancak sütü artıran şey plasebo etkisi olabilirdi. Günümüze kadar yapılan başka bir çalışma olmadı.
O zamandan beri, muhtemel zarar ya da yararlar konusunda yapılan çalışma yok. Bunu duyduğunuzda, ”işin işinde bilim yoksa, belki de denemeye değebilir!” diye düşünebilirsiniz. Hayır, değmez. Doğumdan sonraki hayat korkutucu olabilir ama bunun için bu kadar tehlikeye atılmaya değmez. Doğum sonrası depresyon, demir eksikliği ya da doğumdan sonra başınıza gelebilecek çok gerçek ve çok korkutucu başka bir şey için endişeleniyorsanız, bir tıp profesyoneli ile görüşmelisiniz. Birden fazlasıyla görüşün. Ama kendinizin ve bebeğinizin hayatını, sırf ünlü bir sağlık gurusu öyle söyledi diye tehlikeye atmayın. Buna değmez.
Haberlerinizi yaparken neden hep Amerika baz alınıyor? Bu arada faydalı bir yazı olmuş.