Hepsini okumuştuk. #övünmekgibiolmasın
Akademik dünyada atıflar önemlidir. Ancak internet sayesinde, halk da bilime gitgide daha fazla katılıyor; üstelik bu sadece bilim haberlerini okumak anlamına gelmiyor, yayınlanan araştırmalara da bakmayı kapsıyor.
Londra merkezli çözümleme şirketi Altmetric, her sene kendi verilerine göre o yıl en ünlü olan 100 araştırma makalesini sıralıyor.
Altmetric, araştırmaların sadece akademik çevrelerde nasıl uygulandığına bakmak yerine, durumu çok daha geniş şekilde değerlendiriyor ve çalışmaların internette ne kadar çok dikkat çektiğine bakıyor; bunun sonucunda, halkın ilgisini çeken şeyler görülüyor.
Şirket şöyle belirtiyor: “İnsanların sosyal medya ağlarında, haberlerde, bloglarda, Vikipedi’de ve diğer pek çok kaynakta bilimsel makaleler hakkında neler söylediğini takip ediyoruz ve ardından her birine Altmetric İlgi Puanı adıyla puan veriyoruz.”
İşte, görüş yazıları ve başyazılar elendikten sonra, geçen sene 15 Kasım 2016 ve 2017 tarihleri arasındaki sıralamalarına göre elde edilen ilk 10 çalışma.
10. Son derece prematüre olan kuzuyu fizyolojik olarak destekleyen ilave bir rahim sistemi
Nature Communications bülteninde yayınlanan bu makale, plastik bir torbada bulunan bebek bir kuzu hakkında. Torba aslında yapay bir rahim görevi görüyor ve son aşamalarda bulunan kuzuları canlı tutup, birkaç hafta boyunca rahim dışında gelişmelerini sağlayarak, onları doğum aşamasına götürmeye yardımcı oluyor.
Bu inanılmaz teknoloji, günün birinde erken doğan bebeklerin hayatlarını da kurtarabilir. Bu yüzden, gösterdiğimiz ilgiyi tamamen hak ediyor.
9. Ebola virüsü hastalığını önlemede, rVSV-taşıyıcılı bir aşının etkisi ve faydası: Gine çemberi aşılaması, açık çalışma ve küme kontrollü deneyin nihai sonuçları (Ebola Ça Suffit!)
The Lancet bültenindeki bu çalışma, geçen yılın sonlarında yayınlandı ve uluslararası büyük bir takımın kazandığı önemli bir başarıyı yansıtıyordu. Tez başlığının size söylemediği şey, nihayet yüzde 100’e kadar etkili olan bir Ebola aşımızın olması!
Baş araştırmacı Marie-Paule Kieny, Aralık 2016’da “sıradaki salgın başladığı zaman, korumasız olmayacağız” demişti.
8. Orta Mesozoik Dönemdeki Kehribar İçine Hapsolmuş, Basit Tüylü Bir Dinozor Kuyruğu
Yukarıdaki başlık hepsini söylüyor. Kehribara hapsolmuş halde bulduğumuz ilk kuş tüyü bu olmasa da, bilim insanlarının kesin şekilde bir dinozora bağlayabildiği ilk tüy bu. Söz konusu buluş, genelde sadece tüysüz fosiller şeklinde bulduğumuz bu canlılar hakkında daha fazla şey öğrenmemizi sağlıyor.
Current Biology bülteninde yayınlanan bu tezde, bahsi geçen tüylerin yakından çekilmiş harika fotoğrafları yer alıyor.
7. Vücut kitle endeksi, fazla zayıflık, fazla kiloluluk ve obezlik konularında 1975’ten 2016’ya kadar dünyada görülen gidişat: 128.9 milyon çocuk, genç ve yetişkin üzerinde yapılan, nüfusa dayalı 2416 çalışmanın birleştirilmiş bir analizi
Altmetric özetinin açıkladığı üzere “bu çalışmada, çocuklar ve yetişkinler arasındaki obezlik oranının son 40 yıl içinde on kat arttığı bulundu.”
The Lancet bülteninde yayınlanan bu geniş ölçekli gidişat çalışması, aynı araştırma işbirliğinin geçen sene elde ettiği ve benzer şekilde korkutucu olan bulguların izinden gidiyor. Geçen seneki çalışmada, obez insanların dünya çapında sıska insanlardan daha fazla sayıda olduğu gösterilmişti.
6. Korunan bölgelerdeki toplam uçan böcek biyokütlesinde 27 yıl boyunca yüzde 75’ten fazla azalış
Diğer bir ifadeyle, uçan böcekler daha önce düşündüğümüzden çok daha hızlı ve fazla şekilde ölüyorlar ve bu, endileşenmemiz gereken bir mesele.
PLOS One bülteninde yayınlanan bu çalışmanın yazarları, Almanya’daki doğal koruma alanlarında 27 yıl boyunca toplanan böcek kayıtlarını incelemiş ve biyokütle azalışında yüzde 76’lık bir mevsim ortalaması bulunduğunu farketmişler. Bu azalmanın doğal koruma bölgelerinde gerçekleşmiş olması, durumu daha korkutucu hale getiriyor.
5. Zihinsel kabiliyet konusundaki cinsiyet klişeleri, erken yaşlarda ortaya çıkıyor ve çocukların ilgi alanlarını etkiliyor
Ocak ayında Science bülteninde yayınlanan bu çalışmada, altı yaşındaki kadar ufak kızların bile, “çok çok akıllı” olma durumunu kızlardan çok erkeklerle ilişkilendirdiği; üstelik bu klişenin, kızların eğitim seçimlerini ömür boyu etkileyebileceği gösteriliyor.
Bu makalenin genel olarak toplumumuz açısından devasa sonuçları olduğu göz önüne alındığında, baştan beri ilk beşte yer almasına şaşırmadık.
Kıdemli yazar Andrei Cimpian, Ocak ayında şöyle demişti: “Küçük çocuklarda bile mevcut olduğu görülen bu inanışlar, kızları toplumumuzda bulunan en saygın bazı mesleklerin dışında tutabilen şeyin başlangıcı niteliğinde.”
4. İnsan embriyolarında hastalık yapan bir gen mutasyonunun düzeltilmesi
Nature bültenindeki yayından önce sonuçları basına sızdırılan bu büyük CRISPR devrimi, tıpta yeni ve tartışmalı bir çağı işaret ediyor. Ancak çalışmayı yapan takım, elde ettikleri sonuçların epey basit olduğunu düşünüyor.
Söz konusu gelişme, ABD’de insan embriyoları üzerinde gerçekleştirilen ilk gen düzenlemesi olma özelliğini taşıyor. Araştırmacılardan oluşan takım, gen kesme yöntemiyle birlikte doğuştan gelen ölümcül bir kalp durumunundan sorumlu MYBPC3 genini hedef aldı.
Elde edilen sonuçlar, bu yöntemin en iyi şekilde nasıl düzenleneceği konusunda yapılan tartışmaları yeniden alevlendirdi. Çünkü gen düzenleme ürünleri, bazen nesiller boyunca kalıtım potansiyeli taşıyor.
3. Erkek ve Kadın Doktorlar Tarafından Tedavi Uygulanan Sağlık Sigortası Hastalarında, Hastane Ölümü ve Yeniden Kabul Oranlarının Karşılaştırılması
JAMA Internal Medicine bülteninde yayınlanan bu çalışmada, beklenmedik bir bağlantı bulundu; kadın doktorların hastanede tedavi uyguladığı yaşlı hastalar, erkek doktorların tedavi uyguladığı hastalara göre daha seyrek ölüyordu.
Ek olarak, bu kişilerin yeniden hastaneye gelişi de daha az oluyordu. Ancak veri dizisi bu farkın sebebini açıklayamıyor.
Baş yazar Yusuke Tsugawa, geçen Aralık ayında şöyle demişti: “Bu bulgular, erkek ve kadın doktorların uygulama kalıplarında yer alan muhtemel farklılıkların, önemli klinik sonuçlara sahip olabileceğini gösteriyor.”
2. Doktora öğrencilerinde çalışma düzeni ve akıl sağlığı sorunları
Research Policy bülteninde Mayıs ayında yayınlanan bu çalışma, korkutucu bir gidişatı vurguladığı için epey dikkat çekti; akademik derecelerin en yükseğine ulaşmaya çalışan insanlar, önemli miktarda psikolojik sıkıntılar yaşıyorlar.
Belçikalı doktora öğrencilerinin oluşturduğu temsilci örneğine göre, bu kişilerin yüzde 32’si, özellikle depresyon olmak üzere psikiyatrik bir bozukluk yaşama veya böyle bir bozukluğa sahip olma tehlikesi altında.
Araştırmada şu sonuca varılmıştı: “Doktora öğrencilerinde akıl sağlığı sorunlarının görülme sıklığı, yüksek eğitimli genel nüfusa, yüksek eğitimli çalışanlara ve yüksek eğitim öğrencilerine göre daha yüksek.” Eyvah.
1. Beş kıtadan 18 ülkede, kalp damar hastalığı ve ölüm ile yağ ve karbonhidrat alımı arasındaki ilişkiler: olası bir topluluk çalışması
The Lancet bülteninden, cazip başlıklı başka bir çalışma daha. Bu çalışmada, 18 ülkeden 135.000 insanın beslenme düzenleri karşılaştırılmış. Sonuç mu? Düşük yağ içeren beslenme düzenleri, daha yüksek kalp krizi ve kalp hastalığı ihtimaliyle ilişkilendirilmiş.
Bu arada, düşük karbonhidrat içeren beslenme düzenlerinin önemli oranda daha sağlıklı olduğu ortaya çıkmış. Bu durum, yemek yağının düşman olmadığı fikrini bir kez daha onaylıyor. Ancak aşırı miktardaki şeker, kesinlikle zarar veriyor.
Araştırmacılar tezde şöyle yazıyorlar: “Küresel beslenme ilkeleri, bu bulguların ışığında yeniden ele alınmalı.”
2017 Altmetrics en iyi 100 listesinin tamamını buradan inceleyebilirsiniz.
ScienceAlert