Dehşet ötesi.
Amerika Birleşik Devletleri, 6 Ağustos 1945 sabahı saat 8:15’te savaşta kullanılan ilk atom bombası olan “Küçük Oğlan”ı attı. Bomba 43 saniye sonra patladı ve Hiroşima şehrinin büyük bölümünü yakıp kül eden devasa bir ateştopu oluşturdu.
O gün Japon şehrinde yaklaşık 350.000 insan vardı ve bunların çoğu sivildi.
Pasifik Okyanusunun karşısında bulunan bir bilim insanı, yirmi yedi yıl sonra o zamanlar yeni olduğu düşünülen bir fikir ile birlikte Hiroşima’ya gitti.
O zamanlar Harvard Üniversitesinde misafir profesör olan Brezilyalı fizikçi Sérgio Mascarenhas, radyasyona maruz kalan insan kemiklerinin manyetik hale geldiğini ve “manyetik belleğin”, atom bombası kurbanlarının kemiklerinde patlamadan yıllar sonra mevcut olduğunu söylemişti.
Mascarenhas, bilim insanlarının, kurbanların kemiklerini inceleyerek radyasyona maruz kalma miktarını ölçebileceklerini ileri sürmüştü.
Mascarenhas, Hiroşima’daki iki Japon bilim insanının yardımıyla birkaç kurbanın kemik örneğini topladı. Bunların arasında, patlama merkezinden yaklaşık bir kilometre uzaklıktaki birine ait çene kemiği de bulunuyordu.
Mascarenhas’ın 1973 yılının Nisan ayında Washington şehrinde yapılan Amerikan Fizik Topluluğu toplantısında sunduğu bir teze göre, kemiklerde mevcut olan radyasyon miktarını tahmin edebiliyorlardı ancak 1970’lerin teknolojisiyle kesin hesaplamalar yapılamıyordu.
Mascarenhas, kemikleri Brezilya’ya getirdi ve kemikler sonraki kırk yıl boyunca burada depolandı. Ardından diğer iki Brezilyalı bilim insanı, daha gelişmiş teknoloji kullanarak Mascarenhas’ın araştırmasını devam ettirdi. Sonuçlar hayret vericiydi.
Elektron dönüş yankılaması adı verilen bir yöntem kullanan araştırmacılar, çene kemiğinin Hiroşima saldırısından 9.46 Gy radyasyon emdiğini ölçtüler. (Bir Gy veya gray, bir nesnenin veya kişinin emdiği radyasyon miktarını ölçmede kullanılan birimdir.)
Bunu bir bağlama koymak gerekirse: Radyoterapi tedavisi gören bir kanser hastası, vücutta tümörün bulunduğu çok sınırlı bir yerde yaklaşık 2 ila 3 Gy radyasyona maruz kalıyor.
Araştırmacılardan biri ve São Paulo Üniversitesinde profesör olan Oswaldo Baffa, Salı günü The Washington Post gazetesine konuşarak, yaklaşık 5 Gy’lik tam vücut radyasyonunun (çene kemiğinden hesaplanan miktarın yaklaşık yarısı) bir kişiyi öldürmek için yeterli olduğunu söyledi.
Daha önce birisinin maruz kaldığı radyasyon miktarını ölçmede dişler kullanılmıştı.
Tayvan’daki bilim insanları, 1997 yılında nazofarenks kanseri (kanser hücrelerinin, burnun arkasında ve boğazın yakınında oluştuğu kanser türü) hastalarının çene kemiklerini inceleyerek, radyoterapiden emdiği radyasyon dozunu ölçmüşlerdi.
Ancak Brezilya’daki araştırmacılar, atom bombası kurbanlarının emdiği radyasyon miktarının kesin olarak ölçülmesinde ilk defa kemiklerin kullanıldığını söylediler.
Şubat ayında Public Library of Science sitesinde yayınlanan araştırma tezine göre, “pek çok tez, radyolojik kazalar sırasında alınan radyasyon dozunun yeniden yapılandırılmasıyla ilgiliydi”
“Ancak bu çalışmada incelenen örnekler, nükleer silahların tarihte ilk ve tek defa sivil hedeflere karşı kullanıldığı zaman ölen kurbanlara ait oldukları için, tarihsel olarak önemli bir değere sahipler.”
Araştırmacılar, Amerika Birleşik Devletleri’nin de dahil olduğu bazı ülkelerde terör saldırısı tehlikesi göz önüne alındığında, bulgularının zaman bakımından uygun ve önemli olduğunu söylüyorlar.
Baffa, bu hafta Brezilya’daki bir bilim haberi sitesine şöyle söyledi: “New York’ta birisinin sıradan bir bomba yerleştirdiğini ve küçük miktarda bir radyoaktif maddenin de patlayıcıya yapıştırıldığını hayal edin”
“Bunun gibi yöntemler, radyoaktif serpintiye kimin maruz kaldığını ve tedaviye ihtiyacı olduğunu belirlemeye yardımcı olabilir.”
Doğruluğu, Mascarenhas’ın önceki bulgularıyla da kanıtlanan araştırma, şimdi Brezilya’daki Sacred Heart Üniversitesinde profesör olan, Baffa’nın eski öğrencisi Angela Kinoshitanın doktora sonrası çalışması.
Bir laboratuvardaki kutuda depolanan örnek, ilk önce yıkandı ve fırında kurutuldu. Örneğin bir bölümü, daha sonra bir havanda ezildi. Araştırmacılar, örneğin çeşitli bölümlerini çeşitli miktarlarda radyasyona maruz bıraktılar.
Bir spektrometre ve bilgisayar yazılımıyla beraber farklı yöntemlerin birleşimini kullanarak, kurbanın 1945 yılında maruz kaldığı radyasyon miktarını hesapladılar.
“İnsanlar bunun gibi bir olayda yer alan tüm süreçleri düşündüğünde, bu yöntembilimin, söz konusu örneklere yerleşen radyasyon dozunu belirlemek amacıyla kullanılma olasılığı konusunda pek çok şüphe bulunuyordu” diyor Kinoshita.
“Bu çalışma, bu olasılığı gösteriyor ve gelecekte, bu dozların tespitiyle aydınlığa kavuşturulabilecek olan bu nükleer saldırının detaylarının incelenebileceği çalışmalar için çeşitli olasılıklara kapı aralayabilir.”
Post gazetesi, 90’larına yaklaşan ve emekli olan Mascarenhas’a ulaşmayı başaramadı. Ancak kendisinin Brezilya’daki bir bilim haberi sitesine söylediğine göre, araştırması bitmedi.
“Bu son çalışmada elde ettiğimiz ölçüm, ilk bulguya göre daha güvenilir ve daha güncel, ancak ben şu an, [elektronik] dönüş yankılamadan yaklaşık bin kat daha hassas olan bir yöntembilimi değerlendirmeye aldım” diyor.
“Birkaç ay içinde haber alacağız.”
Hiroşima bombalamasından sonra 90.000 ve 166.000 arasında insan ölmüştü. Bir başka 60.000 ila 80.000 insan da, Amerika Birleşik Devletleri’nin 9 Ağustos 1945 yılında ikinci bir atom bombası attığı Nagasaki şehrinde ölmüştü.
The Washington Post