Doğal Seçilim, Bu Böceğin Tuhaf Boynuzunu Açıklayamıyor

2
Şaşaalı başlığıyla Bufalo diken böceği. USGS

Diken böceklerinin (Membracidae) çoğu bakımdan pek bir özelliği yok. Güney Kutbu hariç her yerde bol miktarda bulunan ve ağustos böceğigiller (Cicadoidae) ile Cicadellidae böcek familyasının akrabası olan bu böcekler, yaklaşık 3.200 türe sahip. Her birey, iki ila yirmi milimetre arasında bir uzunluğa sahip. Birkaç ay yaşıyorlar ve bitki özüyle besleniyorlar. Bazı sosyal özelliklere sahipler fakat onları diğer sosyal böceklerden ayıran sıradışı nitelikleri yok.

Diken böceklerini ayrı kılan şey, onların başlıkları. Her türün, kendine ait geniş ve süslü bir miğfer modeli var. Böcekbilimciler buna pronotum diyor. Bazıları diken gibi görünürken, diğerleri ise yaprak veya karınca gibi duruyor. Yine de bazıları, isim verilemeyecek kadar acayip. Bir kraliyet düğünündeki şapkalar bile, bu miğferlerin taşkınlığı karşısında sönük kalır. Ayrıca tüm o prenses ve düşeslerden farklı olarak diken böcekleri, şapkalarını doğumdan ölüme kadar 7/24 giymek zorundalar.

Diken böceklerinin başlığını gerekçelendirmek zor. Onu bir oraya, bir buraya taşımak; kayda değer bir enerji yükü getiriyor. Bu yüzden, önemli bir şey yapıyor olmalı. Ne işe yarıyor olabilir? Abartılı özellikler söz konusu olduğunda her zamanki şüpheli, kur yapmak oluyor. Ancak eşey ayrılığı olmadığından, bu ihtimal eleniyor. Başlıklar, her iki cinsiyette de eşit biçimde dağılmış. Erkek ve dişileri yalnızca cinsel organlarıyla ayırt edebiliyorsunuz. Bir diğer ihtimal olan aerodinamik, mantığa meydan okuyor. Bazı başlıklar akımsal iken, diğerleri kesinlikle böyle değil. Bu fazladan yük, uçmak için her halükârda zararlı. Kamuflaj daha güçlü bir ihtimal fakat o da sorunlu. Başlığın şekli veya renginin çevreye uyum sağladığı durumlarda bile, aynı renklere sahip başlıksız bir böcek veya bunun tam tersi özdeş bir şekil; yarım veya daha küçük bir boyut ile gizlenme bakımından daha donanımlı olur. Daha küçük boyutta olan şeyler de taklit edilmediğinden, bu miğferin yırtıcılara karşı kullanılmadığını düşünmek de mantıklı. Cevap, pekâla şu olabilir: Hiçbir şey!

Yeterince İyi. Daniel S. Milo

Peki, bu miğfer ne için var? Benjamin Prud’homme ve Nicolas Gompel, diken böcekleri (treehopper) üzerinde yaptıkları titiz çalışmaya dayanan bir cevap öneriyorlar: Hiçbir şey için. Miğferin, esas işlevini kaybetmiş olan üçüncü bir kanat çifti olduğunu keşfeden araştırmacılar, Darwin’in işlevini yitirmiş organ savına başvurmuşlar. Miğferler, “esas işlevinden çıkan bir yapı veya organın, ‘çeşitli büyüme kanunlarının esnekliğine bırakıldığını’ gösteriyor . . . ve morfolojik çeşitlenmeye yeni bir alt yapı sağlıyor.” Ancak insanlardaki apandis, piton yılanındaki pelvis ve balinanın bacak kemiği gibi zamanla bozulan, tipik körelmiş organların aksine; boynuz böceğinin miğferleri abartılı bir ölçeğe doğru evrilmeye devam ediyor. Bazıları, bağlı oldukları vücudun geri kalanından iki veya üç kat büyük olabiliyor. Romanes’in yaptığı gözleme göre, belli özellikler türleri birbirinden ayırıyor ve bu durum, türler için değil fakat bilim insanları için faydalı olabiliyor. Diken böcekleri de bu gözlemi destekliyor.

Cimri muhasebeci, görev başındayken yaklaşık 3.200 kez uykuya dalmış olabilir. Bu sonucu, doğanın aşırılığa eğilimli olmasına yoramıyoruz. Bu eğilim yalnızca türler için önemli olan özelliklerde geçerli, körelmiş organlarda değil. Özelliği korumanın hayatta kalma olasılığı üzerinde hiçbir etkisi yoksa, güvelik unsurlarına da ihtiyaç yoktur ve bu yüzden, kontrolsüz büyüme olasılığı artmaz. Körelmiş organlar küçülmeli, genişlememelidir. Ancak uzun vadede ve anlaşılmaz sebeplerle, daha büyük ve daha tuhaf olanlar galip gelmiş. Sonuçlar birer sanat eseri gibi; fakat seçilimci bir bakış açısına göre, bunlar sapkınlıktan başka bir şey değil. Üç binden fazla beyaz file ne demeli? Bu, çok sayıda istisna demek.

Bu miğferlere yönelik asıl soru, daha önce karşılaştığımız türden. Bu kadar aşırı olan bir şey nasıl geçerli olabilir? Bu kadar gereksiz ve büyük bir kütle; onsekizinci yüzyılda yaşayan Fransız anatomici Marie François Xavier Bichat’ın “ölüme direnen işlevler grubu” dediği yaşam tanımına nasıl uygun olabilir? Diken böceklerinin yaşama azminden şüphe duymamıza gerek yok. Baruch Spinoza’nın söylediği gibi; “Her şey, kendi kuvvetiyle yapabildiği müddetçe varlığını sürdürmeye çalışır.” Bu konuda düşünmenin bir başka yolu da; değişime direnen canlılar için ölümün nihai durum olduğunun farkına varmaktır. Bir sistemi dengeye döndüren olumsuz geribildirim, değişim meydana getirir. Olumlu geribildirim ise bunun aksine, sistemi esas dengeden uzaklaştırır.

Yaşayan canlılarda, bu ısrarın nasıl işlediğini beraberce açıklayabilecek üç işleyiş bulunuyor: Bunlar kolaylaştırılmış çeşitlilik, özdenge ve tepkime ilkesi olarak ifade edilebilir. Kolaylaştırılmış çeşitlilik; 400 milyon yılı kapsayan tehlikelerin, aptallıkların ve aksi durumda acayip gelişimin takip ettiği, 3 milyar yıllık doğal seçilimi ifade ediyor. Özdenge, canlının iç ortamını dış ve iç ihlallere karşı koruyor. Tepkime ilkesi ise, her kalıtsal yapının genetik yönden yeni bir çeşitlilik olmaksızın bir dizi fenotip oluşturabileceği anlamına geliyor. Bu işleyişler hep beraber, sıradan canlının hayatta kalmasına ve gelişmesine olanak sağlayan doğal bir güvenlik ağı meydana getiriyor. Bu kuramda, bu iki evrim arasındaki ayrıma kesin gözüyle bakılıyor. Dünya üzerindeki yaşamın 3 milyar yıllık döneminde gerçekleşen ilk evrim esnasında, rekabetin arasında meydana gelen adaptasyon, yaşamın tabiatında köklü değişimler ortaya çıkarmış. İkinci evrim esnasında ise bu güvenlik ağı çok kuvvetliymiş ki, bütün canlılar hayatta kalacak kadar ve boyut, şekil ile diğer görüntü özelliklerinde seçilim yönünden etkisiz çeşitliliklerle deney yapacak kadar iyilermiş.

Bu güvenlik ağı kuramının sadece bir kuram olduğunu vurgulamam lazım. Bunun, doğada yaptığımız gözlemleri açıkladığını kanıtlayamam ancak; egemen hikmeti faydalı bir şekilde tamamladığına ve boşluklarını doldurduğuna inanıyorum.

Pek tabi, doğal seçilimin bu kuramda çok önemli bir payı var: Kendisi, bu güvenlik ağının ardındaki mühendis. Ancak onun rolü “sadece” üç milyar yıl sürdü. Olumlu seçilim, Orta Kambriyen döneminden beri mimar ve tasarımcı rolüne indirgenmişken; doğal eleme (doğal müsamaha) ise baskın hale geldi. SSCB ve özdenge, bir seçilim süreci üzerinden sabitlenip en iyi duruma getirildi. Sonrasında ise türler, görüntü ve ölçek üzerinde serbestçe oynadı. Burgess Şeyli’nde bulunan vücut şekillerinin sıradışı çeşitliliği (508 milyon yıl önceye uzanan fosiller), bu sabitlenen altyapının gücünü gösteriyor. Güvenlik ağı o kadar güçlüymüş ki, genetik piyango, her türden sürdürülebilir sapmayı ortaya çıkarabilmiş. Özdeyişimizin söylediği üzere diken böceğinin miğferleri, sapmaların “uygunsuzluk hükmü açıklanmadan ve yok etme cezası verilmeden” önce aşırı hale gelmesi gerektiğini gösteriyor. Güvenlik ağı, doğanın en uygun olana ve vasata fark gözetmeden verdiği bir teminât. Mükemmellik ne zarar getirir, ne de gerekli bir şeydir.

Vasat bile yeteri kadar iyi olabilir. Doğanın güvenlik ağı, elbette insanlara da fayda sağlıyor. Fakat yaşamın yaşamın nihai hükmünü kazanan bizler için, burada bize özel bir şey var. Diğer herkese karşı avantaj sağlamış olmalıyız. Eğer iddiam tutarsa, bu avantaj seçilmemiştir. Galibiyetimiz, devasa seçilim külfetleri yükleyen bir organ ile kazanılmış; ayrıca her halükarda, rekabetin sonsuz olduğu bir yerde kimse kazanmaz.

 

 

 

Alıntı, Daniel S. Milo’nun Harvard Üniversitesi Yayınları tarafından basılan ‘Yeterince İyi: Doğada ve Topluma Vasatlığa Hoşgörü’ kitabından uyarlanmıştır. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

2 YORUMLAR

  1. Ben açıklayım bu böcek bitkilerle başlanan bir canlı olduğundan boynuzu diken görünümü alıyor. Böylece kendini kamufile ediyor ayrıca eş seçiminde büyük boynuzlu bireyler tercih ediliyor

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz