Alkol Tüketmenin İyi Bir Tarafı Var mı? İşte Bilimin Söyledikleri

0
Aşırı alkol tüketiminin zararları konusunda tartışma yok. Fotoğraf: Sergey Papshev/Getty Images

Yeni yıl geldi ve beraberinde eski alışkanlıkları değerlendirme zamanını da getirdi. Pek çok kişi için bu durum, daha sağlıklı olmaya ve Ayık Ocak hareketinde görüldüğü üzere içkiden bir ay boyunca uzak durmaya karar vermek anlamına geliyor.

2025’e girdiğimiz şu günlerde değişmeyen şey ise ölçülü içmenin sağlığa faydaları konusunda verilen karışık mesajlar. Geçtiğimiz günlerde ABD’de yayımlanan iki federal doküman alkol ve sağlık üzerine çelişkili bakış açıları sunarak, uzun süredir devam eden ve en saygın bilim bültenleri ile kurumlarının bazıları üzerinden yeniden yankılanan bilimsel bir tartışmayı vurguluyor.

Aralık ayında ABD Ulusal Bilim, Mühendislik ve Tıp Akademilerinin yayımladığı bir inceleme çalışması, bazılarının modası geçen bir yaklaşım olarak gördüğü şeyi söylüyor: Günde bir ya da iki içkinin, kalp hastalığı ve ölüm tehlikesini azaltma gibi faydaları olduğunu ileri sürüyor. Ulusal Akademiler’in analizi, bu yılın sonunda çıkacak olan ve gözden geçirilen ulusal beslenme ilkeleri için bilgi sağlayabilir. (ABD’deki mevcut ilkeler, alkol tüketiminin kadınlarda günde bir standart içki ve erkeklerde iki içkiye kadar sınırlandırılması gerektiğini söylüyor. ABD’deki pek çok araştırma ve kuruluş, bu miktarı “ölçülü tüketimin” üst sınırı olarak görüyor.)

Ardından ise 3 Ocak’ta ABD Sağlık Bakanı, günde bir defa kadar düşük seviyede bile içki tüketmenin belirli kanserlere sebep olabileceğini kesin şekilde belirten resmi bir tavsiye yayımladı. Tavsiye yazısında, alkollü içeceklerde kullanılan uyarı işaretlerinin kanser tehlikesiyle ilgili de bir uyarı içerecek şekilde güncellenmesi çağrısı yapılıyor.

Peki neler oluyor? Bir şey nasıl hem ölüm tehlikesinin azalmasıyla hem de kanser tehlikesinin artmasıyla bağlantılı olabilir? Saygın bilim bültenlerinde yayımlanan büyük çalışmalarda, zarar ya da fayda kadar basit bir şeyde nasıl hemfikir olunamıyor? Neden ABD hükümeti görünürde kendine muhalefet ediyor? Güvenli bir alkol miktarı var mı?

Yukarıdaki tüm bu soruların basit cevapları yok. Verileri bulandıran istatistiksel sapmalar ve karışıklığa neden olan etkenler, finansal çıkarlar ile dış etkiler ve tehlike ile ölçülülük gibi terimlerin nasıl belirleneceğine ilişkin bir mutabakat eksikliği var. Araştırmacılar bazen mevcut bulguların nasıl yorumlanacağı ve sağlığın en iyi hangi yönlendirmelerle destekleneceği konusunda birbirleriyle anlaşmazlığa düşüyor. Fakat kesin olarak bildiğimiz bazı şeyler var. İşte, alkol ve sağlık söz konusu olduğunda net olan ve hâlâ belirsiz olan şeyler.

Doğrudan fikir birliği

Popular Science bu makale için altı uzman kaynakla konuştu. Bu kaynakların arasında, ölçülü içmenin sağlığa fayda ile bağlantısı olabileceği fikrini destekleyenler ve ne seviyede olursa olsun içmenin sağlık için sadece tehlikeli olduğunu söyleyenler de var. Her bir kaynak, kadınlar için günde bir standart içki ve erkekler için iki içkiyi aşmanın sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ve bu seviyenin ötesinde içmenin de kazara yaralanma ve ölüm, belli kanserler, kalp sorunları, karaciğer hastalığı, bilişsel gerilemeler ve daha fazla şeyde önemli bir tehlike artışı getirdiğini kabul ediyor.

Standart bir içkinin tanımı uluslararası ölçekte değişiklik gösteriyor. Fakat ABD ve Kanada’da 0,6 sıvı ons veya yaklaşık 14 gram saf alkol olarak tanımlanıyor. Bu miktar %5’lik birada 350 ml (12 oz), %12’lik şarapta 150 ml (5 oz) ve %40’lık damıtılmış içkide 45 ml’ye (1,5 oz) tekabül ediyor.

Kaynakların tamamı çok fazla içki içmenin, aşırı içmenin ve alkol kullanım bozukluğunun halk sağlığı açısından ciddi sorunlar olduğuna katılıyor ve hiçbiri, sağlık açısından hiçbir sebeple alkol tüketmeye başlamayı veya tüketimi artırmayı doğrudan onaylamıyor.

San Francisco – California Üniversitesinde çalışan kalp doktoru ve tıp profesörü Gregory Marcus, “İçki içmeyi tavsiye etmek istemiyorum, özellikle de normalde içmeyecek olan birine” diyor. “Koruyucu etkiler olsa bile ki bunun mümkün olduğunu kabul ediyorum, bulgular içki içmeye başlamayı tavsiye edecek kadar yüksek seviyede değil” diye ekliyor. Bilim insanı, ölçülü içmenin kalp sağlığına dönük olası faydalarını açıklığa kavuşturmak için araştırma yürütmesine ve “hafif içiciliğin, biyolojik yönden faydalı etkileri olabileceğine” ilişkin bakış açısına rağmen söylüyor bunu.

Dahası ise alkolün, vücutta fizyolojik bağımlılığa yol açabilen sistemik etkilere sahip alışkanlık yapan bir bileşen olduğu çok iyi biliniyor. Düşük seviyelerde kullanım, tüketimin artması ve aşırıya kaçması tehlikesini taşıyor. ABD Ulusal Alkol ve Alkolle İlişkili Durumlara Yönelik Epidemiyolojik Ölçüm çalışmasının verilerine göre içki içen Amerikalıların %20’sine kadarı, hayatları boyunca bir alkol kullanım bozukluğu yaşıyor.

Aşırı alkol tüketiminin zararları konusunda tartışma yok. Devam eden bilimsel tartışma, görece düşük alkol tüketiminin sağlığa faydalarının nasıl araştırılıp sınıflandırılacağı ve bu etkilerin halka nasıl anlatılacağıyla ilgili.

Alkol ile belli kanserlere yönelik risk ve ilişkinin doğrudan olduğu konusunda gittikçe gelişen bilimsel bir mutabakat da var: Tüketilen her fazladan alkol miktarı, kanser tehlikesinin artışıyla bağlantılı. Kanada hükümetinin denetimindeki bir sivil toplum kuruluşu olan Kanada Madde Kullanımı ve Bağımlılığı Merkezinde çalışan kıdemli bilim insanı Adam Sherk, “Alkol bir kanserojendir” diyor. “Bu bağlantı çok iyi kurulmuş durumda.”

Farklı analizler, hangi seviyedeki alkol tüketiminin hangi kanserler için hangi seviyede tehlike oluşturduğu noktasında anlaşmazlık sergiliyor. Ancak eleştirenlerin sağlığa dönük zararları ılımlı biçimde değerlendirdiğini söylediği ABD Ulusal Akademilerinin yeni raporu bile, ılımlı içiciler arasında meme kanseri tehlikesinin, hiç alkol içmediğini söyleyenlere kıyasla %10 arttığının bulunduğunu aktarıyor.

ABD Ulusal Kanser Enstitüsüne (NCI) göre, ılımlı içiciliği baş ve boyun, yemek borusu, kalın bağırsak ve meme kanserlerinde tehlike artışıyla ilişkilendiren güçlü bulgular var. NCI’ye göre hafif içicilik (değişken tanımlı olsa da genel hatlarıyla: haftada birkaç standart içki ve günde bir içkiden daha düşük), yemek borusu ve meme kanseri tehlikesinde ölçülebilir bir artışla bağlantılı.

Son olarak kaynaklar, ara sıra veya hafif derecede yapılan içiciliğin sağlığa olan birikimli etkilerini değerlendirmeye gelindiğinde, fayda veya zarar varsa bunların hafif olduğunu genel olarak kabul ediyor. Marcus’a göre hafif veya ılımlı alkol tüketiminin, pek çok kişi için sağlığa anlamlı bir etki yapmaması tamamıyla mümkün. “Bunlar büyük ve geniş çaplı etkiler değil” diyor.

Kanada’nın British Columbia bölgesindeki Victoria Üniversitesinde fizyolog ve profesör olarak çalışan Tim Stockwell de düşük seviyede içmenin etkilerini ufak olarak görenlerden. Alkolle ilişkili zararların ölçümü ve önlenmesi üzerine çalışan Stockwell, kendisini doğrudan, alkol tüketmenin her seviyede tehlike taşıdığını düşünen araştırmacıların grubunda konumlandırıyor. Bulguların ne miktarda olursa olsun alkol tüketmenin (popülasyon ortalamasında) sağlık için “net kötü” olduğunu gösterdiğine yönelik katı bir duruşun sergilemesine rağmen Stockwell, her içkinin muhtemelen sadece birkaç dakikalık ömür kaybına eşdeğer olduğunu açıklıyor. “Haftada [devamlı] altı içki içerseniz, yaşam beklentinizde muhtemelen iki ya da üç aylık bir kayıp olur” diye ekliyor. En azından haftada iki içki gibi bir şey için bunun “çok ufak bir risk” olduğunu söylüyor Stockwell.

İşin belirsizleştiği yer

Fakat halk sağlığı seviyesinde ufak bir risk, ufak bir faydadan çok farklı bir şeydir ve görüş birliğinin de bozulduğu yer işte burası. Düşük ve ılımlı seviyedeki içiciliğin bireysel yönden faydası ufak olabilse de Stockwell, bunların nüfus boyunca birbirine eklenerek büyüyebileceğini belirtiyor. “Tayfın sadece en uç noktasına odaklanmamalıyız” diyor. Maalesef genel manzara hâlâ kafa karıştırıcı.

Kırmızı şarabın sözde sağlığa faydalarına ilişkin raporlar, 1990’lardan başlayarak ılımlı içiciliğe bir “sağlık halesi” kazandırmaya başladı; içki içenler arasındaki yaygın varsayım, ufak miktarda alkolün özellikle de kalp için faydalı olduğu yönündeydi. Alkol tüketimi ve tüm sebeplerden kaynaklı ölüm oranları üzerine yürütülen sonraki çalışmalarda, J şeklindeki eğri olarak bilinen bulgulara ulaşıldı: Bir miktar alkol tüketenlerde ölüm tehlikesi, alkolden tamamen kaçındığını belirtenlere göre daha düşüktü. Çok içenlerdeki ölüm tehlikesi ise her iki grubunkinden de çok daha yüksekti. Bu durum, her gün biraz alkol almanın, aşırı tüketimin zararlarına rağmen sağlıklı olduğunu görüşünü ileri taşımıştı.

Fakat aradan geçen onlarca yılda, tüm sebeplerden kaynaklanan ölüm oranları ve diğer sağlık ölçütleri üzerine yürütülen araştırmalar tutarsız sonuçlar vermişti. Örneğin 2017 yılında yapılan bir çalışmada, ılımlı içiciliğin bile beyinde hacim kaybıyla bağlantılı olduğu bulunmuş. Stockwell’in 2023 yılında eş yazarlığını yaptığı bir meta analiz gibi bazı inceleme çalışmalarında da düşük seviyede içmenin hiçbir koruyucu etki sunmadığı sonucuna varılmış. 2022 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) eldeki araştırmaları inceleyerek, “Sağlığımız için hiçbir seviyede alkol tüketmenin güvenli olmadığı” sonucuna ulaşmış.

Buna rağmen ABD Ulusal Akademilerinin yaptığı son meta analiz gibi diğer değerlendirmelerde, düşük ve ılımlı seviyelerde alkol tüketimiyle ilişkili ölçülebilir faydalar olduğu rapor edilmeye devam ediliyor. Özellikle karışık bir örnek var ki, o da en yüksek etkili ve en saygın bültenlerden biri olan The Lancet bülteninde yayımlanan 2018 tarihli bir analiz. Alkolün küresel hastalık yüküne yönelik yürütülen analizde, içki içmenin J şeklinde bir eğimi ve sağlığa bir faydası olmadığı bildiriliyor. İki yıl sonra aynı araştırma grubu, verilerin aslında belli yaş gruplarındaki kalp damar tehlikesi ve tüm sebepler kaynaklı ölümlerde “ufak miktarlarda alkol tüketimiyle” ilişkili bir azalmayı desteklediğini belirten bir revizyon yayımlamış.

Tekrardan, tüm bu inceleme çalışmalarında “ılımlı” ve “düşük seviyelerde” içki tüketiminin farklı şekillerde tanımlandığı araştırmaların birleştirildiğini belirtmekte fayda var. ABD Ulusal Akademiler çalışmasında, tüm sebepler kaynaklı ölüm oranları bilgisinin alındığı çalışmaların bazıları ılımlı içiciliğin üst eşiğini ‘günde 0,7 ABD standart içkisi’ olarak belirlemiş. Çalışmaların sadece bir tanesinde ılımlı içiciliğin üst sınırı mevcut ABD beslenme ilkelerinde tanımlandığı kadar yüksek ayarlanmış. Bu durum, ılımlı içicilikle ilişkili ve tüm sebepler kaynaklı ölüm oranlarına yönelik sunulan bulguların, günde 0 ile 2 içki arasındaki her alkol tüketim miktarında eşit derecede geçerli olmayabileceği anlamına geliyor.

Yine de temel görüş, düşük veya ılımlı seviyelerdeki (günde 0 ve 1-2 içki arasında bir yerde) alkolün kanser veya diğer sağlık risklerini artırsa bile eş zamanlı olarak kalp damar tehlikesini de azaltabileceği yönünde. Ayrıca kalp hastalığının en büyük ölüm sebebi olduğu ABD’de bu durum, yapmaya değer bir değiş tokuş gibi görülebilir.

Alkolün kalp damar sağlığını iyileştirdiğine yönelik öne sürülen mekanizmalar arasında vücuttaki “iyi” HDL kolesterolü miktarını artırabildiği, pıhtılaşmayı kısıtlayabildiği veya kandaki şeker seviyelerini aşağı çekmeye yardımcı olabildiğine yönelik iddialar var; ancak alkolün kendi etkilerini, kırmızı şarap gibi içkilerde bulunan diğer bileşenlerden ayırmak zor. Bazıları, alkolün sosyal yönünün, ılımlı içen kişilerin daha zengin sosyal hayatları olması ve bu kişilerin fazla yalnız olmaması anlamına gelebileceğini de ileri sürüyor. Colorado Üniversitesinde hekim, epidemiyoloji profesörü ve halk sağlığı fakültesi dekan yardımcısı olarak çalışan Ned Calonge, “Sosyal etkileşim olumlu bir şey” diyor. Calonge, ABD Ulusal Akademiler raporunu yazan mutabakat komitesine başkanlık etmiş. “Ilımlı içicilikle bağlantılı olan ve alkol ile hiçbir alakası olmayan şeyler” olabileceğini ileri sürüyor. Bunlar, kalp ve ömür miktarında gözlemlenen faydaların bazılarından sorumlu olabilir.

Burada bilinmesi gereken esas nokta, insanlardaki neredeyse bütün alkol çalışmalarının gözlemsel olması; yani alışkanlıklarını kendilerini bildiren büyük araştırma kohortlarında ilişkiler bulunmaya çalışılması. Bunlar, tıbbi ürünlerin etkilerinin anlaşılması bakımından altın standart görevi gören rastgellenmiş kontrol çalışmaları değil. Bunun yerine gözlemsel çalışmalar aslında sadece bağlantıları gösterebilir, nedensel ilişkileri değil. İçme alışkanlıkları karmaşıktır ve rastgele olmayan etmenlerin büyük etkisi altındadır. Gözlemsel araştırmalar, kasıtsız şekilde kolayca sapabilir.

Karşılaşılan en büyük güçlüklerden biri de; yapılan çalışmalarda hiç içki içmeyenlerin daha önce içip sonrasında bırakan deneklerle aynı potaya konulabileceği “çekimser sapmaları”. İçkiyi bırakan kişilerde sık sık böyle oluyor ve sebebi de kısmen sağlık sorunlarından kaynaklanıyor; bu yüzden, ılımlı şekilde içmeye devam edenlerle karşılaştırıldığında doğal olarak o kadar sağlıklı olmayan bir grup meydana getirebiliyorlar. Calonge, ABD Ulusal Akademiler raporunda bu sorunun üstesinden yalnızca hiç içki içmeyenlerle içkiyi bırakanların ayrıldığı çalışmaların dahil edilmesiyle gelinmeye çalışıldığını belirtiyor.

Fakat bu ve diğer sıkı seçim kriterleri sonucunda Calonge ve meslektaşları, değerlendirilebilecek yalnızca ufak miktarda bir çalışmayla baş başa kalmış. Ulaştıkları temel ‘tüm sebeplerden kaynaklı ölüm oranı bulgusu’ sadece sekiz araştırma makalesine dayanıyormuş. Tüm sebeplerden kaynaklı ölüm oranı ve kanser bulgularından bazılarının dayandığı araştırma sayısı ise iki kadar düşükmüş. Sordukları soruların birçoğunda “yetersiz bulgu” olduğu sonucuna varmışlar.

“Yayımlanan çalışmaların muhtemelen %1 kadarına baktılar ve yeterli bulgu olmadığını söylediler” diyor Stockwell. “Ben bunun çok yanlış yönlendirici olduğunu düşünüyorum.”

Dahası, çekimser sapmaları hem hele hem de aleyhe olabilir: Stockwell, bir çalışmadan sağlık sebebiyle içkiyi bırakanları elemekle içki içenlerin sağlık profilini yapay şekilde şişirebileceğinizi açıklıyor. Üstelik kişilerin kendi yaptıklarını kendilerinin bildirmesi gerçek içme alışkanlıklarında güvenilmez bir ölçüt teşkil ediyor, farklı çalışmalar (meta analizlerde ortalananlar bile) ılımlı içiciliği farklı seviyelerde tanımlıyor ve gerçekten hiç içmeyen kişiler, ömür boyu sürerek kendilerini içmekten alıkoyan sağlık durumları sebebiyle o kadar sağlıklı olmayan bir grupta yer alabilirler. Yaş ve sosyoekonomik durum gibi karıştırıcı nüfus özellikleri de bir rol oynuyor. Stockwell’in kendi araştırması da dahil bazı araştırmalar, içki içmeyenler ve ılımlı içiciler arasındaki kalp ve sağlık riski faktörlerinin alkolle hiçbir ilgisi olmayan sebeplerle değişiklik sergilediğini göstermiş.

ABD’de her yıl ölümlerin yaklaşık %5’i alkolle ilişkili. Fakat ABD Ulusal Akademiler raporunda, bir şekilde ılımlı içicilerin tüm sebepler kaynaklı ölüm oranı tehlikesi %16 daha düşük bulunmuş. “Bence bu mantıken imkansız… Alkolün çok büyük bir yararı olması gerekirdi” diyor Sherk ve diğer bulgular bu durumu desteklemiyor. “Bunun yapay bir durum olması gerektiğini düşünüyorum çünkü başka türlü bütün çalışmalarda düşük miktarların devasa ölçüde koruyucu olduğuna yönelik son derece net mesajlar görülürdü.”

Toronto Üniversitesi Bağımlılık ve Zihin Sağlığı Merkezinde çalışan ve 2022 DSÖ rehberine katkıda bulunan kıdemli bilim insanı Profesör Jürgen Rehm, tüm sebeplerden kaynaklı ölüm oranlarının bir ölçüt olarak pek çok bilim insanınca sorgulanmaya başlanarak gözden düştüğünü çünkü verilerdeki yapay durumları, sapmaları ve karışıklığa neden olan etmenleri kontrol etmenin çok zor olduğunu söylüyor. “Tüm sebeplerden kaynaklı ölüm oranı çalışmalarında, nüfusun geri kalanına göre tamamen farklı sebeplerden ölen orta sınıf örnekleri kullanılıyor ve bunlar ülkelere çok özgü” diye açıklıyor bilim insanı. Rehm, ABD Ulusal Akademiler incelemesindeki önemli bir kusurun da ABD dışındaki deneklerle yapılan bazı gözlemler çalışmaların dahil edilerek, Amerikalıların karşı karşıya olduğu tehlikeye dair bir yargıya varılması. “Bu saçmalık… Güney Kore’nin ölüm sebebi profili tamamen farklıdır ve ABD için ilke oluşturmak istiyorsanız bunu yapamazsınız.”

Bazı araştırmalarda, gözlemsel denek çalışmalarının ötesinde alternatif yöntemleri benimsenmeye başlanmış. Örneğin bunlar, Rehm’in nedensel ilişkileri aydınlatma yönünden daha fazla potansiyel taşıdığını söylediği ve katılımcıların genetiğe göre rastgellenmeye çalışıldığı çalışmalar. (Fakat Marcus, bu tip araştırmaların sık sık fazla yorumlandığını düşünüyor.) Ayrıca alkol dozajının sağlık üzerindeki etkilerinin incelendiği bir miktar rastgellenmiş kontrol çalışması da var. İnsanlara alkol içme görevi vermenin doğal olarak taşıdığı etik engelleri ortadan kaldırmak için bu çalışmaların çoğunda ılımlı bir içici grubu alınıyor ve bir kısmının daha düşük alkol tüketmesi isteniyor. Şimdiye kadar bu çalışmaların bir kısmında düşük ila ölçülü seviyelerdeki alkol tüketiminin, tansiyon gibi etmenler üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı veya anormal kalp ritimleri üzerinde hafif olumsuz etkileri olduğu bulunmuş.

Şimdilik araştırmaların durumu, alkolün olası etkileri konusunda uzmanları bile öyle ya da böyle ikna olmamış halde bırakıyor. “Bilim insanları arasında kalp damar sağlığına dönük etkiler yönünden fikir birliği yok” diyor Rehm.

“Ben oldukça agnostiğim… İyi tasarlanmış çalışmaların karar vermesi taraftarıyım” diyor Sherk. Ayrıca yine, bu çalışmalar henüz var olmayabilir.

Ne kaybederiz?

Para, bu ölçülü içme tartışmasının her iki tarafındaki kişiler için de sık sık tartışma konusu oluyor. Alkol endüstrisi ve onun lobi kolu, içki içmenin sağlık açısından yararlarını destekleyen araştırmaları finanse etmiş, teşvik etmiş ve bu araştırmalara tavsiyelerde bulunmuş. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsülerinin 2018 yılında yürüttüğü bir çalışma, 2018 yılında finansal bir çıkar çatışmasının ortaya çıkarıldığı soruşturma neticesinde sonlandırılmış. Benzer problemler o zamandan beri ortaya çıkmış.

Öte yandan içki savunucuları, 2020 yılındaki bir analize göre bunun tüm araştırmaların ufak bir kısmını kapsadığını belirtiyor. Ayrıca alkolle mücadele hareketleri ve dini organizasyonlar da alkolün zararlarını gösteren araştırmaları destekliyorlar. Stockwell, kariyerinin farklı noktalarında hem bir alkol endüstrisi grubunun hem de daha yakın zaman önce İsveçli alkol karşıtı bir grup olan Movendi International‘ın konferans ve seyahat masraflarını ufak miktarlarda karşılamasını kabul ettiğini itiraf ediyor.

Resmi yönlendirmenin, çevrim içi trendlerin ve değişen araştırma dalgalarının insanların içme ve satın alma davranışını değiştirdiği açık. Bu yüzden ahlaki bir konumda olan veya finansal bir payı bulunan herhangi bir grubun, bilim insanlarını etkilemeye çalışmak için iyi bir sebebi var. 1991 yılında kırmızı şarabın sağlığa faydalı olduğu fikrini yayan”60 Minutes” programından sonra kırmızı şarap satışları yükselmişti. Şarap imalathaneleri, daha az içmeyi tavsiye eden dünümüzdeki sağlık dalgasının ortasında sıkıntılı zamanlardan geçiyor. Fakat ideal olan, sağlığımızla ilgili kararları bilgilenerek ve kâr ya da cemaatçilerin etkisi olmadan vermek.

Halk sağlığı organizasyonları ve araştırmacılar, halk için bulguları detaylı şekilde analiz edip bilinenleri ve bilinmeyenleri basitleştirerek yardımcı olmaya çalışıyor. DSÖ Avrupa’nın alkole odaklanan bölgesel program yöneticisi Carina Ferreira Borges, “Rolümüz esasında farkındalığı artırıp kanıt ortaya koymak ve insanları tehlikelerin ne olduğunu anlamaları noktasında desteklemek” diyor. Ardından ise DSÖ gibi grupların bu doğrultuda zarar azaltma politikalarını savunduğunu söylüyor. Uyarı işaretleri, yasal düzenlemeler ve tüketim ilkeleri, bunu yapmanın birer aracı olabilir.

Fakat resmi ilkeler bile herhangi bir zamanda herhangi biri için içki içmenin sonuçlarını değiştirebilen ufak fark ve bireysel etmenleri yakalayamıyor. Örneğin kansere yakalanma tehlikenizin yüksek olduğunu biliyorsanız, o zaman alkolü bırakmak bütünüyle mantıklı olabilir. Diğer taraftan kalp kriziyle ilgili endişeleriniz varsa, Marcus bunun yeşilaycı olmak için bir sebep olmayabileceğini söylüyor.

“Hem olumlu hem de olumsuz etkilere inanıyorsanız, hangi makul riskleri almak istediğinize bakmayı deneyin” diyor Rehm. İçip içmemek kişisel bir seçim ve bazen bilimin sınırları var.

Yazar: Lauren Leffer/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz