Bebeklerin neden her şeyi ağızlarına götürdüğü, özellikle anne babaların hep sorduğu bir soru.
Bu soru, bilim insanlarının da merakını uyandırıyor. 2000 tarihli bir araştırmada psikolog Philippe Rochat, yeni doğmuş bebeklere farklı şekillerde, boyutlarda ve dokularda emzikler verdi. Araştırmalarda bir şey fark etti: Bebekler görmedikleri, ancak emdikleri şekilleri tanıyabiliyordu. Bir diğer deyişle, dünyayı ağızlarıyla görüyorlardı.
Bunlar bir zaman çizelgesi üstünde bakınca mantıklı görünüyor. İki aylıkken bebekler bir şeyleri uzanıp alamaz, ancak nesneleri ağızlarına götürebilir ve dış dünyayı, kendi bedenlerinin içinde keşfe çıkabilirler. Yedi aylıkken nesneleri kavrayabilirler fakat onları evirip çevirip kullanamazlar. Her şey doğruca ağza atılır.
Bebeklerin ağızları aynı zamanda gıda tercihlerini de belirliyor. Bebekler, yetişkilere kıyasla çok daha fazla tat alma tomurcuğuna sahipler. (Aslında bebekken ağzımızda maksimum sayıda tat alma tomurcuğu var.) Bir bebek, doğduğu anda tatlıyı ve acıyı algılayabilirken, beş aylık oluncaya kadar tuzlu gıdalara tepki vermiyor.
Peki, bu ağız çılgınlığı ne zaman sona eriyor? Çoğu pediyatri uzmanı çocukların bu ağız saplantısının 3 ya da 4 yaşa kadar devam ettiğini söylüyor.