Botsvana’nın kuzeybatısında 300’den fazla filin ölü bulunmasından aylar sonra ülke, fillerin ölüm sebebini bulduğunu açıkladı. Ölümlere, benzersiz bir alg çeşidinin ürettiği zehirler sebep olmuş.
Botsvana Yaban Hayatı Bakanlığı’nda baş veterinerlik memuru olan Mmadi Reuben, Pazartesi günü yapılan basın toplantısında, “Son testlerimizde, ölümlerin sebebinin siyanobakteri kaynaklı nörotoksinler olduğunu tespit ettik” diyor. Fakat bazı soruların devam ettiğini belirtiyor. Örneğin, neden sadece bazı filler ölmüştü ve ölümler neden bir bölgede yoğunlaşmıştı?
Fakat bazı uzmanlar, filleri tam olarak neyin öldürdüğü konusunda şüpheci olduklarını söylüyor. ABD’nin Wyoming eyaletinde bulunan ve kar amacı gütmeyen Beyin Kimyası Laboratuvarları’nda biyokimyacı olan James Metcalf, “Bence çok daha fazla soruşturma yapılması gerekiyor” diyor. Mavi yeşil algler olarak da bilinen siyanobakteriler üzerinde çalışan Metcalf; bu filleri öldüren şeyin kesin biçimde belirlenmesi için filler üzerindeki otopsi yapılmasının ve bölgedeki su ile toprağın test edilmesinin gerektiğini söylüyor.
Eğer sebep siyanobakteri ise, durumun yine karışık olacağını söylüyor. “Bu organizmalar her türlü nörotoksin üretiyor” diyor. “Bu yüzden, neler yaşandığını tam anlamıyla çözmek çok zor.”
Mavi yeşil alg patlamalarının meydana getirdiği toksinler, Birleşik Devletler’deki sığırlar da dahil olmak üzere çok sayıda hayvanın ölümüne sebep olmuş. Austin Teksas Üniversitesi’nde moleküler biyobilimci olan ve kendisi de çoğunlukla siyanobakteriler ile diğer algler üzerinde çalışan Schonna Manning, “Ben bunun makul olduğunu düşünmüyorum” diyor. Yine de, “[Fillerde ve alanda] biyokimyasal testler yapmadan kesin konuşamayız” diyor.
Hayatını kaybeden filler, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) “savunmasız” şeklinde sınıflandırdığı Afrika filleri. Bu filler geniş çeşitlilikte tehditle karşı karşıya. Botsvana bu yıl beklenmedik şekilde ölen bu fillere ne olduğunu çözmeye çalışırken, tehditlerin çoğu göz önünde bulundurulmuş. Kaçak avcılık ana şüpheli olsa da; basın toplantısında konuşan bir diğer sözcü, fillerin ölümünde insanların parmağı olduğuna dair kanıt bulunmadığını aktarıyor.
“Çok sayıda fil var” diyor Manning. Eğer bu filleri algler öldürdüyse, bölgedeki diğer hayvanları öldürmemiş olmaları şaşırtıcı. Fakat Manning, yakında başka ölü hayvan bulunmamasının, göletin etrafına sinmiş olması gereken ölüm kokusuyla ilişkili olabileceğini düşünüyor. “Besin kaynakları olsa bile, eğer yakında ölü bir hayvan varsa; genelde hayvan o bölgeden vazgeçer” diyor.
Siyanobakteri patlamaları, durgun ve sıcak suda (bir gölet gibi) çok miktarda nitrojen ve fosfor olduğu zaman meydana geliyor. Algler bu ortamda üreyerek, son derece hızlı bir oranda çoğalabiliyor ve gölet boyunca yayılıyorlar. Hem iklim değişikliğiyle ilişkili ısınma ve kuraklık, hem de insanların nüfus artışının bir sonucu olarak bilim insanları, bu durumun gelecekte çok daha büyük bir sorun haline gelmesini bekliyor. Lağım suları ve tarımsal gübreler, nitrojen ve fosforda iki güçlü kaynak niteliğinde.
Bu alg patlamaları, doğal yaşamda bilinen bir koruma sorunu. Fakat insanlara da zarar verebiliyorlar; siyanobakterilerin ürettiği zehirlere düşük seviyelerde maruz kalmak bile, karaciğer kanseri ve hatta belki de Alzheimer gibi beyin bozukluklarının içerisinde bulunduğu sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiş. ABD’nin Ohio eyaletindeki Toledo şehri, 2014 yılında Erie Gölü’nde meydana gelen bir alg patlamasının şehirdeki su şebekesini kirletmesi yüzünden kamyonla su taşımak zorunda kalmış.
Metcalf’in söylediğine göre, lağım suyu ve tarımsal sızıntılar gibi şeylerin su kaynaklarına ulaşmasını önlemek için, su kaynaklarını muhtemel alg koşullarına karşı takip etmek mümkün. Fillerin başına gelen şey gerçekten bu olsa bile, bunu yapmak için artık çok geç.
Yazar: Kat Eschner/Popular Science. Çeviren: Ozan Zaloğlu